B. 3

17 2 0
                                    

Selamünaleyküm arkadaşlar

__________________________________________________________________________________________________________________________________________________

Duydukları karşısında şaşırmıştı ama ne diyeceğini de bilemiyordu. İki gündür durmadan düşünmesi ona bir karar verdirememişti. Hatta düşündükçe düşünme deliğinin içine çekiliyor gibiydi. Annesi kızını heyecanla izliyordu, anlamıştı kızının daha bir karar vermediğini. Derin bir nefes aldı ve anlıyışla sordu tekrar, "Risel kızım daha bir karar vermedin mi?" Risel sağa sola devirdiği bakışlarını annesine yöneltti. Ne demeliydi? Şuan ne denirdi ki? Sare hanım tekrar ve tekrar bakışlarıyla soruyordu. Derin bir nefes alan Risel, şuanda aklından ne geçtiyse onu söylemişti, "bilmiyorum anne." Sare hanım kızının neden bu kadar çok düşündüğüne anlam veremiyordu ama 'ilk defa bu kadar düşüneceli ve karar vermekte zorlandıysa belki de olumlu cevabını bana vermeye utanıyordur.' diye düşünmüştü.
Kızının ne kadar utangaç olduğunu biliyordu. Başarılı bir kızdı ama başarısını çok çalışmasından elde etmişti, sosyalliği gereğince kullanıyordu ve insanlarla arasında sürekli mesafe koyan biriydi. 'babasına çekmiş.' diye düşündü Sare hanım kurduğu bağalantıdan dolayı. Kızının evliliğe karşı düşüncelerini yıkmak istiyordu. Kendi de gençken öyleydi hak veriyordu kızına ama şuanda, gençken aklına ve hayaline bile gelmeyecek güzel yılları olmuştu. Evlendiği için, eşiyle olmuştu... Kızının da böylesine güzel yılları, anıları olsun istiyordu. Çok daha iyileri olsun istiyordu... Belki de kızının görüşmelerini bu istekle istemişti ama bu farklıydı. Arkadaşı Neriman ile bu konuyu konuştuğundan beri farklı bir hissiyat geçmişti yüreğinden. Bazen, yıllar sonra arkadaşıyla karşılaşmasının sebebi bu olabilir diye düşünüyordu. Biricik kızına destek olmalıydı.
Kızının ellerini avuçlayan Sare hanım, "kızım, anlıyorum belki düşündüğün her şeyi söyleyemiyorsun. Ama bu daha önce olmadı. Bu konuda kararsızlığını hiç görmedim. İstersen tekrar görüş, kafandaki soru işaretlerini gider. Bir bakarsın sorularının cevabını bulursun." dedi tane tane. Kızı annesine yardım istercesine baktı ama bir şey diyemedi. Sare hanım daha fazla ısrar etmek istemedi ve "o zaman sen bugün düşün yarın kararını verirsin ben de Nermin'e haber ederim." dedi. Risel başını sallamıştı onaylarcasına. Sare hanım odadan çıktığı gibi kendini yatağa fırlatmıştı. Tavanı seyretmeye koyuldu. Gözünü bile kırpmadan izliyordu boş tavanı. Düşünemiyordu bu sefer. Günlerdir kurtulamadığı düşünceler şimdi de aklının ucundan bile geçmiyordu. Kendi kendine, 'ne yapmalıyım?' diye söylendi sadece.
***

Kardeşleri eve geldiği zaman köşeye çekip her birinin gözlerine bakarak, "büyükten küçüğe doğru tek tek odama geleceksiniz. Ben çağırınca ama. Tamam mı?" demişti. Üçü de birbirine anlamazca bakıp bir şey demediler. Risel onay almak için tekrar sordu, "Tamam mı dedim!" dedi bıkkınca. Asaf "tamam demezsem ne olacak?" diye sordu, sorgulayıcı aynı zamanda muzip bir tavırla. "hiçbir şey sadece çeviri işi yatar." dedi Risel aynı muzip tavırla. Bunun üzerine Asaf oflayarak "tamamdır." demişti. Sorgulayıcı bakışlarını diğer iki kardeşi üzerinde gezdirince, Azim ve Aren de tamam dercesine başlarını salladılar. Risel ayağa kalkarak bakışlarını Asaf'a yönlendirdi ve, "senden başlıyoruz. Hadi gel bakalım." dedi.
- Asaf Risel'in arkasından ilerlerken, "ya sanki maaş dağıtan patronsun. Ne bu şimdi Risel?" dedi bıkkınca.
- Asaf yerine oturunca kapıyı kapayıp tam karşısına oturan Risel, "karar vermemde yardımcı olacaksınız. İstişare yapıcaz." dedi.
- Asaf merakla, "ne konuda yardımcı olacaz?" diye sordu.
- "Emir bey tekrar görüşmek istemiş. Ne yapmam lazım konusunda." dedi Risel.
- "Aren'e neden soruyorsun ya? 9 yaşındaki çocukla istişare mi yapılır?" diye sordu Asaf.
- "dün anladım yapılıp yapılmayacağını." dedi Risel.
- "nasıl anladın acaba?" dedi Asaf.
- "üçünüz de neler yaptığınızı itiraf ettiniz diye hatırlıyorum. Anladım ki 13 yaş farkı pek bir anlam ifade etmiyormuş Asafcım. Hem çocuk olduğu için geniş düşünceleri sayesinden senden daha fayda sağlayabilir." dedi Risel.
- üfleyerek göz deviren Asaf, "iyi tamam sor." dedi.
- "şimdi bana mantıklı bir şeyler söyle" dedi Risel.
- düşünürcesine gözlerini kısarak bakan Asaf, "bu kararsızlığının nedeni daha önce reddettiklerinden farklı bir şey sezdiğin için mi?" diye sordu. Biraz duraksamanın ardından Asaf, "ne hissettin?" diye sordu.
- " yani garip bir şeyler hissettim ama ben de anlamadım." dedi.
- " yani bir beğenme veya etkilenme değil miydi?" diye sordu merakla Asaf.
- "öyle bir şey olsaydı şimdiye beklemezdim anneme söylerdim. O günden beri kararımı bekliyor ya." dedi Risel.
- "sana ne söylememi istiyorsun ki? Sana ne söylersem bir karar vereceksin?" diye sordu anlayışla Asaf.
- "onu bilmiyorum ama sen bana içinden geçenleri söyle belki de söyleyeceğin şey bana yol gösterebilir." dedi Risel.
- Asaf eliyle çenesini sıvazlarken, "bilmiyorum ben de." dedi. Risel ile göz göze gelince, "ama bunu ilk duyduğum zaman kabul edeceğini hisettim. Hatta Azim'e bu işinin duasını sorma sebebim de bu hisdi. Daha önceleri kabul etmeyeceğini bildiğim için öyle bir şey yapma gereği duymadım." dedi.
- "neden öyle bir his oluştu?" diye sordu Risel.
- "galiba bizim okulda onu görünce oldu. Daha önce görmüştüm tabi ama bu niyetle gördüğüm için olabilir." dedi Asaf.
- Risel anlamışcasına kafasını sallayınca Asaf da aynı şeyi yaptı ve, "anladım." demekle yetinmişti Risel.
- Asaf muzipce, "ee ne düşünüyorsun?" diye sordu.
- "çok şey." dedi Risel. Ayağa kalkıp kapıyı açtığı sırada, "sıradaki." diye seslenmişti.
- "ne kadar da hayırlı bir kardeşim ya. Her birimiz isviçre çakısıyız mübarek, nasıl da fonksiyonluyuz." dedi Asaf.
- "işe yaradığınızı hissettiriyorum size, nasıl da hayırlı bir ablayım ya." dedi Risel gülerek.
Asaf da aynı şekilde güldükten sonra mutfaktan elinde üzüm salkımı ile çıkan Azim odaya girdi. Üzüm salkımını gören Asaf elini uzatınca Azim ile aralarında kısa bir atışma gerçekleşti. Azim'in elinden üzümü alan Risel, Asaf'ı dışarı Azim'i de içeri aldıktan sonra yerine yerleşti. Azim de yerine oturunca elindeki üzümü tekrar Azim'e verdi.
- "ben zaten sana getirmiştim abla." dedi Azim elindeki üzümü geri vererek.
- "tamam birlikte yiyelim." dedi Risel.
- başını sallayınca Azim, "neden burdayım?" diye sordu. Ağzına attığı iki üzümü yuttuktan sonra tekrar, "kendimi sağlık ocağında kalçasına iğne yapılması için perde çekilmiş odada hissediyorum. Öyle bir şey yapmıcan değil mi abla?" diye sordu.
- "ya Azim!" dedi Risel kahkaha atarken.
- "sırf iğne yapmasınlar diye hastalandığımda anneme söylemiyordum. Hep bir köşeye çekilip iyileşmeyi bekliyordum." dedi Azim.
- "sen öyle yaptığın için annem seninle daha çok ilgileniyordu." dedi Risel gülmeye devam ediyordu.
- "şansa bak ki sen de hemşire oldun." dedi Azim.
Üzümü bitirmiş ve eski anıları amlatmayı bırakmışlardı. Risel üzüm salkımını masasının üstüne bırakırken Azim de yerinden doğruldu.
- "bizimle neden istişare etmek istiyorsun?" diye sordu Azim.
- "sen bunu nerden biliyorsun?" diye sordu şaşkınca Risel.
- "nerden bilecem, mutfakta annemle konuşurken duydum." dedi gülümseyerek Azim.
- "ben de bir an, kalbine ilham mı edildi acaba diye düşündüm." dedi gülümseyerek Risel.
- "abla hafızım diye müneccim değilim ya." dedi Azim bıkkın bir gülümsemeyle.
- Risel parmaklarını saçları arasından geçirip gerinirken kafasını sallıyordu. "madem biliyorsun bana mantıklı şeyler söyle. Yani sence ne yapmalıyım?" diye sordu.
- "kalbine sordun mu abla?" dedi ve ekledi, "akıl bu konularda zorlanır. Doğru kararı sana kalbin verir." dedi Azim.
- Risel gözlerini kırpıştırıp, "eğer bir beğenme olsaydı kalbim verirdi bu kararı ama bir şey olmadı yani bana mantıklı şeyler karar verdirebilir." dedi.
- "beğenmediysen neden karar vermeye zorluyorsun ki kendini? Yani daha önce böyle bir durum olmadı. Hiç kimseye sormadan reddetmiştin zaten. Mantıklı şeylere neden ihtiyacın var ki?" diye sordu Azim
Susup kalmıştı Risel. Gerçeken neden ihtiyacı vardı ki? Neden karar vermek adına kendini zorluyordu? Peki ya görüşmek istiyor muydu? Annesi onun görüşmek istediğini söyleyince neden şaşırmıştı ki? Belki de yanlış anlamıştı her şeyi. Belki de duygusuzca bakmıyordu. Belki kendi duygusuzca baktığı için bir duygu görememişti gözlerinde. Yani tüm sorun, bu kadar düşünmesine sebep olan şey onun duygusuzca bakması mıydı? Kendini kandırıyordu. Evet kandırıyordu. Ve karar vermişti. Onunla görüşüp her şeyi anlamalıydı. Bu kadar düşünmesine sebep olan şeyin ne olduğunu öğrenmeliydi. Sonra, kararı aklının mı kalbinin mi vereceğini anlayacaktı.
Derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Odanın kapısını açıp çıktı. Rahatlamıştı. Sonunda bir karar verebilmenin rahatlığıydı bu.
- ablasının ardından çıkan Azim seslenerek, "abla ne oldu?" dedi.
- "karar verdim Azim." dedi Risel.
- heyecanla ablasının karşısına geçen Azim, "nasıl? Ne kararı verdin?" dedi.
- "annem nerde? ona söyliyim." dedi Risel.
- Risel ve Azim'i salonun ortasında gören Aren, "annem ve babam balkonda." dedi. Meraklı bakışları Risel'e soru sorar gibiydi.
- "tamamdır." diyip hızla balkona yöneldi. Azim ve Aren arkasından gelmemişti. Merakla neler olacağını bekliyorlardı.
Hırka ve eşarbını takmıştı balkona gitmeden önce. Hava kararmış ve balkon ışıkları açıktı. Anne ve babası karşılıklı oturup çay içiyorlardı. Aralarında koyu bir muhabbet vardı ve gülüşüyorlardı. Anne ve babasına selam verip balkon eşiğinde ayakta dikildi. Babası geçip oturmasını söylese de Risel yerinin iyi olduğunu, oturmak istemediğini söyledi ve ayakta dikilmeye devam etti. Annesiyle birkaç defa göz göze gelmişti. Annesi bir türlü kalkmıyordu. Babasının yanında söylemek istemiyordu. Annesine bakarak başıyla içeriyi işaret ediyordu. Durumu anlayan annesi ayağa kalkıp çay bardaklarını aldı. "ben çaylarımızı tazeliyim Reşat bey." dedi ve balkondan çıktı. Ardından gelen Risel'e bakıp göz devirdi.
- "ne oldu kızım?" diye sordu Sare hanım bıkkınca bir nefes vererek.
- "anne." dedi Risel. Derin bir nefes aldı ve devam etti, "görüşmeyi kabul ediyorum. Sen Nermin teyzeye söylersin. Hastahanede olmadığım bir gün olur." dedi.
- duyduklarıyla şaşıran Sare hanım heyecanla sordu, "kabul mu ettin?" Soruyu başını sallayarak onaylamıştı Risel. Sare hanım merakla sordu tekrar, "kararı istişare sonucu mu aldın?" Soruyu tekrar başını sallayarak onaylamıştı Risel. "peki kimle konuştuktan sonra aldın kararını?" diye tekrar sordu Sare hanım.
- "Azim." dedi Risel.
- "tahmin ediyordum. O da vazgeçirmeye çalışıyordu aslında." dedi ve güldü Sare hanım.
- "fark ettim." dedi Risel gülümseyerek.
- "sana en çok düşkün olan Azim, biliyorsun değil mi?" dedi Sare hanım.
- "biliyorum." dedi Risel ve gözleri sulanıp kızarmaya başladı.
- Sare hanım, kızının yüzünü avuçlayıp kendine doğru çekip sarıldığı sırada, "güzel kızım!" dedi duyguyla.
Bir süre sarılıp kalan anne kızı Asaf'ın da onlara katılması kendine getirmişti. Mutfakta anne kıza karşı atışan Asaf'ın yardımına Azim ve Aren de katılmıştı.
- tatlı atışmalarına katılan Reşat bey, "kimmiş benim cennetime ve rahmetime karışan, ha?" dedi ve kolları arasına aldı Sare hanımı ve Risel'i.
- "biz ne oluyoruz peder? Kurban ettin ya bizi." dedi Asaf gülerek.
- "siz de benim nimetimsiniz, zamanı geldiğinde Rabbime kurban edeceğim nimetim." dedi Reşat bey tebessümle.
Duyduklarıyla gözleri dolmuştu Azim'in. Arkasını dönerek engellemeye çalışmıştı gözyaşlarını. Herkes durumu anlamıştı. Reşat bey oğluna sarılarak gülümsüyordu.
- karısına taraf dönen Reşat bey, "Sare hanım çay tazelemeye geldin, hepimizi şuracıkta ağlatacan." dedi yumuşak bir bakışla.
Kısa süre sonra mutfaktan çıkan aile sakinleri uyumak için odalarına çekildiler. Bu gece Risel için daha iyi geçmişti. Düşünecek çok şey yoktu ve kısa süre içinde uyumuştu.
***

Hastahaneye gitmiş ve aynı rutinle eve dönmüştü. Hızlıca abdest alıp vakti geçmeden ikindi namazını eda edip mutfağa ilerlemişti. Atıştıracak bir şeyler hazırlayıp karnını doyurmuştu. Odasına kitap okumak için gideceği sırada telefonunun çaldığını duydu. Amerikadaki arkadaşı arıyordu. Arkadaşıyla hasret giderip olanları anlattı. Arkadaşı ise dönmek için hazırlık yaptığını birkaç resmi işlerden sonra memleketine döneceğini söylemişti. Bunun sevincini hissediyordu.
Mutfaktan seslenen annesini yeni duyuyordu. Ayağa kalkıp gidecekken annesi girmişti içeri.
- "neden duymuyorsun beni?" diye sordu Sare hanım.
- "Deniz ile konuşuyordum dalmışım anne." dedi Risel sevinçle.
- anladım der gibi başını sallayınca heycanla, "Nermin ile konuştum. Perşembe günü müsait misin?" diye sordu.
- "evet müsaitim." dedi Risel bir duygu belirtisi göstermeden.
Annesi tamam diyip odadan çıkmıştı. Yani perşembe günü ona göre belli mi olacaktı her şey? Bu işin sonunda evlilik olacak mıydı diye düşünmeye de başlamıştı. Yani perşembe günü sorularının cevabını alacaktı. Daha ne olduğunu bile bilmediği sorularının...

__________________________________________________________________________________________________________________________________________________

Bir Beyaz Lale Ve Nergis Hikayesi Where stories live. Discover now