"Sen benimle kafa mı buluyorsun?"

Kafamı evet anlamında sallayıp yüzüme muzip bir gülümseme yerleştirdim. Ama Onur hala oldukça sinirli gözüküyordu.

"Kimse olmadı. Benim için sadece sen varsın. Ne burada ne de başka yerde. Özcan ile olanı sana açıklayamamıştım. O öpücük sadece Özcan'ın hayatı boyunca özgüvensizlik yaşamaması içindi."

Açıklamamdan sonra yumuşamış görünüyordu. Tekrar arkasına yaslandıktan sonra konuşmaya başladı. "Biliyorum. Özcan hepsini açıkladı."

Gözlerim irice açıldı. "Nasıl yani? Madem biliyordun, neden peşimden gelmedin?"

"Peşinden gelmemi mi istedin?" Şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Evet. Gelmeni istedim." Sonunda itirafta bulundum.

"Neden bir şey söylemedin?"

"Nasıl söyleyebilirdim ki? Sana benim peşimden gel mi demeliydim?"

"Hayır ama belli edebilirdin. Ben gerçekten benden uzaklaşmak istiyorsun sanmıştım. O yüzden de seni kendinle baş başa bıraktım, yani bir bakıma."

"Ne demek bir bakıma?"

"Bak söyleyeceğim ama kızma. Adada adamım var. Ne yaptığını, kiminle görüştüğünü ya da görüşmediğini başından beri biliyordum."

"Ne? Başından beri biliyordun ve bana bu anlamsız soruyu mu sordun? Ayrıca sen buna kendinle baş başa bırakmak mı diyorsun? Bu düpedüz haberim olmadan beni kontrol altında tutmak."

"Kontrol altında tutmak falan değil. Hiç bir şeye karışmadım ki. Sadece sen benden km'lerce uzaktayken güvende olduğunu bilmeseydim yastığa nasıl başımı koyabilirdim bilmiyorum."

"Onur..." Alnımı yanağına yaslayıp ellerimi ensesine doladım. Ayrı kalarak belki ruhen büyük işkenceler çekmiştik ama şimdi hiç olmadığım kadar mutlu hissediyordum kendimi. Hatta yanaklarımdan çok küçük 2 mutluluk göz yaşı dahi dökülmüştü. Bu an hiç bozulmasın istiyordum. Onur ile mutluluğumuz sonsuza kadar hiç bozulmasın istiyordum.

"Afra. Purom söndü bir dakika beni bırakabilir misin?" Ellerimi ensesinden çekip onu serbest bıraktım. Purosunu tekrar yaktıktan sonra telefonu çalmaya başladı.

"Bir dakika buna cevap verip geliyorum." Telefonunu alıp alelacele yanımdan uzaklaştı. Konuşması bittiğinde tekrar yanıma geri döndüğünde merakımı dindirmek için kimin aradığını sordum.

"Arayan kimdi?"

"Beni mi? Hiç işle ilgili." Sanki bir şey gizlemeye çalışıyor gibi gelmişti ama kıskanç sevgili ruhuna bürünüp tadımızı kaçırtmak da istemiyordum.

Güneş neredeyse batmış sörfçüler sörf tahtalarını alarak denizden çıkmaya başlamıştı. Lavaboya gitmek için Onur'un yanından ayrılıp birkaç dakikada işimi hallettikten sonra geri döndüğümde Onur'u mayolu ıslak bir adamla konuşurken buldum. Biraz yanlarına yaklaştığımda konuştuğu kişinin Cem olduğunu fark etmiştim. Ben yanlarına gittiğimde Cem sıcak bir gülümseme ile beni karşıladı. Onur onu bıraktığımın tersine sanki bir şeylerden rahatsız olmuşa benziyordu.

"Selam Afra, ben de Onur'a sana verdiğim sörf dersinden bahsediyordum. Bence derslere devam etmeliyiz."

"Cem sana söylemiştim sörf pek bana göre." Yüzüme mesafeli bir gülümseme yerleştirip Cem'in yanımızdan gitmesi için dua etmeye başladım.

"Bunu da diline dolamışsın hep aynı şeyi söylüyorsun. Gayet güçlüsün. Kolların da kalçalarında..." Sanki kalçaların kısmına fazla mı vurgu yapmıştı. O vurgudan sonra Onur sinirle atılıp daha fazla bir şey söylemesine engel oldu.

"Afra hoşlanmadığını söyledi işte neyi uzatıyorsun?" Hafifçe Onur'un koluna dokunarak sakinleştirmeye çalıştım. Sohbet istemediğim bir noktaya, hatta bir kavgaya doğru gidiyor gibiydi.

"O gün hoşlanmıyor gibi görünmüyordu. Belki sadece kendine inanmaya ve kendiyle ilgili gerçekleri görmeye ihtiyacı vardır."

"Gerçekleri benim sana göstermemi ister misin?"

"Onur lütfen. Cem, biz biraz fazla içtik. Müsadenle artık gidelim. Pazartesi görüşürüz."

Onur açıklamamdan rahatsız bir şekilde bana bakış attıktan sonra neyseki daha fazla uzatmayarak yönlendirmeme uydu ve birlikte oradan çıktık. İkimiz de tek kelime etmeden scooter'ımın başına geldik.

"Sence bununla dönebilir miyiz?"

"Afra ne saçmalıyorsun. Daha ilk içkimi bile bitirmemiştim."

"Tamam niye kızıyorsun?" Kollarımı göğsümün önünde bağlayıp mutsuz bir yüz ifadesi takınmıştım.

"Adam senin kalçalarından bahsederken ne tepki vermemi bekliyordun. Sen bu adamdan sörf dersi mi aldın? Bunu bana ne zaman söyleyecektin?"

"Bilmem belki peşime taktığın adam sana çoktan söylemiştir diye düşünmüştüm."

"Afra konuyu saptırma. Ders verirken sana dokundu o adam değil mi? Elleri senin vücudunda dolaştı." Ellerini başının üzerine koyup kendini sakinleştirmeye çalıştı.

"Hayır öyle bir şey olmadı. Sadece sörf tahtasını tutu."

"Başka?" Dişlerini sıkarak sinirli bir şekilde sormuştu.

"Başka ne?"

"Başka ne yaptınız? Yarın öbür gün gelip bana Afra ile şunu da yaptık demesin."

"Başka ne yapmış olabiliriz Onur? Ne demeye çalışıyorsun?"

"Ne dediğim açık değil mi?"

"Değil."

"O adamla yatmadın değil mi Afra? Adamımın kapalı kapılar ardında ne olduğunu bilmesi mümkün değil."

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Bana zaten başka biri oldu mu demiştin. Ben de sana olmadı dedim. Bunu bana tekrar sorduğuna göre bana güvenmiyorsun." Tek solukta konuşmuştum çünkü artık ben de oldukça sinirliydim.

"Evet güvenmiyorum." Sözlerini bitirdiğimde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben onun güvenini sarsacak ne yapmış olabilirdim ki? Arkamı dönüp yürümeye ve ikimiz de daha fazla kırıcı bir şey söylemeden ondan uzaklaşmaya başladım. 

AfrâWhere stories live. Discover now