Bölüm 14

45 10 3
                                    



Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Gecenin en karanlık vaktinde Camelot derin bir uykudaymış gibi sessiz ve soğuktu. Gwen zar zor dalabildiği uykusundan tahta kapının gıcırtılı sesiyle uyanmıştı. Ayazın yüzüne çarptığını hissettiğinde dahi kıpırdamadı ve gelen seslere kulak kabarttı. Kesik kesik ve hızlı nefesin sahibi babası olmalıydı. Sanki kapının dışında biri varmış gibi hararetle, kendisine özgü kısık sesiyle konuşuyordu ama Gwen kelimeleri seçmekte zorlanıyordu. Dişlerini sıktı. Merakı iyiden iyiye kaşınmaya başlasa da uyku numarasına devam etti ki zaten hareket etmeye cesareti yoktu.  Gün ağarırken genç kadın örtüye iyice sarındı ama ürpermesinin sebebi sabah ayazı mı yoksa zihninde dolanan karanlık düşünceleri mi emin değildi. Babasının yumuşak horultusu kulaklarına ulaştığında güneş iyiden iyiye pencereden içeriye sızmaya başlamıştı. Gwen sessizce iç geçirdi ve  tembel bir edayla yatağından kalktı. Soğuk, küçük ve tozlu evlerinde gözlerini gezdirirken Richard'ın  saklar gibi köşeye tıkıştırılmış kirli kıyafetlerini fark etti. Uzanıp yerden alacağı sırada babasının uykulu ama sert sesi kulaklarına ulaştı.

"Ne yapıyorsun?"

Gwen ona dönmeden soğuk bir edayla cevap verdi.

"Her zaman yaptığım şeyi. Yıkayacağım."

Ricahard paldır küldür eski yatağından kalkıp yanına geldi ve Gwen'in sahte olduğunu anladığı tuhaf ve yatıştırıcı sesiyle,

"Sarayda yeterince yoruluyorsun zaten. Bırak, ben halledeyim." dedi.

Gwen başını kaldırıp babasının gözlerinde aslında alamayacağını bildiği cevabı arasa da Richard son derece normal görünüyordu. Gwen kelimeleri kullanması gerektiğini fark ettiğinde tüm bunlardan kaçabilmeyi dilemişti ama direkt olarak sormazsa panik ve endişe onu canlı canlı yiyecekti.

"Dün gece neredeydin, baba?"

Richard kızının kızarmış gözlerine ve çehresinde dolaşan hafif hayalkırıklığına baktı ve nefesini dışarı verdi. Guinevere biliyordu ama neresinden ve ne kadarı hakkında, işte bundan emin olamıyordu. Emin olduğu tek şey kızının ona artık çok daha farklı baktığıydı ama Richard bununla  başa çıkabilirdi. Boğazını temizledi.

"Tavernaya uğradım. Yorucu bir gündü." derken sakindi ama bakışlarındaki tuhaflığı fark etmişti Gwen. Babasına yaklaştı.

"Bana gerçekten ne olduğunu söylemeyeceğini biliyorum ve aslında bilmek istediğim tek şey başının dertte olup olmadığı..."

Gwen göğsüne oturan endişenin iyiden iyiye ağırlaştığını hissedip duraksadı. Richard tuhaf bir sessizliğe gömüldüğünde ise öfke boynunda ensesine doğru tırmanmıştı.

"Simyacılarla ne gibi bir ilgin var?"

Richard'ın öfkeyle keskinleşen koyu bakışları Gwen'i sanki yeniden küçücük bir çocukmuş gibi hissettirmişti. Geri çekilmemek adına verdiği mücadele onu zorluyordu çünkü bu bakışın anlamını biliyordu. Geçmemesi gereken o hayali çizgiyi aşarak hep güvenli bölgesinden izlediği o yerdeydi artık. Yutkundu ve babasının cevabını beklediğini belli etmek ister gibi kaşlarını kaldırdı.

Broken Crown #merlinfanfictionWhere stories live. Discover now