XL:FİNAL

147 10 20
                                    

Bir insan sizin eviniz olduktan sonra gidebilirdi. Hem de öyle bir giderdi ki kendiyle beraber sizi de götürüdü. Bunu çok acı bir şekilde yaşamaştım. Benim hiç evim olmamıştı. Ve artık ebediyen olmayacaktı.

Çünkü bir kişinin evi olmak ya da o kişiye ev olarak bakmak zordu. İlk başta hem sizin hem de o kişiyle karşılıklı bir güven kurulması lazımdı. Ve ben bu güne kadar kimseye öyle bir güven duymamıştım.

Çünkü kendime itiraf edemesem de korkuyordum. O kişiye güvenmeye. Çünkü bu güne kadar kimse bana güvenmemişti. Ailem bana hiçbir zaman güvenmemiş ya da benim onlara güvenmem için hiçbir şey yapmamışlardı. Zaten bir süre sonra aynı evin içinde yaşamaktan başka bir benzerliğimiz yoktu.

Ama Senar'ı gördüğüm dakikadan itibaren ona karşı içimde bir şeyler kıpırdamıştı. O kadar naif, kırılgan duruyordu ki ağzımdan çıkan kelimelere hep dikkat ediyordum. Onu kırmamak için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.

Onun bana bakan o güzel kahve gözlerini her gördüğümde hızlanan kalbim beni uyarıyordu.

Ona ilk sarıldığımda kollarımdan hiç gitmesin istedim. Burnumu saçlarına gördüğüm de zaman dursun istedim.  Ben onu hep korurdum. Gitmemesi için her şeyi yapacaktım. Ama benim gitmemem için kendini harcamıştı.

Daha ona seni seviyorum bile diyememiştim. İşte bu kadar korkaktım. Söyleseydim her şey daha farklı olucaktı. Belki birlikte olurduk. Onun saçlarını yapardım, onu hep sevdiğimi söylerdim, her kararında yanında olurdum. Ama olmadı.

Sigaradan son nefesi aldıktan sonra üfledim ve küllüğe bastırdım.

İki ay geçmişti. Onsuz iki ay. Onu görmediğim iki ay. Sesini duymadığım iki ay. Güldüğünü görmediğim iki ay.

Ve bu zamanın artıcak olması beni öyle bir korkutuyordu ki. Oturup ağlamak istiyordum. Ben onsuz yaşamak istemiyordum.

Her gün onu yanına gidiyordum. Onu yalnız bırakamazdım. Çok korkardı yoksa. Ve ben onu üzemezfim.

Bu iki ay içinde tüm hayatım değişmişti. Hayatımın merkezine koyduğum insan gitmişti. Ve ben de bu kadar değerli olduğunu bilmeden gitmişti. Benim yüzümden gitmişti.

Her gün benim değil, onun yaşaması gerektiğini kendime söylüyordum.

Ailem bu halimi gördükten sonra geri dönmemişlerdi. Ama 1 hafta önce onları kovmuştum. Evet kovmuştum.

Hayatımın hiçbir zamanında yanımda olmamışlardı. Bana hiç çocuklarıymışım gibi davranmamışlardı. Bu zamandan sonra da beni sevmeleri midemi bulandırıyordu.

Onlar gitmiş olsa da Can ve Batın her gün gelip beni kontrol ediyorlardı. Canıma kıydım mı diye. Evet psikolojim bitik durumda. Ama canıma kıymazdım. Hayır Kalbime kıymazdım. Çünkü ondan geriye tek kalan şey kalbi olmuştu. Onu da kaybedemezdim.

Dış kapının açılma sesi geldiği zaman yorganı iyice başıma çektim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Çünkü iyi misin diye soruyorlardı. Ve bu sorundan bıkmıştım. Bok gibiydim.

Odamın kapısı açıldığında yorganı daha da çektim. Ve nefes sesi duydum.

"Barkan, kardeşim?"

Can'dı. Bu süreçte o da o perişan olmuştu. Her anlamda. Senar'ın annesini arayıp ölüm haberini o vermişti. Bu yükün ağırlığını tahmin bile edemiyordum. Çocukluğunu beraber geçirdiği kişinin ölüm haberini vermişti.

Annesi fenalaşıp hastaneye yatırmışlar. O farklı bir şehirde olduğu için gidememiştim yanına. Ama Can'ın ailesi yanındaydı. Onlara da ne kadar teşekkür etsem azdır.

Gümüşservi /Texting Donde viven las historias. Descúbrelo ahora