0.7

216 30 11
                                    

"Kucağındaki sandık hediyem mi?"

"Hmm. Evet!"

" Alabilir miyim?"

" Tabi."

"Genelde değerli madenlerle yapılmış parçalar verilir benim bildiğim kadarıyla ama seninkiler cidden değerli."

" Ah bunu okumuştum! Cidden mükemmel."

" Hadi be! Okumadıklarından bulmak istemiştim."

"Hey bu çok güzel!" dedi iğneyi takarken iç kısmına trouvaille* yazıyordu.

"Neden trouvaille?"

" Çünkü senin hakkında bir hikaye duydum. Şiir yazmaya on iki yaşında tamamen tesadüfen başlamışsın. Şimdi ise hayatın olmuş."

" Araştırmanı iyi yapmışsın."

" Ancak şu an farklı anlamdırıyorum. Şu an seninle tanışmam trouvaille."

" Benimle tanışmak trouvaille olacak kadar güzel mi?"

" Hayatımda sohbetini dinlerken sıkılmadığım tek kişisin."

" Aslında bir konuşmacıdan çok dinleyiciydimdir."

" O hâlde konuşkan Lewis'i yakalayabildiğim için şanslıyım." dedi ve ikisi de güldü.

"Bunu biraz da viskiye borçlusun."

" O zaman viskiye teşekkür ediyorum. Hey! Şiirlerini okuyabilir miyim?"

"Hmm aç bak istediğine."

" Tamam."

"Cafuné** mü?"

" Evet."

" Realizm dememiş miydin?"

"Oku sadece!"

" Sevgiliyi özgürlük ve saçlarını özgür iradeye benzettin yani... Yanlış anlamadım, değil mi?"

" Aynen öyle."

" Erişilemeyen her bir saç teli
Özgürlüğün elllerinden sıyrılma nedeni" bir dizeyi sesli okudu.

" Nasıl?" dedi. Sorhoş olmamıştı Lewis ama ayık da denilmezdi. Dirseğini masaya yaslamış başını avcuna yatırmıştı.

"Güzel." derken sayfayı çevirdi

" Liberalizm hakkında..."

"Hmm"

" Kuş özgürlük, peki heykel?"

" Halk."

"Güneş neyi temsil ediyor?"

" O şiiri hatırlamıyorum" içkiden dolayı zorlanarak okudu. Defteri Felix'e geri uzattı.

" Refah."

" Sembolizme bağlı bir stilin var."

" Bazen."

" Bence bu kadar viski yeter!"

" Mmh hadi ama sadece dört ba- beş bardak içtim."

" Hayır, bu yedinci."

" Öyle mi? Ne güzel!"

"Lewis."

" Efendim, Felix."

" İçme yeter."

"Neden?"

" Sarhoş oluyorsun çünkü."

" Buradaki sorun ne peki?"

" Senin on sekizinci doğum günün bu?"

" Bana bugünü on sekizinci doğum günüm gibi hissettiren hiçbir şey yok."

" Ne yapılabilir bilmiyorum. Belki de buradaki en güzel kızla dans etmelisin."

" Ablamla mı?"

" O şekilde değil."

" Nasıl?"

" Bilirsin. Arkadaşın, kardeşin ya da kuzenin gibi değil. Hoşlandığın biriyle dans."

" Kadınlar ilgimi çekmiyor ve dansı müzik dışında özel yapan hiçbir şey yok."

" Hadi ama dans da bir sanattır."

" Benim ilgimi çekmiyor."

" İlgini çeken ne var ki senin?"

" Şu an viskim ve çalan piano sesi."

" Güzel iç o zaman. Karışmıyorum."

" Güzel karışma!"

"..."

" Lewis ciddiyim bu on birinci bardak. Yarın başın ağrıyacak."

" Felix bu kadar edişlenme benim için. Daha bugün tanıştık sakin ol. Bana yaz. Gidince bana yaz, tamam mı?"

" Aslında iki gün daha buradayım." Lewis gülümsedi bunu duyunca.

" Gel bana. Burası çok sıkıcı. İçki hakkındaki aynı sohbetleri milyon kere farklı kişilerle tekrar ettim. Eniştemle formalite sohbetleri her gün tekrar etmek, her gün gençlerin saçma sohbetlerine dahil olmak, müzik hakkında kıt bilgisi olan ihtiyarlarla sohbetler, babamla siyasi konularda kavga etmek, sıkıcı ve boş dersler hepsi o kadar boğucu ki! Yorduldum. Kafayı yiyorum. Sanki bu düzen gerçek değilmiş gibi. Gerçek sözlerle ezberlemediğim şeyler hakkında konuşmak çok güzel. Şu an doğum günümdeki en iyi hediye sensin. Teşekkür ederim. Bana gel! Lütfen!"

" Kale'ye girmeme izin vermezler."

" Gel benimle o zaman." Kalkarken sendeledi. Dengesini sağlayıp onu sürüklemeye çalıştığında az daha yere düşüyordu.

" Beni odama götür, sana tarif ederim. " diyebildi. Felix, Lewis'in şiir defterini de yanına alarak onu üst kata çıkardı.
" Sağ tarafta merdiven var. Oradan dördüncü kata çıkacağız."

" Burayı kaçıncı kat kabul ediyorsun?"

" İki."

" Sağdan üçüncü oda."

"Tamam."

Felix, Lewis'i odasına getirdi. Yalpalaya yalpalaya yatağına attı kendini Lewis:

" Biz niye gelmiştik buraya?"










* Tesadüfen fark edilen/ bulunan mutluluk ve neşe getiren şey

** Sevgilinin saçlarını okşamanın verdiği his

Suç- ChanglixKde žijí příběhy. Začni objevovat