Suna'ya baktım. Yüzünde ben demiştim dermiş gibi bir ifade vardı. Az sonra Hana,Osamu ve Atsumu da girdi içeri. Hana telaşlı telaşlı gelip başımı okşadı.

Hana:Çok canın acíyor mu?

Gerçek cevap evet ama şu an hayır. Güç bela gülumseyerek "Hayır." dedim. Atsumu eşyalarimi toplarken Osamu da üzerimi giydirmek için elinde bir sweatshirtle bekliyordu.

Osamu:Üsütme bir de üstüne.

Zorla dogrulmaya çalışırken Hana destek verdi ve Suna da omuzlarını dik tutuyordu. Canım acıdığı için yüzümü eksittim. Suna'nın görmesine engel olamadım.

-Yalan söylemeyi beceremeyen en büyük yalancısın.

-Üzgünüm.

-Canının acıdıgını görmeye dayanamıyorum.

Osamu sweatshirtü giydirdikten sonra esofmanı hemen şortun üzerine cekiverdim. Ayakkabılarımı kendim giymek istedim ama Hana sağolsun hallediverdi. Bu sırada birkaç takım arkadaşım da kapıya toplanmıştı.

Keşke bu kadar tantana olmasaydı.

Atsumu eşyalarimi alıp çıkmıştı. Osamu bana destek olmak için bekliyordu. Suna ve Hana da aynı şekilde. Saçlarıma uzandım toplamak için ama Osamu gelip kendisi halletti. Kardeş işte...

Osamu: Sürekli kendini feda etmek zorunda değilsin. Bırak top yere düşsün. Kendini sakatlayacağına...

-O kadar hızlı olduğumun farkında değildim.

Osamu: Annem de babam da çok üzülecek biliyorsun.

-Özür dilerim.

Böyle zamanlarda kendimi hala 10 yaşındaymış gibi hissediyordum. Küçükken ne zaman bisikletten düşsem yada eve yara bere içinde gelsem hermesten aynı muameleyi görürdüm. Evin en küçük ve tek kız çocuğu olduğum için hepsi üzerime titrerdi. Gene öyle hissettirdi.

Osamu: Hadi gidelim.

Belimden destek vererek kaldırdı beni. Hemen öteki koluma da Suna girdi. Hana da kalan birkaç parça eşyamı aldı.

Canımın acıdıgını belli etmemeye çalışarak odadan çıktığımda tonlarca "Geçmiş olsun Kou." cümlesi havada ücueuyirdu. Teşekkür ederek ana koridora çıktık.

Koridorda Kuroo'yla karsilasmama ek olarak Sōnya'nın sesi yankılanıyordu.

-Bu ne ya! Bayan Miya aşağı Bayan Miya yukarı! Hep Kou,sürekli Kou! Hanımefendi sakatlandığı da bile herkesten özel muamele görüyor! Bize gerek yok o zaman!

Sōnya'yla bunları söyledikten sonra sınırlı tüz ifadesinin yerini birden mahcubiyet kapladı. Bir şey demedim,tek kelime dahi etmedim. O da bir şey demedi. Derin sessizzligi bozan ne bendin ne oydu ne de bizim takımdan biriydi. Sessizlik Kuroo sayesinde bozuldu.

Kuroo: Sana yüz bin kere demedim mi?

Erkek arkadaşımdan memnuniyetsiz sesler duyunca içime ikinci bir sıkıntı daha çöktü.

<TİME SKİP>

Hastaneden beni alan babam öldü ve doğruca eve getirdi beni. İlaçlarımi alıp,masaj yaptırdım ve ümdogruca yatağima gönderildim. Annem henüz işte olduğu için babam ilgileniyordu benimle.

-Ah be güzel kızım,bir maç uğruna kendini sakatlamasaydin keşke.

-Arada oluyor işte böyle baba. Endişelenme bak ilaçlarımı alınca ağrım dindi biraz. Bir haftaya hiçbir şeyim kalmaz.

Dark & Light | Suna RintarouWhere stories live. Discover now