3. Bölüm : Kuş Kafesi

305 170 87
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölüm geldi. Geçen okuduğunuz bölümdeki kesit bu bölüme aitti ve bu bölümde onu okuyacaksınız. Neyse lafa tutmayayım sizi. Bölümün sonunda çok sohbet edeceğiz sonuçta. Bölüme geçelim o halde.

Hepinize keyifli okumalar dilerim minik kuşlarım :)

Hepinize keyifli okumalar dilerim minik kuşlarım :)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

3. Bölüm : Kuş Kafesi
"Söylesenize unutmak kolay olabilir mi hatırlamaktan ya da hatırlamak zor olabilir mi unutmaktan?"

Acı. Üç harften oluşan bir kelime. Fakat bu üç harf ne kadar anlam barındırıyor kendinde değil mi? Sorsan üç harf ama içinde tonlarca gözyaşı var. Tonlarca! İnanabiliyor musunuz? Bu üç harfe tonlarca gözyaşı sığıyor. Düşünsenize bir, her gözyaşınız aktığında o gözyaşları birikmeye başlar. Birikir, birikir, birikir. Bir de bakmışsın bazılarınızın gözyaşları denizlere, bazılarınızkinin de deryalara dönüşmüş. Denizlerin sonu olduğu gibi bazılarımızın acılarının da sonu olur. Ama deryalar ise sonsuz olur ve bazılarımızın acıları da deryalar kadar sonsuz olur. Ne kadar yaşarsak yaşayalım bir türlü bitmez. Tüketir bizi, hayata tutunmak isteyen bir gülü kuraklık nasıl kurutuyorsa acı da bizi öyle kurutur. Mahveder. Yıpratır. Bazen öldürür, bazen de öldürürken yaşatır. Acı insanı yaşarken de öldürüyor, ölürken de yaşatıyor. Ve kalbinize bir acı düştüyse eğer ölmeye ya da yaşamaya mahkumsumuz demektir.

Acı çekiyordum. Çok acı çekiyordum. O kadar canım yanıyordu ki artık zaman ve mekan kavramını unutmuş gibiydim. Gözlerimden yaşlar akıyordu, ya da kanlar mı demeliyim? Çünkü bu kadar acı akarken gözyaşım, ona gözyaşı denilmemeli. Belki de en uygun kelimedir kan. Gözlerimden kanlar akıyor. Durduramıyorum.

"Lan!" dedi karşımızda duran çocuk bize doğru koşarak geldiğinde. O kadar hızlı koşuyordu ki ne oldu ne bitti anlamadan o yanımıza ulaştı ve kimliğini bile bilmediğim o sarhoş sapığı üstümden çekti ve güzel bir yumruk attı. Ben öylece onlara durup bakarken o, adamın üstüne çıktı, daha sonra da sert yumruklarını o sıfatsız suratına geçirmeye başladı. Çocuk ona yumruklarını geçirirken ben korkup daha da duvara siniyordum. Duvardan kayarak zemine ulaştığımda çocuk adamın üstünden yavaşça kalktı. Ben hala şok olmuş bir şekilde tir tir titreyip kocaman açılmış gözlerimle yerde yatan hareketsiz adama bakarken o yanıma geldi ve yere çömeldi. Kolumda bir dokunuş hissettiğimde ise hemen korkarak geri çekildim.

"Tamam, tamam sakin. Bir şey yapmıyorum." dedi teslim olur gibi ellerini havaya kaldırırken. O kadar çok korkmuştum ki gözlerimden yaşlar dökülüyordu. Gözlerim tekrardan yerde yatan adama bakarken yüzünü tam olarak göremiyordum. Acaba ölmüş müydü? Bu düşünce beni daha da korkuturken çenemde soğuk bir el hissetmemle yüzümün maskeli çocuğa dönmesi bir oldu. Titreyen gözlerim mavi tahmin ettiğim gözlerine keletlendi. Endişeyle bakan gözleri o kadar güven veriyordu ki bana, ağlamam bile farkında olmadan durmuştu. Kesik kesik nefesler veriyordum bu sefer.

Yaralı Kuş ve Altın Kafes Where stories live. Discover now