Kulağım Saliha Hoca'daydı.

"Vladimir başka tek kelime etmemesini ister kardeşinden. Otel odasına döndüğünde de şair arkadaşı Sergei Yesenin'in ölümü gelir aklına. Halbuki ona şöyle demiştir. "Yaşamalıyız Yesenin, kimi zaman ölmek daha kolay olsa bile...yaşamalıyız." Saliha Hoca şairin eserlerinden ve devrimci ruhundan bahsederken kafamı kaldırdım. Ardından elim yavaşça havaya uzandı. Saliha Hoca gözlüğünü saçlarına kaldırıp beni işaret etti.

"Sonra ne oldu? Nasıl yaşadı, nasıl öldü?" dedim. Sınıftan çıt çıkmıyordu. Orkun ve Efe ben derse katıldığımda benimle dalga geçerlerdi ancak onlar da sessiz kalmıştı.

"37 yaşında bir otel odasında intihar etti." Dedi Saliha Hoca konuşmak istemediğini belli eden bir sesle.

Kafamı anladığımı belirtircesine salladım.

Ardından şairin ilk şiirini on altı yaşında yazdığından ve yaşadığı dönemden bahsetmeye devam etti. Kafamı yavaşça sıraya geri koydum. Teneffüs zili çaldığında yerimden kıpırdamadım, Sezgin de kalkmak için izin istemedi. Çocukların kalktığını hissetmiştim biri omzuma dokundu.

"Hadi bahçeye çıkalım, basket oynarız." Dedi Efe. Omzumu silkip elinden kurtuldum, canım istemiyordu.

"Bu da karı gibi nazlanıyor." Diye homurdandı Efe. Ona Sezgin konusundan dolayı hala kızgındım. Kafamı kaldırıp direkt gözlerinin içine baktım. Gülümsedi ama gülüşü gergindi. Anlamıştı, damarıma basmak üzereydi ve benim ona tahammülüm yoktu.

"Neyse biz gidelim Mertleri falan çağırırız." Dedi Orkun. Üçü giderken kafamı geri sıraya yaslamak için hareketlendim. O sırada tanıdık bir parfüm kokusu burnuma hücum etti. Çiçeksi hafif bir koku. Nehir sıramın yanından geçmişti, saçlarını at kuyruk yapmıştı her hareketinde sırtının ortasında iki yana sallanıyordu. Tek başınaydı.

Dudağımın içini kemirip kafamı tekrar sıraya koymak için hareketlendim. O sırada Sezgin koluma dokundu.

"Kütüphaneye gideceğim, gelmek ister misin?" Kafamı iki yana salladım, kıpırdamak istemiyorum.

"Sen git." Diye mırıldandım. O sırada sırasından kalkmış bana doğru ilerleyen Melis'i fark ettim.

"Sezo!" Dedim ayağa kalkarak. "Geliyorum." Benim ayağa kalktığımı gören Melis'in yüzündeki gülümseme soldu. Melis'in yanından ona dokunmamaya dikkat ederek geçtim. Sınıftan çıkarken Yaren'in iri gözleri gözlerimi buldu. Hiçbiri umurumda değildi. Kafamı çevirip Sezgin'i takip ettim. Kütüphane en üst kattaydı ve masallardan fırlamış gibiydi. Nehir'in neden orayı sevdiğini anlamak zor değildi. Merdivenleri hızla tırmanıp Sezgin'e yetiştim. Kütüphaneye girdiğimizde etrafta çok az kişi vardı, son sınıflar dersleri ekip çalışıyordu genelde. Aslında öğretmenler onlara izin veriyordu haliyle sınıfta çalışabiliyorlardı. Ancak kütüphanenin büyüsünün farkında olanlar buraya geliyordu.

Sezgin alt kattaki rafların arasında kaybolduğunda izlendiğimi hissettim. Kafamı kaldırdığımda gözleri beni buldu.

Nehir ikinci katın balkonuna yaslanmış bana bakıyordu. Elinde bir kitap vardı ama hangi kitap olduğunu göremiyordum.

O bana baktı, ben ona.

Kafasını çevirip balkonun demirlerinden uzaklaştı, silueti tavana uzanan rafların arasında kaybolduğunda yutkunarak başımı eğdim. Sezgin kendisine bir kitap seçmişti bile. O kitabın arkasını okurken kıpırdamadan onu izliyordum. Zil çaldığında Sezgin kütüphanenin çıkışına yöneldi. Kütüphaneci onu tanıdığı için kayıt işlemi bile yapmamıştı. Nehir'i görememiştim, sıradaki ders Matematik dersiydi, hocası da katı bir adamdı.

Matmazel Noir • yarı textingWhere stories live. Discover now