0.2

1K 122 84
                                    

İki gün geçti. Minho'nun cüzdanını almak için gece kulübüne gidip tanımadığı ve üstelik yüzünü bile net göremediği kişinin boynuna iz bırakmasının üzerinden tam iki gün geçti.

Elinde sadece adının Chan olması ve yüzünün sağ tarafının ezberinde olması gibi bilgiler vardı.

Bu iki gün boyunca herkesten uzak durup kendini odasına kapatmış önce karakalemle hatırladığı yüzün yarısını çizip sonra da tuvalin karşısına geçerek taslağı kaydetmişti. Boyalarının kapağını kapatırken tuvalden uzaklaşıp eserine baktı.

Aslında kendini herkesten soyutlamasının başka bir sebebi vardı ve yine o yabancıyla ilgiliydi. Çünkü o olayın yaşandığı geceden beri aklı yerinde değil gibiydi, sürekli başı ağrıyor vücudu garip tepkiler veriyordu. Haliyle boynundaki ısırığın sıradan olmadığını kanıtlıyordu bu durum.

Ellerini önlüğüne sildikten sonra kafasındaki bandanayı çıkartıp siyah saçlarını topladı. Şimdilik bu kadarı yeterliydi.

Arkadaşlarından gelen aramaları görüp onlara mesaj atmakla yetinirken tekrar arayan Seungmin'le göz devirdi. "Ne var?"

"Annen var, Hyunjin. Bildin mi?"

"Telefonu suratına kapatmamam için bir sebep söyle bana." diyip hemen ardından Seungmin'in iç çektiğini duydu.

"Hiç kibar değilsin?"

"Sana özel o."

"Neyse sus ve beni dinle."

Hyunjin bir şey demeyip Seungmin'in konuşmasını beklerken balkona çıkıp verandaya oturdu. "İki gündür okula gelmiyorsun, bizimle doğru düzgün konuşmuyorsun. Hayır bizi geçtim kendini umursamıyorsun. En önemli dersleri kaçırdın ve Minhyuk hocaya söz verdiğin halde fakültedeki işleri yarım bırakmışsın. Adam seni dersten bıraksa yeridir." Tek nefeste cümlelerini sıralarken durdu.

"Ya sen ne yapmaya çalışıyorsun amına koyayım?"

Ofladı Hyunjin. "Bitti mi?" derken Seungmin ağzını telefona yaklaştırıp çığlık atmıştı. Küfrederek yüzünü buruşturdu o da.

"Yarın geldiğimde anlatırım, o yüzden diğerleri bir şey derse geçiştirirsin bir şekilde."

Tekrar iç çekti Seungmin. "Peki, yarın görüşürüz. Seni seviyorum."

"Ben de seni."

"Ben daha çok ama."

Ve telefon Seungmin'in yüzüne kapandı. Hyunjin çabucak duşunu alıp kendine kahve yaptıktan sonra tuvalin önüne geçti ve bir süre çizimi izledi. Daha sonra üzerine örtü örtüp odasını kilitleyip çıktı.

Yine o bara gidecekti. Chan'i bulmak için.

Kafasındaki soru yığınları kendisini ele geçirmesin diye cevap bulmaya çalışıyordu bir nevi. Fakat cevabını aradığı kişi doğru bir adres miydi, emin değildi.

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Yirmi dakika sonra vardığında inip bar kapısının önünde durdu. Derin bir nefesi içine çekerken içeri girdi. Henüz öğleden sonra olduğu için pek fazla kişi yoktu.

Barmen çocuğun yerinde olmadığını fark etti, yanındaki iki erkekle gülüp sohbet ediyordu. Hyunjin'i görüp susarken kaşlarını çattı ve ona doğru adımladı.

"Yine neden geldin?"

"Müşterilerine böyle mi davranıyorsun?"

Çocuk panik olurken "Özür dilerim, bu saatte pek kimse gelmez de o yüzden şaşırdım." diyip duraksadı. "Ne alırsın?"

perfume, hyunchanTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon