Omega keyifle yemeğini yerken diğerleri ise masada açılan sohbete katılıyorlardı. Çok geçmeden yanlarına Seungmin de katılmıştı.

"Öyle işte, Changbin'in annesi çok tatlıydı." Felix Changbin'in ailesiyle tanışma hikayelerini anlatırken diğerleri de komik yorumlarıyla katılıyordu buna. Ancak tabii ki masada olmayan ikilinin yoklukları hissediliyordu.

Seungmin derin bir nefes alıp başını Felix'in omzuna yasladı. Onun şu an ne düşündüğünü anlayan sarışın omega sıkıntılı bir nefes verdi. Uzun zamandır ne Jeongin'i ne de Hyunjin'i görmüşlerdi. Jisung'ın moralini bozmak istemedikleri için kimse bunun konusunu açmasa da eninde sonunda konuşulacağını biliyorlardı.

Diğerleri sohbet ederken Yunho masanın üzerinden karşısında oturan Minho'ya eğildi. Kaşlarıyla Jisung'ı işaret etti. "Siz ne zamandan beri bu kadar iyi arkadaşsınız?" diye sordu. Minho kaşlarını çattı. "Arkadaş değiliz." diye reddetti onu. Yunho'nun ise tek kaşı havalanmıştı şimdi.

"Sevgiliyiz. Hatta Jisung benim eşim." Dedi, sesi biraz yükselmişti. Yunho'nun ağzı bir karış açılırken masada oluşan sessizlik onların konuşmasını diğerlerinin de duyduğu anlamına geliyordu. "A-anladım." dedi genç alfa arkasına yaslanırken. Bariz bir şekilde suratı düşmüştü ve Jisung bunu fark etti.

Çok geçmeden de işi olduğunu bahane edip kalkmıştı Yunho, masadan. Jisung şüphelerinde haklı çıkmaktan korkarak geriye yaslandı, bu konuyu Minho'ya anlatmak istese de alfanın çocukluk arkadaşıyla arasının bozulmasını istemiyordu.

Sıkıntılı bir nefes verdiği sırada bacağında alfanın elini hissetmesiyle o tarafa döndü ve ona gülümseyen Minho'ya karşılık gülümsedi. Bacağındaki elini tuttu ve usul usul parmaklarıyla oynamaya başladı. Bunu yapmayı seviyordu, onu rahatlatan şeylerden birisiydi Minho'nun elleriyle oynamak.

O gün de bir şekilde sona ererken Jisung elindeki telefonuyla salona girmişti. "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." Umutsuzca telefonunu kulağından çekerek koltukta oturan sevgilisinin yanına ilerledi.

"Jeongin, telefonuma cevap vermiyor." dedi. Endişesi sesine yansıyordu. Minho derin bir nefes aldı. Hyunjin'in anlattıklarından aralarında neler olduğunu biliyordu. Jisung'a anlatıp anlatmamakta kararsız kalırken omega elindeki telefonu bırakmadan kafasını alfanın göğsüne yasladı. "Okulda da göremiyorum. Onun için çok endişeliyim Minho." Ağlamaklı bir sesle konuştuğunda Minho ona sarıldı.

"Yanına gitmek ister misin?" diye sordu. Jeongin'in biriyle konuşması gerektiğini biliyordu. Jisung da Jeongin'in çok uzun zamandır arkadaşıydı. Bu yüzden hem sevgilisinin endişesi sona ererdi hem de belki Jeongin biriyle konuşursa biraz olsun rahatlardı.
Jisung anında kafasını kaldırdı ve onaylarcasına salladı. "Evet." dedi. "Lütfen gidelim Minho."

Onlar hazırlanırken öbür tarafta genç beta, her akşam olduğu gibi dersine gömülmüştü. Okul açıldığından beri kendini sürekli derse veriyordu. Yanındaki kahvesinden bir yudum içti. Kaçıncı kupası olduğunu saymamıştı bile. Zaten geceleri uyuyamıyordu, canı yemek yemek istemiyordu. Ya ders çalışıyor ya da ancak ağlarken yorgunluktan uyuyakalıyordu.

Kapının çalmasıyla başını kaldırdı. Birini beklemiyordu. Sandalyesini geri itip ayağa kalktı ve odasından çıkarak kapıyı açmaya gitti. Demir siyah kapıyı açtığında ise karşısına çıkan bedenle dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemeye çalıştı. "Hyung." dedi. "Hoş geldin."

Jisung ise Jeongin'in zayıfladığı için çöken yüzünü incelemişti. Kalbine ufak bir acı saplanırken içeri girdi. Minho ikisini yalnız bırakmak istediğinden arabada beklemeyi seçmişti. Omega, "Hoş buldum Jeongin." dedi. "Telefonlarımı neden açmadın?"

Genç beta mahçup bir şekilde ensesini kaşıdı. "Ders çalışıyordum." dedi. "Duymamışım." diye devam etti. Doğru söylüyordu.

Jisung anlayışla başını sallayıp montunu çıkardıktan sonra salona girerek lacivert koltuğa oturdu. Jeongin de onu takip edip karşısına yerleşti. "İçeçek bir şey ister misin hyung?" diye sordu. Jisung her ne kadar hemen konuya dalmak istese de ağzının kuruduğunu hissetmişti. "Su alabilir miyim?"

"Tabii." dedi genç beta. Ayağa kalkıp mutfaktan geniş bir bardakla omegaya su getirdi. Jisung birkaç yudum içtikten sonra daha iyi hissetmişti. "Nasılsın?" diye başladı.

"İyiyim hyung, sen nasılsın?" diyerek cevapladı beta. Omega ise kafasını iki yana salladı. "Gerçekten nasılsın Jeongin? Bir sorun olduğunu hissedebiliyorum ama ne olduğunu anlayamıyorum."

Bunun üzerine bir sessizlik oluşmuştu. Jeongin kafasını önüne eğerek parmaklarıyla oynamaya başladı. Jisung'ın ise yavaştan gözleri doluyordu. "Seni üzecek bir şey mi yaptım?" dedi. Telefonlarını açmaması, eskiden neşeyle yanına gelirken şimdi onunla zar zor yüz yüze gelmesi böyle düşündürtmüştü omegaya. Jeongin aniden kafasını kaldırdı. "Hayır, hayır! Hyung sen bir şey yapmadın." dedi ayaklanıp Jisung'ın yanına gelirken.

Jisung ise "O zaman sorun ne?" diye sordu bakışlarını betanın üzerinden çekmezken. "Özür dilerim." dedi Jeongin. "Özür dilerim, ben... ben her şeyi mahvettim. Arkadaşlığımızı, mutluluğumuzu..." Onun da dolan gözlerinden yaşlar birer birer süzülmeye başlarken başını eğmişti.
Jisung ona yaklaştı ve arkadaşına sıkıca sarıldı. "Anlat bana. Sana yardım edeceğim."

Böylelikle Jeongin olup biten her şeyi tek seferde anlatmıştı Jisung'a. En sonunda ikisi de ağlamaktan kızaran gözleriyle birbirlerine bakıyorlardı. "Üzgünüm Jeongin." dedi Jisung. "Kendi derdime o kadar çok düşmüştüm ki senin bunları yaşadığını fark edemedim. Berbat bir arkadaşım ben." Omega tekrar ağlamaya başlarken Jeongin ise kafasını hızlı hızlı iki yana sallamıştı.

"Saçmalama Hyung, sen hamilesin. İlk önce kendinle ilgileneceksin tabii ki." dedi. Sesi ağlamaktan çatlamıştı. Burnunu çekip Jisung'a sarıldı. Jisung da gözyaşlarını silmeye çalışarak ona karşılık vermişti. "Hyunjin'le de konuşacağım." dedi. Ancak Jeongin istememişti.
"Gerek yok Hyung. Artık asla eskisi gibi olamayız."

'Eskisinden de güzel olabilirsiniz.' Demek istese de betaya boş umut vermekten korkmuştu Jisung. O yüzden Hyunjin'le konuşmadan ona bir şey söylemek istemiyordu ancak arkadaşının üzülmesini de istemiyordu. "Her şey yoluna girecek." dedi bu yüzden. Böyle olacağına inanmak istiyordu.

Bir süre daha konuştuktan sonra Jeongin birazcık rahatlamış hissediyordu. Jisung'a teşekkür edip onu geçirdi ve dersine devam etmek üzere odasına çıktı.

Jisung ise hala bahçede bekleyen arabaya koşarak binmişti. Minho sürücü koltuğunda ona doğru döndü. Jisung'ın ağladığı her yerinden belli olan yüzünü avuçları arasına aldı ardından. "Nasıl geçti?" diye sordu.

Jisung yanaklarındaki Minho'nun ellerinin üzerine kendininkileri koydu ve burnunu çekti. "Emin değilim." diye cevapladı. Aralarında oluşan bir sessizlikten sonra "Sen biliyor muydun?" diyerek alfaya kaşlarını kaldırdı.

Minho eğilip onun kızaran burnunun ucuna bir öpücük bıraktı. "Özür dilerim." dedi. "Seni endişelendirmek istememiştim."
Jisung başını onaylarcasına salladı, Minho'ya kızmamıştı. Alfa bir kez de omeganın yanağını öptükten sonra yola dönüp arabayı çalıştırdı.
Böylelikle kısa sürede evlerine vardılar.

Jisung, yatağa yattığında hem fiziksel hem mental olarak çok yorulduğunu fark etmişti. Minho da bunu hissettiği için huzurlu bir uyku çektiğinden emin olmak adına omegasını sıkıca kolları arasına aldı.

Ertesi sabah yine aynı rutin işler vardı. Tek fark bu sefer okuldan sonra hep birlikte bir şeyler yapmak için en sevdikleri kafede buluşacak olmalarıydı. Jeongin ve Hyunjin o olay yaşandığından beri ilk defa karşı karşıya geleceklerinden dolayı herkes bir tık gergin olsa da belki aralarını düzeltmek için bir fırsat olabilir diye düşünüyorlardı.

Ancak bu umutları, sarışın alfanın muhabbetin sessizleştiği bir yerinde söylediği cümleyle birlikte Jeongin'in minik kalbinde kaldıramayacağı büyük bir enkaza sebep olarak yıkılmıştı.

"Ben Amerika'ya gidiyorum."

Yine uzun bir bölüm oldu. Oy vermeyi unutma pls

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now