Hyunjin sessiz kalmıştı. İçinden neden diye sormak gelse de sustu. Unutamaz mısın? Demek istiyordu ona ancak kalbini kırmak da istemiyordu.

Jeongin histerik bir şekilde gülmüştü. "Reddimi yediğime göre artık yoluma bakabilirim sanırım. Üzülme Hyunjin, seni tamamen unuttuğumda eskisi gibi olabiliriz belki."

Ardından dolu gözleriyle ayrılmıştı yanından. Merdivenleri inmeyi bitirdiğinde gözyaşları bırakmıştı kendini soğuk yanaklarına. Böyle bir şeyin olmayacağını biliyordu Jeongin. Hyunjin'i unutsa bile asla eskisi gibi arkadaş olamazlardı ki. O alışmıştı uzaktan sevmeye, dertlerini içine atmaya, onun en ufak bir dokunuşunun kalbini pır pır ettirmesine. Nasıl onca şeyi çöpe atıp görmezden gelirdi?

Tek bildiği biraz zamana ihtiyacı olduğuydu, yalnız.

Telefonunu ve cüzdanını alıp evden ayrıldı. Eşyalarını gelip daha sonra da alabilirdi. Yol kenarına yürüyerek Felix'e kendini hasta hissettiğini bu yüzden şehre döndüğünü yazan bir mesaj attı.

O sırada diğer taraftan belindeki havluyla odalarına giren mandalina kokulu omega alfasının başını döndürmeye yetmişti. Chan, oturduğu yatakta Seungmin'in içeri girmesiyle hızla doğruldu. Bakışları omegasının ıslak saçlarında gezinirken Seungmin ise çoktan giyinmeye başlamıştı.

"Bakma şöyle." dedi omega arkası dönük bir şekildeyken. Üzerindeki bakışların farkındaydı, hissediyordu. Bunun üzerine Chan ise ayaklanmıştı. "Nasıl?" diye sorarken çoktan omeganın arkasındaydı. Ellerinden biri Seungmin'in çıplak kalçasına dokunduğunda omega derin bir nefes çekmişti hızlanan kalbinin baskı yaptığı ciğerlerine. Onu umursamayıp hemen iç çamaşırını ve siyah şortunu giydi. "Yoğun." diye cevapladı. Alfanın bütün aşkı bakışlarından taşıyordu adeta.

Ardından omzundaki havlusunu geriye doğru attığında Chan tek eliyle yakalamıştı havluyu. Boştaki elini dolaptan tişört seçen omeganın beline sardı ve çıplak omzundan boynuna doğru birkaç öpücük bıraktı. "Seni seviyorum." diye mırıldandı ardından yoğun bakışlarını açıklarcasına. Seungmin'in suratı aydınlandığında aradığı tişörtü de bulmuştu. Aralarındaki bu duygusal an birkaç dakika daha devam etti. Chan, eşinin saçlarını kurutmuş ardından birlikte inmişlerdi aşağı.

Sarışın omega ise her şeyden habersiz kiraz dudaklarına takılan bir melodiyi mırıldanırken arkadaşlarına kahvaltı hazırlamayı sürdürüyordu. Çok geçmeden yanına gelen Seungmin de ona yardıma girişti ve birlikte oldukça doyurucu bir kahvaltı hazırladılar.

Herkes yavaş yavaş hazır olan masanın etrafına toplanmaya başladığında Felix de ellerini yıkamıştı, o sırada telefonuna gelen bildirim sesiyle bir kenara bıraktığı aleti aldı ve göz gezdirdi.

Onca gereksiz bildirim arasından dikkatini çeken Jeongin'in mesajıydı. "Ay!" dedi ağzından bir şaşırma nidası koparken. Mesaj tam bir saat önce atılmıştı. Felix Jeongin'in isminin üzerine tıklayıp onu aradı, iyi olup olmadığını ve evine sağ sağlim varıp varmadığını sordu. Ardından üzgün bir surat ifadesiyle çoktan yemeklerine başlayan arkadaşlarının yanına oturdu.

"Jeongin gitmiş." dedi haber vererek. Masadaki herkes mızmızlanan seslerle niyesini sorarken Hyunjin'in hareketleri yavaşlamıştı. Elindeki çubukları derin bir nefes verip bıraktı ve ayaklandı. "Ben de gidiyorum." dedi, Jeongin onun yüzünden kötü hissetmişti. Elinden bir şey gelmese de daha fazla burada kalıp arkadaşlarının tatilini bozmak istemiyordu.

"Ne? Neden?" Jisung şaşkınlıkla ayaklanan sarışın alfaya baktı. Hyunjin ise dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Yapmam gereken bir işim olduğunu hatırladım. Bankayla ilgili." diyerek bir yalan uydurmuştu.

Ardından Felix'in itirazlarına aldanmadan önce mutfaktan sonra da hazırlanıp evden çıkmıştı. Kalan altılı ise sessizce yemeklerine devam etmeye başladılar. Çok geçmeden Felix'in Jisung'la birlikte modu tekrar yükseltmesiyle eski neşeleri geri gelmişti.

Masadaki tek sessiz kişi sevgilisinin onu dürtmesiyle ona döndü. "Sorun ne?" diye sordu Chan. Seungmin ise omuz silkti. Jeongin ve Hyunjin'in arasının bozulduğunu anlamıştı. Betanın geldiklerinden beri suratının beş karış olmasını şimdi bu teorisi destekliyordu.

Gülümseyerek Chan'a döndü. "Önemli değil, sonra anlatırım." diyerek onu geçiştirse de gerçekten anlatacaktı. Sadece şimdi sevgilisinin moralini bozmak istememişti. Chan da onu başıyla onaylayarak kahvaltısına döndü.

"Besle beni." dedi Jisung, Minho'nun tişörtünün kolunu çekiştirirken. Sandalyede yan dönmüş ayaklarını alfanın kucağına doğru uzatmıştı. Ağzını açarak kaşlarıyla masayı işaret etti, Minho ise bir elini onun çıplak bacağının üzerinde tutarken diğeriyle masadaki yemeklerden birer birer ona uzatmaya başladı. Jisung halinden memnun sesler çıkarırken Felix ise onların fotoğraflarını çekip 'bebiş' için yapacağı albüme bir yenisini eklemeye adım atıyordu.

Bugün tatillerinin son günü sayılırdı, yarın geri döneceklerdi çünkü. Son gün aktivitesi olarak da yürüyüş yapmayı seçmişlerdi. Kahvaltıdan sonra odalarına çekilip hazırlanmaya koyuldular.

Jisung tam olarak doğa yürüyüşüne yakışır şekilde üzerine haki rengi bir sweatshirt, altına ise siyah renkli kargo pantolon giymiş; yatakta oturuyordu. Ayaklarını aşağı sarkıtırken üzerini giyinen sevgilisini izliyordu.

Minho daha basit giyinmişti. Siyah eşofmanının üzerine gri bir tişört ve yine siyah bir hırka giyiyordu. Jisung onu incelerken genç alfa ise yataklarının yanındaki komidinin son çekmecesinden aldığı siyah çoraplarla birlikte onun yanına yürüdü.

Jisung'ın önüne geldiğinde ise tek dizini yere koymuş onun önünde diz çökmüştü. Omega gülerek ayaklarını ona uzattı. Minho ise elindeki yumuşak pamuklu çorapları omegasının ayaklarına giydirmişti. Kalkmadan önce dizlerine iki küçük öpücük bırakmayı ihmal etmedi.

"Lee Minho'nun haline bak." diye konuştu Jisung, kıkırtılarının arasından. Minho ise ayaklanmış ve kaşlarını çatmıştı. "Ne varmış halimde?" dedi sitem eder gibi.

Jisung ise gülmeye devam ediyordu. "Baksana, resmen seks tanrısından vıcık vıcık bir aile babası konumuna düştün."

Minho, hala gülmekte olan sevgilisinin omuzlarından onu geri ittirmiş ve sırtını yatakla buluşturmuştu. Üzerine eğildikten sonra avuç içleri karnına denk gelecek şekilde parmaklarını belinin iki yanına yasladı. "Emin misin?" diye sordu sırıtırken. "İstersen bir deneyelim, bakalım düşmüş müyüm?"

Jisung bunu bekliyormuş gibi kollarını Minho'nun boynuna sardı. Alfanın hırkasının ipleri omeganın göğsüne sarkarken kafasını hafifçe kaldırıp onun dudaklarına bir öpücük bıraktı ve başını onaylarcasına hızlı hızlı salladı. "Olur olur, yeriz yeriz."

Minho'nun sırıtması büyürken iyice eğilmiş ve Jisung'ın yanaklarına, dudaklarına küçük öpücükler bırakmaya başlamıştı. Yavaş yavaş boynuna da indiğinde içinden Hyunjin'in olmadığına seviniyordu.

Ancak tabii ki sevinmesi çok uzun sürmemişti. Çünkü bu sefer de Felix dikilmişti kapılarında.

"Hadi be! Nerede kaldınız?"

Sıkıcı oldu biraz geçiş bölümü gibi bi şeydi bu

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now