1 | moving day ✈️

4 1 0
                                    

Taehyung ile birlikte evimizle vedalaşırken çalışan gelip gitme vaktimizin geldiğini bildirdi. Çocukluğumuza bir kez daha göz ucuyla bakıp evden çıktık. Tüm aile arabaya binmiş özel jetimize gidiyorduk.

Uzun bir yolculuğun sonunda havalimanına varmıştık ve Tae fotoğrafını çekmemi istedi. Verdiği farklı pozların hepsini yakalamıştım. O da benim bir iki fotoğrafımı çektikten sonra jete bindik ve kalkana kadar telefonumu karıştırmaya karar verdim.

Jetin hareketlenmesiyle telefonu uçak moduna alıp kitap okumaya başladım. Ne kadar okudum, ne kadar sonra uyuyakalmışım bilmiyorum ama gözümü açtığımda hala 3 saat olduğunu gördüm. Tabletimden bir şeyler çizip günlük cilt bakımımı yaparken Tae ile sohbet ettik.

Sonunda Kore'ye gelmiştik. Uçaktan inip havalimanından çıktığımızda Tae ile kol kola yürüyorduk. Herkes bana ve aileme bakıyordu. Haklılardı bakmakta, görebileceğiniz en havalı aile bizdik.
___

Yeni evimizin kocaman bahçesinde evi inceliyorduk. Sağ tarafında büyük bir garajı ve az ilerisinde bahçenin uç kısmında spor salonu vardı. Bahçenin diğer tarafında tavla vardı, atlarımızı da getirmişlerdi. Arka tarafında ise bir havuz vardı. Boş alanda bir basketbol potası, bir futbol kalesi ve tenisle voleybol için file vardı.

Ev iki katlıydı ve ilk katında klasik mutfak,salon, banyo ve tuvalet vardı. Ek olarak bir oda sinema salonuna dönüştürülmüştü. Başka bir odada ise beş tane en iyi bilgisayarlardan vardı ve anladığım kadarıyla bu odayı Seokjin oppa hack işleri için istemişti. Seokjin yazılım mezunuydu ve üniversiteyi birincilikle bitirmişti.

Üst katta ise yatak odalarımız, misafir odası ve oyun odası vardı. Hep birlikte odalarımıza bakıyorduk. Ben ve Tae'nin odasının arasında Namjoon'un odası vardı ve bu durum bizi çok üzmüştü.

"Ben bu durumu kabullenemem anne" dedi Tae mızmızlanarak. Annem ise geldiğimizden beri kurduğu cümleyi tekrar sarf etti bıkkınlıkla. "Aranızda bir oda var başka evlerde değilsiniz, aranızda kilometreler yok." Bu sefer olaya atılma sırası bendeydi. "Ben yan odamda Apo'yu duymadan uyuyamam anne. Onun iyi olduğunu anlamam gerek, ayrıca ya bir şey olur da korkarsam ve Taehyung bunu hissedemezse." Tae ile aynı anda yalandan bir korkuyla ağzımızı açıp ellerimizi yanaklarımıza koyduk.

Annem ise yüzünü buruşturup " kaç kere birbirinizi güzel çağırın dedim ben size, Apo ne kızım?" Dediğinde "Apollo'nun kısaltması anne" diyip utanarak gülümsedim.

Namjoon olaya el atacağını gösterircesine annemin sırtına dokundu ve önce Tae'nin sonra benim başıma şaplağı geçirdi. Yalandan bir acıyla çığlık atıp birbirimize sarılmıştık. " bana bakın beni deli etmeyin ben delirirsem 10 yıldır gördüğünüz işkenceyi bir günde gösteririm size, dişlerinizi çeker, o da yetmez yuttururum, kafalarınızı birbirine sürterek yüzünüz alev alana kadar durmam" tehditkar konuşmasından hemen sonra masumca anneme döndü. "Anne bunlar sabaha kadar uyumaz ve kitap okumama da engel olurlar. Asıl ben istemiyorum bunların arasında kalmayı" dedi ve yalandan ağlarmış gibi yaptı.

Kendi ailem olduğundan demiyorum ama bizim evde herkes çok iyi rol yapardı. Küçüklüğümüzden beri işkence görüp bildiğimiz şeyleri bilmediğimizi ikna etmeye çalıştıkça Oscarlık oyunculara taş çıkarır olmuştuk. Annem Namjoon'a sarıldı ve " okulları başlıyor ders çalışacaklar, biliyorsun günlük yapmaları gerekeni yapmadan uyumalarına izin verilmiyor. " diyip hepimize bir öpücük kondurdu. "Ben şimdi gidiyorum. Herkes odasına! Ses çıkarana Namjoon'un dediği işkenceyi ben uygularım" dedi ve kendi odasına gitti.

Ben ve Tae Namjoonla ağız dalaşı yaparken Seokjinie gelip arkadan üçümüzün poposuna tekme atmıştı. Acıyla popolarımızı tutarken bana dönüp "hadi iyisin akşam sekizde seninki ve ailesi geliyormuş. Babam hepiniz hazırlanın dedi" diyip ellerini çırptı yalandan heyecanla. Sonra elini ağzına siper edip sır verircesine sessizce fısıldadı " duyduğuma göre Jeon erkekleri çok çirkinmiş" dedi ve acın acımdır der gibi omzumu patpatladı.

Blue & Grey | Jeon Jungkook Where stories live. Discover now