Bölüm 4

197 29 91
                                    

Arthur Pendragon'ın güçlü ve emin ayak sesleri kalenin taş zemininde yankılanırken sarayı etkisi altına alan tatlı bir hareketlilik vardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Arthur Pendragon'ın güçlü ve emin ayak sesleri kalenin taş zemininde yankılanırken sarayı etkisi altına alan tatlı bir hareketlilik vardı. Arthur, artık o garip çalkantılı ruh halinden kurtulmaya çalışarak saraydaki tatlı telaşa kulak kabartmıştı.

"Arthur.."

Kral Uther özenle hazırlanmış yemek masasının başında ayakta duruyordu. Üzerinde siyah ve kahverengi renklerde asil kıyafeti vardı. Pelerini tıpkı Arthur'unki gibi kırmızıydı ve tacının arasından görülen kır saçları gümüşi parlıyordu. Arthur babasının oldukça güçlü göründüğünü düşündü. Bir gün gerçekten onun gibi bir kral olabilecek miydi merak ediyordu. Ne yaptığını bilen, güçlü, asil bir kral. Ama baba gibi göründüğü nadir zamanlar vardı ve Arthur o zamanlardan birinde olmadıklarını bilerek saygıyla başını eğdi.

"Majesterleri.."

Uther vakur bir şekilde gülümsedi ve oğlunu masaya davet etti. Sessizce sandalyelerine yerleştiler. Uther hizmetkarlara başını sallayarak servis emrini verdi. Arthur'un bakışları taht odasında geziniyordu. Bu yemeğe katılması gereken tek kişi o değildi. Leydi Morgana'nın da bu 'aile' yemeğine katılması gerekiyordu ve Arthur onun yokluğunu hemen hissetmişti. Uther oğlunun bu arayışını fark etmişti. Gümüş kadehini eline aldı.

"Tatlı Leydim yine geç kaldı.." dedi alaylı bir sesle. Arthur boğazını temizledi.

"Onu en son gördüğümde oldukça yorgundu Lordum. Belli ki Leydi Helen saraya geldiğinde kutlamalara katılacak." dedi biraz çekinerek. Uther hafif bir gülümsemeyle şarabından bir yudum alırken kapı gürültüyle açılmıştı.

Leydi Morgana zarif adımlarla içeri girdi ve başıyla selam verdi.

"Lordum.."

Üzerinde sade krem rengi bir elbise vardı ve dalgalı saçları karışmış bir şekilde omuzlarından iniyordu. Solgun yüzünde iri yeşilleri göz çukurlarına gömülmüş gibiydi ve parıldamıyorlardı. Arthur yerinde rahatsızca kıpırdanırken endişelendiğini hissetti. Morgana'yı hiç böylesine yorgun görmemişti. Ama Uther'a baktığında bu endişeyi onunla paylaşmadığını fark etti. Kral soğuk bakışlarını hafif bir tiksintiyle genç kadında gezdiriyordu sadece.

"Morgana, böyle mutlu zamanlarımızda şu haline bir bak.."

"Beni affedin Majesteleri. Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Bu yüzden sizinle yemek yiyemeyeceğimi ve akşamki kutlamaya katılamayacağımı söylemek istedim." dedi Morgana bakışlarını yerden ayırmadan ve garip bir sakinlikle.

Arthur ise nefesini tutmuş babasının gerilmiş omuzlarına bakıyordu. Bu hiç iyiye işaret değildi.

"Nedenini sorabilir miyim? Yoksa hasta mısın? diye sordu Uther sakin bir sesle. Morgana'nın kararlılığı Uther'ın soğuk şefkati karşısında bir toz bulutu misali dağılıp gitmişti. Bir an ne diyeceğini bilemeyerek Uther'a baktı. Ardından titreyen yeşilleri dondu ve çenesini öne doğru uzattı.

Broken Crown #merlinfanfictionWhere stories live. Discover now