0.9

565 74 70
                                    

Ev, okul, dersler ve bitmek bilmeyen sınavlar. Hyunjin'in bir haftadır günlük temposu bu şekildeydi.

Deyim yerindeyse başını kaşıyacak zamanı yoktu, dinlenmeye vakit bulduğu nadir anlarda uyuyordu ve bu da onun işine geliyordu.

Çünkü ne zaman aklına o düşecek olsa bedeni buz keser uykuları kaçardı. Şimdilik bir şeylerle uğraşmak iyi geliyordu ona.

Yarın ise dönemin son sınavlarına girecekti. Günler öncesinden çalıştığı için artık çalışmaya devam etmek istemeyen canı hemen şimdi sahile gidip akşam serinliğini hissetmek istiyordu.

Koltukta tavanı izleyip uzanırken televizyondan gelen sesle bakışlarını ekrana çevirmiş ardından kumandaya uzanıp ses vermişti.

Geçen gün izlediği haber görüntüleri aklına bir bir doluşurken yumruklarını sıktı. Ne olduğu bilinmeyen yaratıklar tarafından öldürülen insanların sayısı artıyor ve katiller hâlâ bulunamıyordu.

Ekranda beliren ölü bedenin küçük bir çocuğa ait olduğunu görünce boğazının yandığını hissetmişti. Doğru ya Chan bilirdi, Hyunjin şimdi kalkıp sorsa ona cevap verir miydi peki?

İşte kaos dedikleri şey buydu. Düşüncelerimiz ateş olup bizi ele geçirmeden önce her şey bir kaostan ibaretti aslında. Ama biz kaosun çok sonradan oluştuğunu zanneder, daha en başında yanıldığımızın farkına varmazdık.

Ve asıl kaos Chan'di. Aslında hep vardı sadece şimdi dahil olmuştu Hyunjin'in hayatına.

Daha fazla görmek istememiş ve kapatmıştı televizyonu. Üzerine ceketini alıp ayakkabılarını giymiş ve kendini dışarı atmıştı. Serin hava varlığını belli edercesine bedenine çarptığında gözlerini kapatıp soluklarını düzene sokmaya başladı.

Pekâlâ, iyiydi. En azından öyle olmasını umuyordu. Sakin adımlarla sahile ulaştığında tek tük insanların olduğu kayalıkların en uzağına ilerleyip uygun bir yere oturdu.

Gözlerini kapatıp sessizce şarkı mırıldandı sonra. Sözleri karıştırınca kendine kızmış böylece bir sonraki şarkıya geçmişti. Bir yandan da eline aldığı minik taşları birbirine vuruyor ritim tutuyordu.

Geçen yarım saatin ardından sakinleşmiş ve üşümeye başlamıştı. Burnunun ve yanaklarının kızardığını biliyordu, dudakları soğuktan acıyor ellerini ise hissetmiyordu bile.

Ceketine iyice sarınıp ayağa kalkmış ve sahilden hızlı adımlarla çıkmıştı. Evine ulaştığında anahtarları almak için cebine uzanan elini boşluk karşılandığında kaşlarını çatmış ve küfür savurmuştu havaya.

Yere ve koridora baksa da anahtarını görememiş ve kapının çok hafif bir şekilde aralık olduğunu fark edince gerildiğini hissetmişti.

Kapıyı aralayıp içeri girdi ve temkinli adımlarla ilerlemeye başladı. Hissettiği şey korkuyla kıyaslanırdı. Salona kısaca göz atıp bir şey göremeyince diğer odalara bakmış ve çalışma odasının kapısının açık olduğunu görüp durmuştu.

Sopa almalı mıydı veya mutfağa koşup eline geçirdiği ilk demir aletle odaya dalmalı mıydı, şu an onu düşünüyordu.

Fakat ayakları iradesizce öne doğru atıldığında odaya adeta dalmış ve karşısındaki görüntü afallamasına sebep olmuştu.

"Dokunma." derken sert çıkmıştı sesi. Diğerinin eli havada kalırken bakışları onu bulmuş ve yoğun bakan gözlerle karşılaşmasını sağlamıştı.

Bu bakışlarla karşılaştığı her an nefesinin kesildiğini hissediyordu Hyunjin. Kendini her seferinde bir sürü karmaşanın içinde bulması da cabasıydı.

perfume, hyunchanWhere stories live. Discover now