elli beş

14.3K 864 125
                                    

Arabadan inip evimin olduğu binaya doğru yürüdüm. Cihangir hemen ardımda beni takip ediyordu. Binanın önüne gelince kafamı kaldırıp balkondan sarkan çiçeklere baktım. Rengarenk şölen sunuyordu insanın seyrine.

Üzerimdeki bakışlar, fısıldaşmalar ile biri seslendi bana. "Kiraz abla," denmesiyle arkamı döndüm. Yabancı bir sima ama bir o kadar da tanıdık sanki.

Kaşlarım çatılı baktım. Sanki tanıyacakmış gibi. "Kiraz abla, hoşgeldin. Selami ben. Hatırladın mı?"

Selami.

"Hoşbuldum Selami," dedim ve sustum. Diyecek ne vardı ki? Ne söyleyebilirdim?

"Abla döndün mü artık? Hepimiz çok özledik seni. Çok merak ettik. Kerime Teyze, Esrin, haylaz Ayhan bile. Çok şey değişti abla senden sonra."

Merak ediyorum. Kerime Teyze, Esrin, Ayhan ve Selami. Onları, kendimi, bizi. Saatlerce dinlemek istiyordum neler olduğunu.

"Selami, ben sonra yine gelsem. Bana anlatır mısın hepsini?"

Gözlerinden heyecan geçti. Hevesle salladı başını. "Anlatmaz mıyım, sen gel yeterki. Ben sana 7 ayı doyasıya anlatırım. Hem uğramayacak mısın Kerime Teyzelere?"

"Şimdi değil. Selami sen ona selamımı ilet olur mu? Ben gene geleceğim. Ben dönene kadar anlatacaklarını unutma olur mu?"

Cihangir kolunu omzuma atıp şakağımdan öptü. Dolan gözlerimi gizlemek istedim ama başaramadan yanağımdan süzüldü. Selami yüzündeki gülümsemeyle cevap verecekken biri seslendi ona.

"Selami bana iki ekmekle süt getirsen olur mu oğlum?"

Zihnimde yankılanan sesle sarsıldım sanki. Kulaklarımda çınlayan her kelime başımı ağrıttı. Omzumdaki ele sarıldım sıkıca. "Götür beni Cihangir," dedim gücüm yettiğince.

...

"Hoşgeldiniz Cihangir Bey, Kiraz Hanım."

"Hoşbulduk. Yeşim Hanım'la randevumuz vardı. Müsait mi kendisi?"

"Evet geleceğinizi söylemişti. Direkt üst kata çıkabilirsiniz. Ben haber veriyorum geldiğinizi."

Hiç kimsenin yüzüne bakmadan Cihangir'in yönlendirmesiyle merdivenlere yöneldim. Artık aşinası olduğum kapının önüne geldiğimde elimi vurmak için kaldıracakken kapı açıldı. Yüzünde eksik olmayan gülümseme ve her zaman var olan samimiyetle "Hoşgeldiniz," dedi Yeşim Hanım.

Arkamda kalan Cihangir elimi sıkıp "Hoşbulduk. Ben buradayım güzelim. Bir şey olursa seslenirsin. Olur mu?"

Bana her anlamda destek oluşu değerli hissettiriyordu. Sürekli beni düşünerek hareket etmesi kalbimi avuçlarına bırakma hissiyatı veriyordu.

"Olur," dedim ve Yeşim Hanım'la birlikte içeri girdik. "Otur lütfen," diyerek masanın önündeki sandalyelere işaret etti. Yerimi aldığımda terleyen ellerimi pantolonuma sürttüm. Geriliyordum her defasında. Nedensiz, sebepsiz.

"Nasılsın Kiraz? Son gördüğümden çok daha iyi gibisin."

Yüzümdeki tebessüme engel olamadım. Bir haftadan birkaç gün önce gelmiştik. O kadar iyi gidiyordu ki her şey. İçimde oluşan kıpır kıpır heyecana engel olamıyordum.

"Yüzünde güller açtığına göre güzel geçmiş günlerin," diyen Yeşim Hanım'la kafamı aşağı yukarı salladım.

"Her şey çok güzel gidiyor. Her gün birlikte kahvaltı hazırlıyoruz. Konuşa konuşa nasıl sona geliyor farketmiyoruz bile. Akşamları birlikte yemek yemek o kadar keyifli ki. Birlikte balık tutmaya gittik haftasonu. Vapura bindik, martılara simit attık," derken durdum bir süre. Aklıma gelen her an sırıtmama sebep oluyordu. "Yeşim Hanım biz çok güzel vakit geçirdik. Cihangir benim her şeyim olmuş gibi. Ben korkuyorum ama. Hepsinin rüya olmasından. Onu kaybe-"

"Lütfen Kiraz. İyi şeyler düşün. Cihangir hep seninle birlikte. Eğer kötü düşünürsen sürekli huzursuz olursunuz. O huzursuzluğu ona da yansıtırsın. Onu kendinden uzaklaştırabilirsin farketmeden."

"Engel olamıyorum bazen. Hatırlamadığım anılarda biz nasıldık çok merak ediyorum. Bu soruyu sorduğumda konuyu değiştirip başka anlara kaybolduk. O geçmişte kaybolmaktan korkuyorum."

Saatler geçti belkide konuşarak. Sadece anlattım ben, dinledi o da. Tüm dertlerimi ortadan kaldırmak ister gibi sıraladı cümlelerini. En son vedalaştık ve çıktım odadan. Kapıdaki sandalyelerde oturmuş beni bekleyen Cihangir, benim çıkmamla ayaklandı hemen.

"Güzelim, nasıl geçti seans? Sorun yok, iyisin değil mi yavrum?"

"Seni seviyorum," diyerek bedenine sardım kollarımı. İlkten kaskatı kesildi. Beklemediği yerden gelmişti kelimelerim. Onun bu şok olmuş hali beni güldürürken beline daha sıkı sarıldım. Çok geçmeden kollarını doladı bedenime.

"Bende yavrum. Bende çok seviyorum seni."

...

Başkomiserim: İçimden ilk anları yaşayacak tarzda mesajlar atmak geldi. Ama sonra farkettim ki bizim ilk mesajlarımız senden ve hepsi hakaret doluydu.

Başkomiserim: Anasını satayım bir normalimiz yok.

Hakaret mi?

Kiraz: Ben mi sana hakaret ettim? Ay Cihangir ne dedim ki? Hem bende niye yok mesajlar?

Başkomiserim: Sıfırdan bir sayfa açtık ya yavrum. O sayfada eskiye dair hiç iz olmasın istedim. Fena mı ;)

Başkomiserim: Hakaretler çok iç açıcı değildi ama neyse.

Kiraz: Ben yapmam öyle şeyler. Ben hakaret nedir bilmem. İftira.

Başkomiserim: Diyoosun..:)

Kiraz: Ne o imalı gülüşler? Sen bana ne demeye çalışıyorsun?

Kiraz: Sen mesai de değil misin? Git suçlularla uğraş. Ne kadar ayıp mesai başındaki polisin telefonla uğraşması.

Başkomiserim: Dejavu :)

Kiraz: Ne o? Yarın karakola mı beklersin yoksa ;)

Başkomiserim: Yavrum yoksa sen?

Başkomiserim: Siktir!

🍒

Düzenlenmiştir.

Yoksaa Kirazz😉 neler oluyorr acaba ^-^

Seviliyorsunuz<3

KISADIR AŞKIN BOYU | Yarı Texting ✔Where stories live. Discover now