2| the Jeons 🤵🏻‍♂️

7 1 0
                                    

Kolumdan dürten babamla gözlerimi açtım. Babam ilk kez odamıza gelmişti. Uyandığımdan emin olunca hemen yanımdaki yatakta mışıl mışıl uyuyan Taehyung'u uyandırdı ve yanındaki adamlarına işaret vererek odadan çıktı. Biri benim kolumdan, diğeri Taehyung'un kolundan tutarak bizi sürüklemeye başladı.

Elimizdeki oyuncaklarla gözlerimizi ovalarken benim oyuncağım elimden düştü. Adamdan kolumu kurtarmaya ve oyuncağı almaya çalıştım. Adamlar bunu fark edip Taehyung'un elindekini de yere attı ve bizi sürüklemeye devam ettiler.

Evden çıkıp bahçeye indik. Babam bahçedeki masada oturuyordu. Evimiz ücra bir yerdeydi ve saatin oldukça geç olduğunu köpek havlaması, kurt ulumasından anlayabiliyordum. Böceklerden çok korkardım ve böcek sesleri o kadar yüksekti ki üstümde geziyorlar gibi hissediyordum. Adamlar bizi babamızın yanında bırakıp bir adım geri çekildi. Hala uyku halindeyken babamıza neler olduğunu soruyorduk.

"Birkaç gün önce size bir kitap okumuştum, hatırlıyor musunuz?" dedi. Kafamızı salladık." Şimdi sizden bir şey istiyorum. İyi dinleyin" dedi ve bizi yanına oturttu. "Bu kötü adamlar o kitabın adını öğrenmek istiyor ama sizin söylememeniz gerek. Her ne olursa olsun" dedi. Babamı dürttüm ve "söylersek ne olur baba" diye sordum. "Söylerseniz bu kötü adamlar size zarar verebilir, garantisini veremem" dedi ve yerinden kalktı. Başıyla adamlara işaret verdi ve biz tekrar sürüklenmeye başladık.

Adamlar bizi bahçemizdeki malzeme odasına götürdü. Karanlık ve keskin aletlerle dolu bir odaydı. Sandalyeye oturtturulduk. Adam kitabın adını sormaya başladı. Başta uzun bir süre söylemedik, hatta Taehyung uyuyakalıp duruyordu. Her uyuduğunda adam Taehyung 'a sertçe bağırarak uyandırıyordu. Taehyung sıçrayarak uyanıyordu her seferinde.

İki saatin sonunda onun için üzüldüğüm, dışarıdaki seslerden, karanlıktan ve o keskin aletlerden korktuğumdan "kitabın adı.. Pinokyo" dedim. Adamlardan biri gülerek "diğerlerinden daha kısa sürdü" diğer adam ise "Namjoon dayanıklı bir çocuktu" dedi ve kolumuzdan tutup sandalyelerden yere fırlattı. Sandalyeleri alıp dışarı çıkarlarken ağrıyan kollarımızdan ve korkumuzdan dolayı ağlarken bizi malzeme odasında bırakıp lambaları tamamen söndürdüler.

Sabaha kadar o zifiri karanlıkta, birbirimize sarılarak ağladık. Hareket etmekten korkuyorduk çünkü keskin aletleri göremiyorduk, bu yüzden zarar görebilirdik. Dışarıdaki o sesleri duyarak, karanlıkta öylece ağladık, dışarı çıkmaktan da çıkamamaktan da korkuyorduk.

Bu ilk ve en hafif eğitimimizdi, ama son değildi. Cevaplarını vermek çözüm değildi, cezalardan biriydi. Bunu ilk günümüzde, o zaman anlamıştık.

----

Masada hem İtalyan hem de Kore yemekleri vardı. Arkaplan olarak çalan klasik müzik eşliğinde herkes görgü kuralları çerçevesinde yemeğini yiyordu. Babamla Bay Jeon iş hakkında konuşurken abimler sakince yemeğini yiyordu ve arada Hoseok ile üniversite hakkında sohbet ediyorlardı. Namjoon burada üniversite okumak için neler yapması gerektiğini öğrenmeye çalışıyordu. Seokjin de yaşlı amca edasıyla bizim zamanımızda şöyle böyleydi diye akıl veriyordu.

Yemeğimi bitirmeme az kalmışken Tae'nin bitirdiğini gördüm. Resmen saldırmıştı çünkü kaç gündür yediğimiz tek şey haşlanmış yumurta ve tatlı patates gibi şeylerdi. Bugünler diyetimizi çok bozduğumuz için verilen bir listeyi uyguluyorduk.

Ağzım doluyken Bay Jeon " üniversite okumayı düşünüyor musun Taeyang?" Dedi. Tüm gözler bana dönmüştü ve benim ağzım tamamen doluydu. Birkaç saniyede ağzımdakileri çiğnedim fakat babamın sinirden kaşlarını çatışını fark edince hızlıca yutmaya çalıştığım et parçası boğazımda kaldı. Konuşmaya çalıştım fakat sesim çıkmıyordu. Ellerimi boğazıma koymuş yutkunmaya çalışıyordum. Hemen ardından nefes almakta güçlük yaşayarak öksürmeye başladım.

Blue & Grey | Jeon Jungkook Där berättelser lever. Upptäck nu