kırk yedi

24.3K 1.4K 258
                                    

Zaman oluk oluk akıyor, ameliyathanenin önünden bir adım ileri gidemiyordum. Aklımda dolanan mesajlar, zihnimi istila eden görüntüler kilitliyordu her anı. Kaybetmenin bir kez daha eşiğindeyken bu sefer keskin bir acı delip geçiyordu bedenimi. Aslında her düşünce tek bir sonucu yüzüme vuruyordu; güven.

Ben Kiraz'a, sevdiğim kadına nasıl güvenememiş, nasıl ondan şüphe duyabilmiştim? Ya da üç yıllık ekip arkadaşlarıma nasıl koşulsuz güvenirken, onlar beni böyle bir ikileme düşürebilmişlerdi?

Ameliyathanenin önünde tek başımaydım. Yalnız başıma üç saati kovalamıştım. Titreyen telefonuma elim gitmiyor, gözlerim kapıdan bir an olsun ayrılmıyordu. Oradan gelecek tek bir cümleye binlerce umudu sığdırabilmeyi düşlüyordum.

Israrla çalan telefonumla gözlerimi ovalayıp açarak direkt kulağıma götürdüm. "Abi," diyen telaşlı Halil'le bekledim söyleceklerini. "Asiye yok. Ne telefona bakıyor ne de evinde. Tuna'nın-"

"Tuna Kiraz'ı bıçakladı. Tuna'nın elindeki en başından Asiye'ydi. Kiraz'ı kendine çekmek ve bizi onlardan vurmak istiyordu. Biz birbirimizden şüphe duyarken birileri ona köstebeklik yapıp aklımızla oynadı. Asiye'nin telefonunu sorgulat," diyerek telefonu kapattım.

Sadece tek bir cevaba ihtiyacım vardı ve o da sanki inat edercesine, hınç alırcasına beni cevapsız bırakıyordu.

Ameliyathaneden çıkan hemşireyle yerimden fırlarken "Durumu nasıl?" diye sormayı ihmal etmedim. "Doktoru size birazdan bilgilendirme yapacak. Geçmiş olsun," diyerek uzaklaştı yanımdan. Ellerimle yüzümü sıvazlayıp sinirle sandalyeye tekme attım. Bitmiyordu anasını satayım.

Çok geçmeden doktoru da yüzündeki maskeyi çıkartırken çıktı ameliyathaneden. Anında yanında dikilirken "Kiraz Toprak'ın yakını sizsiniz?" derken sorarcasına çıktı sesi.

"Evet benim. Durumu nasıl? Ameliyat nasıl geçti?"

Bu sırada "Abi," diye koşarak Halil geldi yanıma. Endişeli ve telaşlıydı ancak ben sadece doktorun ağzından çıkacak cümlelere odaklamıştım kendimi.

"İsterseniz odamda konuşalım," diyen doktorla ameliyathanenin kapısı açıldı ve sedyeyle Kiraz'ı çıkardılar. Sedyenin başına dikildim. Ellerini tuttuğumda buz gibiydi. Her zaman capcanlı olan teni soluk ve bembeyazdı. Gözleri beni kendinden mahrum ederken, gülüşünün esamesi bile okunmuyordu.

"Güzelim," derken sesim boğuk çıktı istemsizce. Ne söyleceğimi bile bilemeden sedye hareket etti ve yoğun bakım ünitesine götürdüler Kiraz'ı.

...

"Geldiğinde çok kan kaybetmişti. Ama asıl sorun bıçağın isabet ettiği nokta," diyen doktor bir süre sustu. Devam etmesini istercesine baktım gözlerine. "Bıçak rahminin neredeyse milim yukarısına isabet etmişti. Hasta kendine geldikten sonra tedavi olması gerekebilir. Aksi takdirde belki de çocuk sahibi olma imkanını kaybedebilir."

Nefesim kesilir gibi oldu. Bunun Kiraz'a nasıl açıklayacaktım ki?

"Kiraz iyi mi? Önemli olan sadece bu şu an."

"Durumunu kontrol altında tutuyoruz şimdilik. Herhangi bir sorun halinde müdahalede bulunacağız."

Derin nefes eşliğinde geriye yaslandım. "Bu konu şimdilik aramızda kalsın lütfen. Kiraz'a ben izah eder tedavi için konuşurum."

"Tabi nasıl isterseniz Cihangir Bey," diyen doktorla tokalaşıp çıktım odadan.

Bunu da aşacaktık birlikte.

...

Geçen on iki saatlik süre sonunda Kiraz'ın durumunda herhangi bir kötüye giden sorun olmayınca normal odaya aldılar. İki saattir sessizce başında bekliyordum. Halil arada bir uğruyordu ama onunla da hiç konuşmamıştık. Endişeliydi, canı sıkkındı. Benim hissettiğim çaresizlik ona geçmiş gibiydi.

"Cihangir?" diyen sesle koltuktan kalkıp Kiraz'ın başına dikildim. "Yavrum," diyerek açmaya çalıştığı gözlerini kırpıştırışını izledim. Özlemim içime sığmıyordu.

Gözlerini araladı ve dudaklarına ufak bir tebessüm yerleştirip tuttuğum eliyle, elimi sıktı. "Doktoru çağırayım yavrum. Bekle beni tamam mı?"

Kafasını usulca sallayınca geriye dönüp dolan gözlerimi sildim ve çıktım odadan. Hemşirelerden birine seslenip durumu izah ederek o doktora giderken ben Kiraz'ın yanına döndüm. Gözlerini etrafta gezdirip bekliyordu beni. Odaya girmemle bakışları bende durdu. Yine yanında yerimi alıp ellerini tuttum. Alnına dudaklarımı uzuncana bastırdım. "Nasıl hissediyorsun güzelim?"

"Biraz ağrım var ama iyiyim," dedikten sonra durdu. Gözlerine yerleşen hüznü gidermek istercesine ellerimi yanaklarına yerleştirdim. "Yavrum iyi ol. Gerisini düşünme. Bundan sonra sana kimse zarar veremeyecek. Bana güven."

Benim yapamadığımı yap güzelim. Sen bana güven.

"Cihangir ben sana zarar verecek diye korktum. Kim bu adam? Bizden ne istiyor? Hiçbir şey-"

Cümlesini tamamlayamadan doktor girdi içeri. Bir nevi rahatlamam için sebepti. Vereceğim cevaplar onu üzmekten öteye gitmeyecekti.

"Kiraz Hanım, nasıl hissediyorsunuz kendinizi?" diyen doktor bir yandan yanındaki hemşirenin gösterdiği değerleri takip ediyordu. "İyiyim. Sadece biraz ağrım var."

"Durumunuz gayet iyi. Değerlerinizde bir problem yok. Ağrı kesici vurduğumuzda rahatça istirahat edebilirsiniz. Tekrardan geçmiş olsun," demiş ve bana baş selamı vererek odadan çıkmıştı. Hemşirede serumuna ağrı kesici katarak çıkmıştı odadan.

"İstersen dinlen yavrum. Sonra her şeyi konuşuruz. Hem uyanır uyanmaz bunları konuşmayalım."

Ellerini öperek saçlarını geriye doğru okşadım. Dudaklarım alnıyla son kez buluşurken Kiraz gözlerini kapatmış yüzünden okunan huzurla uyuyakalmıştı.

Odadan sessizce çıktığımda buraya doğru gelmekte olan Halil'i gördüm. "Abi," diyerek yanımda dikildi. "Durumu nasıl Kiraz'ın?"

"İyi koçum. Ağrı kesici verdiler uykuya daldı. Hazır o iyiyken birkaç kişiyi ayarla buraya gelsinler. Kapıda dursunlar. Bizde ne yapacağımıza karar verelim."

"Çocuklardan birkaçını ayarlamıştım. Kantindeler. Onları çağırayım," diyerek uzaklaştı yanımdan.

Onları beklerken telefonum titredi.

0539 *** ** **: Sen sadece kaybetme korkusunu yaşarken canından can gitti başkomiser.

0539 *** ** **: Peki ya kaybetmiş bir insanın neler yapabileceğini tahmin edebiliyor musun?

0539 *** ** **: Son üç!

0539 *** ** **: Bu sefer karşılaşacağın yaralı bir beden değil, soğuk bir ceset olacak başkomiser.

0539 *** ** **: Fragman Kiraz'dı. Asıl film yeni başlıyor.

Asiye her neredeyse bulacaktık onu.

Cihangir: Sana o filmi izlettirmeyeceğim Tuna Bostan.

🍒

Düzenlenmiştir.

Herkes hemen kesin yargıya varıyor. Niye şöyle olmadı niye bunu yapmadı.. sabır gerçekten önemli diyorum. Okumak istemiyorsanız inanın başınıza silah dayamıyorum. Eleştirilere açığım ama tarzıma karışmayın lütfen.

Kamu spotu: Kitabı burada bırakabilirsiniz. Açıklamada yazıyor, polisiye bir kurgudur diye.

Seviliyorsunuz<3

KISADIR AŞKIN BOYU | Yarı Texting ✔Where stories live. Discover now