2 - Hilebaz Devin Zindanı

731 32 56
                                    

Ekin yaşadığı bunca olaydan sonra çok şaşkın. Siyah duvar hemen yanında duruyor. Düştüğü yer o kadar yumuşakki ayakta duramıyor.

Kedi, içeri giremiyince gitmiş.

Ekin, emekleyerek aşağı iniyor.
Yarı sesli: "Bu devler gerçekten hilebaz." Diye içinden geçiriyor.

Ekin, etrafına bakıyor. Hava, akşam olmak üzere. Bu saatte evine gitmek iyice tehlikeli. Üstelik geldiği istikamet, ulaşabilse bile kedi'den dolayı Seçeneklerin dışında.

Başka bir çıkış bulmalı. Etrafı gezmeye başlıyor. Bir çok bilmediği devasa eşya olsada. Aslında bazıları ona tanıdık geliyor. Sadece çok büyükler.

Gezerken: "Burası devin mutfağı olmalı" diyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gezerken: "Burası devin mutfağı olmalı" diyor. Duvarda duran devasa siyah dikdörtgene anlam veremiyor.

İki devasa açık kapı ama buralardan çıkış yok.

Diğerlerinden daha sağlam olduğu her halinden belli olan. Ağaç rengi, yarı karanlıkta bile parlayan bir kapı görüyor.

Ekin, kendi kendine böyle bir kapıya sahip olabiliyorsa, çok maharetli bir dev olmalı, diye düşünüyor. Yarı sesli, "gerçekten hilebaz bu devler" diyor.

Kapıya iyice yaklaşıyor. Geçecek hiç yer yok.

Geri gidiyor. Ufak bir yükseltiyi aşıp bitkilerle dolu bir odaya giriyor. Devin böyle kişisel bir bahçesi olmasına çok şaşırıyor. Biraz yukarda bir boşluk fark ediyor. Yeterli vakti olursa oradan çıkabilir.

Tam bu sırada bir ses duymaya başlıyor. Giderek ona yaklaştığı kesin olan bir ses. "Tak... Tak... Tak... Tak..."

Ekin panik içinde, saklanacak bir yer arıyor. Devin ayak sesleri olduğunu anladığı ses, giderek yaklaşıyor. Daha sonra büyük sağlam ve güzel kapıdan mekanik sesler gelmeye başlıyor.

Ekin panik içinde, kuytu bir yere giriyor. Burasıda ilk düştüğü yer gibi yumuşacık . Burada geceyi geçirebileceğini umuyor.

Ebru, kapıyı yorgun bir şekilde yavaşça açıyor. "Saçma sapan bir randevu daha... Sonunda bitti!" Diye kendi kendine söylenirken, topuklu ayakkabılarını çıkarıyor.

Gözüne takılan ilk şey camın yanındaki boşluğa sıkıştırdığı siyah karton gene çıkmış ve koltuğun üzerindeki yastık ve battaniyesinin üzerine düşmüş.

Ebru: "Bu kediler, bu kartondan ne istiyor." Diye söyleniyor.

Ekin, kendisinden haberdar olmayan devi olduğu noktadan görebiliyor. Devin söylediklerini duyup bütün suç kediye kalınca ağzında istemsiz muzip bir gülümseme beliriyor.

Ebru, siyah kartonu yerine iyice geri iter. Daha sonra, çantasından siyah kalın sağlam bir bant çıkarıp. Kartonun üstüne iyice yapıştırır.

Ebru: "Hadi bakalım bay kedi, kartonu bir daha çıkartında görelim."

Ebru: Elindeki siyah bant'ı masanın üzerine bırakırken. "Bunlar tahminimden pahalıymış." Diye ekler.

Ekin, bu gördükleri karşısında şokta. Çıkışlarından biri tamamen kapanmış görünüyor. Diğer çıkışın kapanmamasını ummaktan başka seçeneği yok.

Ebru, yatak odasına gider. Üstündekileri çıkarırken dolabın önünden geçer.

Devin ayak sesleri, dolabın içindeki Ekin'nin etrafını sarar. Ekin korku içindedir. Genede dışarı bakar.

Dev hiçte anlatılan gibi değildir. Boynuzları yoktur bir kere. Derisi yılanlar veya kurbağalar gibide değildir. Ağzından gerçekten ateş çıkarta biliyormudur?

Ekin, dev'e baktığında hafif dalgalı koyu renk saçlarıyla. Hafif yanık buğday rengi teniyle ve kıvrımlı vücuduyla oldukça güzel bir vuln* kızına benzemektedir. Tabi ondan sekiz on kat daha büyüktür. Ama yinede bu kadar benzerlik çok fazladır. Hikayelerdeki devlere hiç benzemiyordur.

* (vuln bu dünyada minik insanların kendilerine verdikleri isim)

Ekin, hala dev kızı izlemektedir. Çok korkuyordur. Aynı zamanda çokta merak ediyordur.

Ebru üstünü değiştirip. Yatağın üstündeki, en rahat pijamalarını giydi. Buzdolabını açıp yiyecek bir şeyler aldı.

Az önce üzerinde siyah bir karton yumrusu olan tv battaniyesini ve altındaki pofuduk yastığını ayarladı.

Televizyonu açıp buzdolabından aldıklarını yemeye başladı.

Ekin'nin de midesi kazınıyordu sırt çantasında hala yaban mersini vardı ama bunlar kış boyunca ona lazım olacaktı.

Daha sonra kendi kendine burdan çıkacaksam güçlü olmalıyım diyip çantasından bir parça yaban mersini çıkartıp yedi.

Yemekle birlikte bütün günün yorgunluğu üzerine toplandı. Bulunduğu yer ne kadar yumuşak ve rahattı. Devler rahatlarını gerçekten biliyor diye düşündü.

Uyumadan önce: "Devden erken uyanmalıyım." diye mırıldandı.

Düşünebildiği tek şey buydu...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yazarın notu:

Oy verirseniz sevinirim...

Yorum ve fikirlerinizi bekliyorum...

İyi okumalar...

Dev İle Minik, Büyük Bir OlasılıkWhere stories live. Discover now