24 - Oyun ve Serenat

135 28 31
                                    

Kargoların gelmesinin üzerinden bir süre geçmiştir...

Bütün kargolar Ebru tarafından açılmış. Kargo kolilerinden çıkanları. Ekin uzun uzun incelemiş. Sonunda hepsini çok beğenilmiştir.

Bunlar: Bir kutu ataş, kalem tıraş bıçağı, kayışları olmayan bir kol saati veya benzeri şeylerdi. Hepsi de vulnlar için oldukça kıymetli. Kullanışlı aletler veya eşyalardı.

Bütün bunlarla birlikte, Ekin'nin diğer eşyalarıda. Bir süre önce Ekin'nin yeni evindeki yerlerini almışlardı...

Kargo kolilerinden çıkan diğer şeyler ise Ekin'nin, Ebru için aldığı kıyafetlerdi. Ebru, bütün bu kıyafetlerle Ekin'e minik bir defile yapmayı da ihmal etmemişti.

Tüm bunlar olduktan sonra ise Ebru ve Ekin beraber yemekler yemiş, filmler izlenmiş güzel vakit geçirmişlerdi...

Bir süre önce ise Ebru'nun grafik çalışmalarından memnun kalan bir firma arayarak. Ebru'dan yeni çalışmalar istemişti.

Ebru, bir buçuk günden beri bilgisayar başında çalışırken. Ekin, internette bay kırmızı ceket olarak yayınlar açmış. Uzun saatler oyun oynamıştı.

Ekin, en sonunda tek başına vakit geçirmekten sıkılıp. Ebru'nun yanına gider. Yerde Ebru'nun ayaklarının yanında durup. Kocaman sandalyesinde oturup bilgisayarla uğraşan Ebru'ya bakar.

Ekin, Ebru'yu ayak bileklerinden dürterek seslensede. Kendini çalışmaya kaptırmış olan Ebru, Ekin'e tepki vermez.

Bunun üzerine Ebru'nun ayak bileğine sarılarak. Bir ağacı sallıyormuşum gibi Ebru'nun bacağını sallamaya çalışır. "Ebru... Bak buradayım. Bana bak hadi... Lütfen..." Genede Ebru'dan tepki gelmez. Zaten sallanan da kendisi olmuştur. Ebru'nun bacağı değildir.

Bunun üzerine Ekin, bir süre önce yaptığı merdiveni kullanarak. Kolay bir şekilde masanın üzerine çıkarak. Ebru'nun klavye üzerindeki kolunu ittirmeye çalışır.

Ekin ne kadar uğraşırsa uğraşsın. Bütün gücüyle ittirse de Ebru'nun kolu birazcık bile kıpırdamaz. "Çalışırken sağır bir çekirge gibisin!" diyerek kendi kendine söylenir.

Ebru'nun iki kolunun arasına oturur. Bir süre sessizce masanın üzerinde yükselen Ebru'yu seyreder.

Ekin, Ebru'nun güzelliğine hayran hayran bakarken. Kendini şanslı hisseder. Tek istediği Ebru ile daha çok vakit geçirmektir.

Bir süre sonra aklına harika bir fikir gelir. Ağzında beliren yaramaz gülümseme ile önce Ebru'nun omuzuna oradan da saçlarına tutunarak başının en üstüne çıkar.

En sonunda konuşmaya karar veren Ebru, monoton bir ses ile: "Şu anda çalışıyorum Ekin..."

Ebru'nun uyarısına aldırış etmeyen. Ekin bir eliyle Ebru'nun saçlarına tutunarak. Diğer eliyle ve bacaklarıyla debelenerek. Ebru'nun saçlarını bozmaya çalışırken. "Fiiyuuuuu... Uçuşan saçlar... Fiyuv fiyuvvv..."

Ebru, saçları bozulup yüzüne gelmeye başlayınca. Gözlerini devirerek. Saçlarını yüzünden uzaklaştıracak derin bir nefes üfler.

Sonrasında, Ekin'i tişörtünden tutarak göz hizasına getirir. Gülmeden, kızgın bir yüz ifadesi takınmaya çalışarak. Ekin'e bakar. "Ekin! Çalışıyordum..."

Havada sallanan Ekin: "Lütfen lütfen lütfen. Oyun oynayalım lütfeeeen. Geçen gün sende oyun oynamak istemiştin. Hani kötü dev olup beni kovalayacaktın. Şimdi oynayalım mı? Ne istersen yaparım. Hadi oyun oynayalım!"

Dev İle Minik, Büyük Bir OlasılıkWhere stories live. Discover now