1.8

259 44 25
                                    

merhaba merhaba,
biliyorum cok geciktim kitabimi hala okuyanlarin varligi beni motive ettigi
icin bir bakima onlar sayesinde
yeniden buradayimm bir onceki
bolumden haftalar sonrasina isinlanicaz keyifli okumalar!<3

1 ay sonra, Hyunjin

Minho ve Seung'un sonunda beni yalnız bırakmasıyla yeniden odama geçmiş başımı dizlerime yaslayarak soğuk yatağımda oturmuştum bir süre.

Vücudumdaki yaralar iyileşmiş yerini sadece geçici izlere bırakmıştı. Arkadaşlarım iyileşene kadar evime adeta yerleştiği için iyileşme sürecim hızlanmıştı. Fakat koca evde eksikliğini kalbimdeki sızıyla belli eden adamın yokluğu, yaşam belirtisi olan nefes alıp vermeyi bile unutturmuştu bana. Bilmiyordum, o yokken nasıl nefes almayı başarmıştım hatırlamıyordum bile.

Oysaki onu dünümle ve bugünümle nasıl sevdiğimi, birbirimizden nasıl koparıldığımızı çok iyi hatırlıyordum. Bu sene olduğu gibi her yıl doğum günümü onsuz geçirdiğimi de hatırlıyordum ve ben onsuz geçen günlerimin koca bir asır gibi hissettirişini hiçbir zaman unutamazdım.

Elim telefonuma uzanırken yaptığım ilk şey annemi aramak olmuştu. Telefonu kulağıma götürüp derin bir nefes çektim içime. Uzun zamandır onunla konuşamamıştım, çok özlemiştim sesini. Telefon çaldı, çaldı ve sonunda açıldı.

"Efendim, bebeğim."

Huzurlu sesi kulaklarıma dolarken gülümsedim. "Nasılsın anne?"

"Ben iyiyim de sen nasılsın? Seungmin sevgilinle tatile gittiğini söylediği için telefonunun kapalı olduğunu söylemişti de inanmamıştım. Sahi niye benim haberim yok bundan? Sen iyice kötü bir çocuk olmaya başladın, haberin olsun."

Ağzım şok içinde açık kalırken Seungmin'in sevgilimle tatile gittiğim yalanı kafamda bir süre dönüp durmuştu. Muhtemelen ben baygın halde yatıyorken aramış ve benim yerime Seungmin konuşmuştu. Kesin dedikodumuzu da yapmıştı. Ulan Seungmin.

"Özür dilerim anne." dedim kısık çıkan sesimle. "İnan bana benim de hiç beklemediğim bir anda oldu. Normalde işleri çok yoğun olan biri olduğu için bulduğumuz ilk fırsatı değerlendirelim dedik. Sana da en yakın zamanda söyleyecektim zaten."

Sen iyice yalan makinesi oldun, Hwang.

"Hmm, peki öyle olsun." diye konuştuğunda rahat bir nefes verdim. "Bak babanın da kulağına gitti, en yakın zamanda tanışıyoruz. İtiraz kabul etmiyorum."

Arkadan babamın homurdanması gelirken biraz daha konuşup yüzümdeki mutlu ifadeyle kapatmıştım telefonu. Uzun zamandır ilk defa böyle gülüyordum. Onlar sayesindeydi, bana bir kere bile üvey olduğumu belli etmeyen ve beni öz oğulları gibi seven ailem sayesindeydi.

Ha bir de tanışma konusu vardı. Şu anlık annemlerin isteği imkansız kalıyordu fakat sonrası için öyle değildi.

Chan'i bulmak konusunda her gün olmasa da çoğu günler bir kez daha yaklaşmıştım isteğime. Ona kavuşmama çok az kalmıştı, biliyordum.

Bu bir ay içinde çoğu zaman evden çıkamasam bile araştırmalar yapmış ve lehime olan bir sürü şey bulmuştum. Sadece iki kere çıktığım günlerde ise Jeongin ve Jisung'la buluşup Chan'in atölyesini toparlamaya gitmiştik. Heykelim paramparça olmuş Chan'den de hiçbir iz kalmamıştı geriye.

Onlar da çok üzgündü ve ikisi de arkadaşını bulmak için birçok şey yapmıştı. Bang Jun'u piyon gibi kullanan kişilerin planlarını açığa çıkartmışlar ve amaçladıkları her şeyin önüne engel koymuşlardı; geriye sadece hepsini alt etmek ve oyunlarını sonsuza dek bitirmek kalmıştı.

perfume, hyunchanWhere stories live. Discover now