16. DÖRT

14.5K 1.5K 735
                                    

Dedublüman - Belki

16. DÖRT

Tek bir kurşun ne kadar tehlikeli olabilirdi? Sanırım bu, namlunun ucundaki kişiye göre değişiyordu.

Namlunun ucunda bir şehidin emanetiydi.

Namlunun ucunda kendisini vatana adamış biriydi.

Namlunun ucunda belki de bir ömür kimsenin borcunu ödemeyeceği biriydi.

Zamir'di.

Kalbimin durduğunu hissedebiliyordum. Nefes alamıyordum artık ve boğulmak üzereydim.

"Mari," dedi yabancı bir sesin sahibi. "Hemen öldürme. Daha eğlenceli şeyler yapabiliriz."

Gözlerim namlunun ucundaydı. Beş saniye. Tam beş saniye sonra silah tutan parmakları gevşedi, silahı aşağıya doğru indirdi. "Haklısın. Hepsiyle ayrı ayrı eğlenebiliriz. Bağlayın!"

Saniyeler sonra ellerim, gözlerim bağlı bir şekilde bir araca bindirildim. Haris'in kokusu hâlâ burnumun ucundaydı. Yakınlarımda bir yerde olmalıydı.

Daha derin koklamaya çalıştım.

Aynı anda, "Buradayım," diye fısıldadı. Nefesi yanağıma çarptığında rahat bir soluk aldım. Bu ses kendimi güvendeymişim gibi hissettiriyordu. Her şeye rağmen evimdeymişim gibi...

O sırada bir vurma sesi kulağıma doldu. "Türkçe konuşma!" Haris'i mi vurmuştu askerlerden birisi? Buna rağmen Haris sesini dahi çıkarmamıştı.

"Zamir?" diye seslendim karanlığa doğru.

Ardından ayağıma sert bir tekme yedim. "Kes sesini!"

Haris, "Ona vurma şerefsiz!" diye bağırdı Rusça. "Bana vur!" Acıdan yüzüm buruşsa da Haris gibi sesimi çıkarmadım. Fakat yine de Haris bana vurduğunu anladı.

"Buradayız," dedi Zamir kimseyi umursamadan. "Merak etme."

"Kesin sesinizi demedim mi size?!"

Asker çileden çıkmış gibi bağırıp her birimize sırayla tekmeler savurmaya başladığında kimseden çıt çıkmadı.  Aksine Aras onu delirtmek ister gibi kahkaha attı.

En sonunda hepimizin ağzına iğrenç kokulu sargı bezleri tıkıldığında susmak zorunda kalmıştık. Dakikalar sonra birisi koluma girdi sertçe ve beni araçtan indirip bir yere doğru sürükledi. Toprak yolda ilerleyerek birkaç basamak çıktım ve ardından düz bir zemine bastım. Benzin kokan bir yerdi burası ve dışarıdan daha soğuktu.

Omzumdan baskı yaptı koluma giren kişi. Tahmin ettiğim gibi bir sandalyeye oturdum ve ardından sıkıca bağlandım.

Korkmayacaktım.

En fazla ölürdüm değil mi?

Umarım... Umarım en kötüsü benim için ölüm olurdu.

"Ne kadar güzel bir manzara..." Mari'nin iğrenç sesi kulaklarıma dolarken adım sesleri gitgide yaklaşıyordu. "Tüm hain köpekler bir arada." Histerik bir sesle güldü. "Gözlerini açın, ağızlarındakini çıkarın. Böyle çok sıkıcı!"

Gözlerim bir anda açıldığında sarı ışıkla aydınlatılan depo görüş açıma girdi. Tam karşımda Haris, onun yanında On Sekiz oturuyordu. Benim sağ tarafımda Aras, sol tarafımda Zamir vardı.

Ardından ağzımdaki bez de çıktığında iğrenç tadı yere doğru tükürdüm.

"Su ister misin, prenses?"

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin