Tarumin

3 0 0
                                    

Tanrılar Geçidi'nin hemen önünde bulunan köprü oldukça eski ve köhne görünümü ile pek de güven vermiyordu. Yer yer kırılmış tahtaları ve kopmuş ipleri karşıya geçmek isteyenler için korku vericiydi. Yine de içeri girebilmek için onu geçmeleri şarttı. Büyücü atının yularından tutarak ilerlemeye başladı. Aralarında herhangi bir konuşma olmamıştı ama yapmaları gerekeni biliyorlardı, o yüzden ses çıkarmadan onun peşine takıldılar. Dainter "Birer birer geçelim. Hepimizi aynı anda taşımayabilir. Önce ben geçeceğim. Karşıya sorunsuz ulaşabilirsem, sizler de ardımdan gelirsiniz" dedi köprünün başına geldiklerinde.

Köprüye ilk adımını attığında çatırtılar gelmeye, dengesiz bir şekilde sallanmaya başladı. Ağır adımlar ile bir yandan atını çekiyor bir yandan da önünü kontrol ediyordu. En son buraya geldiğinde köprü çok daha iyi durumdaydı. Geçen zaman onu yıpratmış, güvensiz yapmıştı. Bir adım ve bir adım daha derken karşıya geçti. Şimdi diğerlerini beklemesi gerekiyordu. Tüm büyü gücünü güç duvarına harcadığı için bir süre dinlenmeden de yeni büyü yapması mümkün değildi. Bu yüzden diğerlerini uçurarak köprünün diğer tarafına alma şansı da yoktu.

Sıra ile hepsi teker teker köprüden geçiyordu. En sona Bartale ve Giselle kalmıştı. Şövalye "Önce sen geç, ardından da ben gelirim" dedi. Kadın başı ile onaylayarak yola koyuldu. Karşıya geçerken köprüyü oluşturan çürük tahtalardan biri kırılmış, yolda boşluk açılmıştı. "Bartale geçerken bir zorluk oluşturmaz" diye düşündü. Vardığında iyi olduğuna dair şövalyeye seslendi. Bartale ise çoktan yola koyulmuştu bile.

Köprünün ortasına geldiğinde kırık olan kısmı atlayarak geçmesi gerektiğini fark etti. Üzerindeki ağır zırhı sorun olabilirdi. Yine mecburen gerekeni yaptı ve bir sonraki tahtaya doğru sıçradı. Tahmin ettiği gibi tahta onu taşımamış ve kırılmıştı. Aşağı düşmek üzereyken son anda sıradaki basamağı tuttu. Kendini yukarı çekmeye çalıştıkça zırhı daha ağırlaşıyor onu aşağı doğru çekiyordu sanki.

Minto hiç beklemedi. Hemen üzerindeki halatı çıkartarak sağlam bir kayaya bağladı ve şövalyeye doğru ilerlemeye başladı. Diğerleri de ipi ucundan tutuyordu. Ancak adamın pek fazla vakti yoktu. Bir elini çoktan bırakmıştı bile. Cüce koşar adımlar ile ona doğru yaklaşırken şövalyenin elinde kalan son parça da kırıldı ve köprüden aşağı doğru uçmaya başladı. Zenti hiç düşünmeden onun arkasından atlayarak elini kaptı. Diğerleri de ipe asılmıştı. Ancak ikisi birlikte o kadar ağırlardı ki köprü çatırdıyordu. Sonunda köprüyü tutan ipler de dayanamadı ve koptular. İkisi birlikte aşağı doğru uçuyorlardı ancak Minto, şövalyenin elini bırakmamıştı. İpin boşluğu gidince bir salıncak misali uçurumun duvarına doğru savruldular. Minto "Sakın elimi bırakma" diye bağırıyordu. Adamın da düşmeye pek niyeti yoktu. Havada iken boşta olan diğer elini de cüceye uzatmıştı.

Oldukça sert bir şekilde uçurumun duvarına çarpıp durdular. Şövalye aşağı düşen atına bakıyordu. Yerdeki sivri kayalar vücudunun bir yanından girip diğer tarafından çıkmışlardı. Minto onu tutmasaydı şu anda atının yanında, parçalanmış ve ölü bir halde yatıyor olacaktı. Bu sırada yukarıdan Zenti'nin "Daha hızlı asılın ipe" diye bağırışları duyuluyordu.

Kısa süre sonra her ikisi de yukarı ulaştılar. Uçurumun kenarına, soluklarının düzelmesi için biraz oturup dinlendiler. Ardından şövalye ayağa kalkarak hepsine teşekkür etti. Aklında "Bu kadar zahmete girdikleri işi tamamlayabilmekten başka düşünce yoktu" artık.

Mağaranın bu kısmında dağın derinliklerine doğru açılan bir bir tünel görünüyordu. İçeriden gelen ışık hüzmeleri, artık sona yakın olduklarını hissettirdi. Dainter "İçeri girdiğimizde Tarumin ile konuşmayı bana bırakın. Her şeyi çözebilmek için bir planım var. Ancak müdahale ederseniz başarılı olması mümkün değil" dedi. Diğerleri anlamış bir şekilde başını salladı.

Atlarını tünelin girişine bağlayarak içeri doğru yola koyuldular. Çok geniş olmayan yolda en fazla iki kişi yan yana yürüyebilirdi. Önde büyücü diğerleri arkasında ilerliyorlardı. Uzun bir tünel olmadığı, ışığın artan gücünden belliydi. Nitekim kısa süre içinde devasa bir mağarada buldular kendilerini. Mağaranın duvarlarında da onu çevreleyen onlarca portal bulunuyordu. Ortasında ise bir adet sunak gibi bir kaya ve yanında da sadece ışıktan oluşan parıltı vardı. Parıldayan varlık "Sonunda gelebildiniz. Sizi bekliyordum" dedi.

Dainter öne doğru çıkarak "Bizi bekliyorsan, neden geldiğimizi de biliyorsundur" dedi. "Elbette. Ancak geçen seferki başarısızlığından sonra bunu yeniden deneyeceğini pek düşünmüyordum. Hele ki o kadar kayıplarından sonra. Onlara daha önce neler yaşadığını, neler istediğimi anlattın mı?" dedi Tarumin. Büyücü başıyla onayladı. "O halde giriş kapısını göstermem İçin bir kurban istediğimi de biliyor olmalılar" dedi.

Büyücü ağır adımlar ile Giselle'in yanına giderek "İnan bana başka yolu yok" dediğinde Bartale çıldırmış bir şekilde büyücüye saldırmak için kılıcını çekti ancak Giselle onu sakince durdurdu. Gözlerini şövalyeye çevirerek "Başından beri burada verilecek kurbanın ben olduğunu biliyorum. Sakın benim için üzülme, yas tutma. Ben aileme kavuşacağım. Olman gereken kişi ol ve ejderhayı öldür" dedi ve gözlerinden yaş boşalan adamın dudaklarına bir öpücük kondurdu. Onun bir şey demesine fırsat tanımadan arkasını dönerek Tanrı Tarumin'e doğru ilerlemeye başladı.

Şövalye dizlerinin üzerine çökerek gözyaşlarına boğulmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu ancak kadının yazgısını kabullenmiş bir şekilde ölümüne ilerlemesini durdurmak zorundaydı. Kılıcına tekrar sarıldı ve ışık demetine doğru koşmaya başladı. Işıktan bir kahkaha koptu "Beni o kadar aciz mi sanıyorsun?" dediğinde şövalye duvara doğru savrulmuş, kafasını çarptığı için kendinden geçmişti. Giselle kafasını geriye doğru çevirdiğinde diğerlerinin üzgün gözler ile kendisini izlediklerini fark etti. Sadece Tora elini kalbine götürerek onu selamladı.

Tarumin'in yanına geldiğinde çevrelerinde diğerlerinin geçmesi imkansız bir enerji kalkanı oluştu. Tarumin genç kadına "Cesaretin karşılığında sana istediğin ölümü seçmene izin vereceğim" dedi. Giselle "Taş beden olduğumu biliyorsun. Bir ateş parçası bile beni yok etmeye yeter" dedi. Tanrı ikisinin arasında ufak bir alev topu yarattı ve "İstediğin zaman dokunabilirsin" dedi. Kadın ışık demetine kurnaz gözlerle bakarak "Bir orman cücesi olmayı kabul ediyorum" dedi ve elini ateşe doğru uzattı.

Giselle'in eli ateşe doğru ilerlerken değişmeye, ufalmaya başlamıştı. Hızlı bir şekilde bir orman cücesine dönüşüyordu. Eli alevin içine girdiğinde tamamen dönüşmüştü. En başından beri Minto'nun dediklerini düşünüp, ince hesap yaptığı belliydi. Bunu diğerlerinden de saklamıştı. Tarumin "Beni kandırdın" diye kükrerken saçtığı beyaz mavi karışımı ışıkları da kırmızıya dönüşmüştü. "Fark eder mi? Senin istediğini yaptım, kendimi sana kurban verdim ancak sen almayı başaramadın" diye cevapladı onu.

Tarumin bir insan tarafından kandırılmış olmanın verdiği hüsran ile enerji duvarlarını indirdi. Yenilgiyi kabul etmişti. Büyücü ile gelenlerin öncekilerden daha farklı olduğunu anlamıştı. Hiçbir kelime etmeden portallardan birini çalıştırdı. Daha sonra Dainter'e dönerek "Umarım onlara daha önce kimi kurban ettiğini de söylersin" dedi. Dainter gözlerinde şimşekler çakarak ona baktı.

Diğerleri ne olduğunu anlayamamış şövalyenin başında onu uyandırmaya çalışıyorlardı. Bartale kendine geldiğinde öfkesi dinmemişti henüz. Yanına daha önce görmediği bir orman cücesi gelmişti. "Selam yakışıklı" dedi. Adam "Nasıl?" diye sordu. Giselle "Daha önce hastalandığında Minto'nun onu kurtarırken bir seçim yapacağımdan bahsetmişti. Şu anın o seçim için en iyi zamanlama olduğuna inandım" dedi. Adam ne yapacağını bilemiyordu. Karşısında tanımadığı biri vardı sanki. "Bunu atlatmam biraz sürecek sanırım" dedi.

Büyücü Giselle'i çağırarak "Seni bu durumdan kurtaracağız. Ancak önce yapmam gereken başka bir şey var. Oklarını çıkart. Onları büyülemem lazım ki ejderhaya etki edebilsin" dedi. Giselle oklarını ona verdi. Dainter okların üzerine bir toz serpti ve birkaç kelime söyledi. Oklardan ince mavi pırıltılar çıkmaya başlamıştı. "Dikkatli kullan bunları ve sadece yumuşak görünen noktalarını hedefle. Pullarına işlemez" dedi. O da büyücüye dönerek "Hadi şu işi bitirelim artık" dedi.

Dört Yolcu: Ejder AlazıWhere stories live. Discover now