5.BÖLÜM "GEÇMİŞİN SIZISI"

325 24 6
                                    



Yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar! 🐝

ŞEHRİN ÇOCUKLARI
5.BÖLÜM "GEÇMİŞİN SIZISI"

Baba.. ne demekti?

Çocuklarının arkasında bir dağ! Bir güç. Öyle derlerdi öyle anlatırlardı, hayatın toz pembe olduğu gösterilirdi masallarda. Ve aslında böylelikle ilk darbeleri çocuk yaşta uğrardık tozpembe bir hayatın varlığına inandırılmış bir şekilde büyütülürken, büyüdükçe hayatın gerçekleri suratımıza bir tokat darbesi gibi çarpıp geçerken aslında hiçbir şeyin masallardaki gibi büyüleyici olmadığının yavaş yavaş farkına varır en acı yönleriyle yanardık.

Benim bakış açım hiçbir zaman dünyaya karşı toz pembe olmamıştı elbette. En iyi şartlarda yetiştirilmiş olsam da bazen zenginliğin bile yok sayıldığı anlar olurdu. Olmamayı dilediğin anlar. Ben yirmi üç yıldır babamın bana karşı uzattığı bir elini dahi görememiştim mesela.. bakışlarının sertliği nefretinin göstergesi olmuştu. Bana yaptığı şeylerin karşılığını misli misli almıştı, hiçbir zaman kapanmayan borcumla kendine mahkum etmeyi tercih etmişti her zaman.

Benim acılarımı, benin açıklarımı kendine koz yaparak amaçları uğrunda kullanırdı. Dakikalar önce yaptığı gibi. Söylediği şey gibi. Ulaş Karakoç'la evlenmem karşılığında tüm borçların silineceği sözü dökülmüştü dudaklarından, daha öncekiler gibi.

Ve aslında sözlerinin altında yatan bir gerçeklikte vardı, bu bir seçenek değildi bu bir tehditti.

Fakat bir şey daha vardı ki evlensem dahi kapanmayacaktı bu konu. Üstelik bilmediği bir şey daha vardı ki zaten ben onun karısı olmuştum.

Ama ya olmasaydım?

Çocuklarını elinde bir kukla gibi yönetmeyi seviyordu, onun sözleriyle adımlar atacak o istedi diye evleneceğiz veya boşanacaktık. Eğer karşısında durursak cehennemi sunardı önümüze, üstelik benimle ilgili elinde bir koz vardı. Yapmak zorunda olduğumu yapacağımı adı gibi biliyordu.

Bulunduğum çalışma odasının kapısının hemen yanındaki duvara yaslanmış bedenim daha fazla ayakta tutmaya yetmemişti. Yere çökmüş bedenim karnıma çektiğim bacaklarım deli gibi titreyen bedenim öfkenin, korkunun esareti altına girmişti. İçimde çığlık çığlığa bağırma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Ben sadece yaşamak istemiştim.

Ben sadece yaşamak istedim.

Fakat yaşamamam için ellerinden gelen her şeyi yapıyordu herkes, bitmiyordu darbeleri. Ölümüm müydü istedikleri şey? Benim ölümüm müydü.

Kurtulmak için çırpındıkça aynı yere dönüp geliyordum ve gerçekten yorulmuştum.

Kaçmaya çalıştıkça arkamdan gelen geçmişimin, çocukluğumun verdiği şeyle yaptığım hatalarımdan. Babamın bunu kullanıp isteklerini yaptırmasından, ağlayamamaktan!

Ne kadar acıydı ki sadece huzur istemiştim. Bir gram olsun mutluluk. Yeniden doğdum demiştim.. aşık olmuştum kanatlarımın var olmuştu sanki birden, yerden ayaklarım kesilmişti ama yalan olmuştu. Sevmiştim, çok sevmiştim ama düşmanım çıkmıştı.

Hak mı etmiştim gerçekten? Çocuktum sadece. Savunmasızdım. Bilemedim. Yıllardır çektiğim vicdan azabının varlığı bir yandan babamın acımasızca söylediği sözlerden bıkmıştım. İntiharın her ucuna geldiğimde zihnimde beliren abimin görüntüsü her defasında beni engelleyen şey olmuştu, o bensiz yapamazdı ki.. benim ölümüm onun sonu olurdu, bile bile getirmezdim ki.

Şehrin ÇocuklarıWhere stories live. Discover now