Voleybol/Ceketi

94 8 2
                                    


"Ne?" Kız ellerini önünde bileştirdi. "Duydun beni. Her nereye gidiyorsan görmek istiyorum. Her sabah gittiğin yeri. Sana uzak olmaktan bıktım." Her tarafından tereddütü belli oluyordu. "Y-yachi şey, ben bunu beklemiyordum."

Gözlerini devirdi kız. "Onu anladım zaten. Hadi cesaretimi kaybetmeden gidelim." Elini tutup şehir dışına sürüklediğinde Hinata elini kurtardı. "Yachi, bu öyle anlık hevesle olacak bir şey değil. İstersen seni yüzeye götürürüm ama yarın sabah. Hem daha güzel." O karaya çıkmadan önce cesaretini toplaması çok zaman almıştı. Yachi'nin korktuğunu anlıyordu.

Kız haklı olduğunu bilerek kafasını salladı. Fark etmese de korkudan içi içini yiyordu. Ama Shoyo'nun yanında olmak istiyorsa bunu aşmalıydı. Hem bu kadar sevdiği şeyi merak ediyordu. "Tamam. Sen öyle diyorsan." Hinata da ona gülümsediğinde rahatladı.

"Ama hala gitmem gerekiyor hoşçakal." 1 saniyede cümleyi tamamlayıp hızla yüzerken kız şaşkınlıktan konuşamamıştı. "OF SHOYO! YARIN BEKLİYORUM SENİ!" Kıkırdamayla uzaklaştı. Yachi'ye sadece ilk gittiği zamanlarda güneşi anlatmıştı. İstemediğini söylediğinde o da konuyu bir daha açmamıştı. Ama şimdi görmek istiyorsa bu muhteşem olurdu.

Biraz uğraşma sonucu ceketi bulduğunda nefesini verdi. Eve vardığında kendi oda penceresinin altına astı ve içeri girip odasından ceketi aldı. Özel temizleme sabunuyla güzelce temizledi ve etki etmesi için kenara bırakırken yatağına uzandı. İşin en zor kısmındaydı sıra. Bunu nasıl kurutacaktı?
...

"Gergin misin?" Kız kafasını salladı. "Biraz. Hiç bu saatte şehirden çıkmamıştım." Gülümseyerek elinden tuttu. "Az kaldı zaten. Hadi." Son hız onu geçen sefer geldiği yöne çekti. ama başka birisi daha vardı. Gözlerini kısıp bakınca gördüğü kişiyle kıkırdadı. "Büyük Kral burada ne yapıyor acaba?" Çocuk korkuyla arkasını döndüğünde nefesini verdi. "Ne kadar korktuğumun farkında mısın chibi-chan? Haber versene."

Sonra sarışın kıza baktı ve el salladı. "Hoşgeldin Yachi-san. Seni burada beklemiyordum." Kız şoktan çıktı. Aslında bende seni görmeyi beklemiyorum. Shoyo, bunu söylemeliydin." Omzunu silkti. "Buraya bir daha geleceğini bilmiyordum ki Yachi."

O sıra vurmaya başlayan güneşle Oikawa ve Shoyo sırıtırken Yachi şaşkınlıkla etrafına bakıyordu. "Çok güzel." Mercanlıktaki renkler suyu kaplarken Shoyo kızın elini kapıp yüzeye çıkardı. Oikawa onları takip ederek görmeye alıştığı hatta bağımlısı olduğu yere baktı.

Güneş tamamen doğana kadar sessizlikle durdular. "Sana hep göstermek istemiştim Yachi. Burada olduğun için mutluyum." Kız gözünü ayırmadan kafasını salladı ve elini sudan çıkarttı. "Dediğin kadar sıcakmış."  Oikawa gülmeden duramadı. "Bende aynı şeyleri düşünmüştüm Yachi-san. Shoyo hepimizi kendi tarafına çekiyor." Çocuk omuz silkti. "Görmek isteyen sizsiniz arkadaşlar."

"Bu arada omzundaki çanta ne?" Çantaya ufak bir bakış attı. "Uğramam gereken bir yer var." İkili birbirine baktı. "Bizde gelelim." Kafasını salladı. "Hayır. Hala arkadaşlarımsınız ve bayılmamızı istemiyorum." Kız gözlerini devirdi. "Of Shoyo, sanki kıyıya çıkıyormuşsun gibi konuşmayı bırak." Nefesini verdi.

"Dediğim geçerli. Sonra görüşürüz." Suya daldı ve ilerlemeye başladı. İki en yakın arkadaşı da artık yüzeye güzel gözüyle bakıyordu. Şimdi ne yapmalıydı? Bir yanı göster diyordu ama diğer yandan o sahil Kageyama ile ortak sır gibi olmuştu. Eğer bilerek birini oraya getirirse bu ihanet gibi olmaz mıydı?

Sahile vardığında etrafta kimse yoktu ama şu anda önemli değildi. Sahilin bitiminde uzanan büyük gri taş sütunlardan 2 taneyi geçtikten sonra durdu. Çantasının içinden Kageyama ait ceketi çıkardı ve uçları suya değmeyecek şekilde su üzerine kalan beton kısma yayarak koydu. Uçma ihtimaline karşılık su zemininden aldığı taşları iki yana koydu. Yarın sabaha kadar kurumasını ümit ederek suya daldı.
...

Kageyama sabah geldiğinde Hinata'yı görmemişti ama şaşılacak şey değildi. Geceyi sahilde geçirirse elbette hasta olurdu. Ama nedense ona alınmış gibi hissediyordu. Uzun zamandır tanışmıyorlardı bu yüzden evini söylemek istememesi doğaldı. O halde ne diye bu kadar kötü hissetmişti?

"Böyle iş mi olur?"  Rüzgar esince kumlar yer değiştirmiş ve süt kutusu ortaya çıkmıştı. Dünkü olduğunu anlamıştı. Neden çöpü burada bıraktığına anlam veremeyerek aldı ve güneş tamamen doğunca sahilden ayrıldı.
...

"Dikkat et Kageyama!" Kendine gelen topu son anda eliyle engelledi. Kolu hafif kızarmıştı ama önemli değildi. "Bugün dalgınsın Kageyama. Bir şey mi oldu?" Kafasını salladı. "Önemli bir şey değil Suga-san." Ona endişeli şekilde bakmaya devam etti ama söylemeyeceği kesindi. "Bu arada ceketin nerede?"

Omuz silkti. "Evde." Noya yanına geldi. "Böyle olmaz Kageyama. Ceketimiz Karasuno'nun onurudur. O-" Daichi eliyle ağzını kapadı. "Kısaca antrenmanlarda da ceketi giysen iyi olur ama sorun değil." Emin olmadığı için sadece kafa sallamakla yetindi  oturduğu yerden kalktı. "Devam edelim mi?"
...

Hinata şanslıydı ki Kageyama'nın ceketi kurumuştu. İki eliyle ceketi tutarak kafasının üstüne kaldırdı. Zorla da olsa kıyıya ulaştığında ceketi atıp kıyıya oturdu. Ayakları oluştuğunda hemen kalkıp ceketi sirkeledi ve kucağına koydu. Bir süre daha onda kalsa güzel olurdu ama Kageyama ihtiyacı olduğunu söylemişti.

"Günaydın." Kageyama'ya gözündeki parlamayla döndü. "Günaydın."  Ceketi uzattı. "Geçen sefer için teşekkür ederim. Yıkadım bu arada." Kageyama kafasını sallayıp ceketi aldı. Aldığı farklı kokuyla burnuna götürdü. "Çok güzel kokuyor. Bu nasıl bir şey?" Gergince gülümsedi. "Özel bir bitki."

  Kageyama onaylayarak çantasının içine koydu. "Ah, bu arada çilekli süt mükemmeldi. Daha çok içeceğim." İçemese bile içmek isterdi. İçi ağlarken Kageyama ona bilmiş bakışlar atmıştı. "Elbette öyle. Daha önce denemiş olman lazımdı."

"Şimdi." Vücudunu ona doğru döndürdü ileri doğru uzandı. "Voleybolu anlatır mısın?" Ona biraz şüpheyle baktı. "Öğrenmek mi istiyorsun?" Kafasını salladı. "Evet. Merakım var. Ayrıca koşmayı ve zıplamayı severim. Hatta bak." Ayağa kalktı ve koşarak sahilde ilerlerken bir anda yükseldi. Sudaki yükseliğinden azdı ama iyi olduğunu düşünüyordu. Arkasına baktığında Kageyama ona şaşkınlıkla bakıyordu.

"Şey, iyi değil miydim?" Kageyama ayağa fırladı ve omuzlarından tuttu. "NEDEN BUNU DAHA ÖNCE SÖYLEMEDİN?!" Şaşkınlıkla ona bakarken  Kageyama'yı ile defa bu kadar heyecanlı görüyordu. "Kumda bile bu kadar iyi zıplıyorsan sert zeminde daha çok yükseliyorsundur."

Sonra geriye çekilip kendi kendine mırıldanırken Hinata hiçbir şey anlamamıştı.  Bir anda ona dönünce gözlerindeki ciddiyetle irkildi. "Voleybol öğrenmek istiyor musun? Ciddi olarak." Kafasını salladı. Sudakinden farklı olduğunu düşünmüyordu. "Evet." Kagyama nefesini verdi ve yere oturdu. "Antrenmana buradan gideceğim zaten eşyalarım yanında o yüzden vaktim var. Senin?"

Kafasını salladı. "Yarım saat durabilirim." Hızlı yüzerse ucu ucuna yetişirdi. "Pekala ne kadar bildiğini bilmediğim için en sıfırdan başlayacağım." O anlatırken Hinata'nın gözleri daha çok parlıyordu. Her şeyine kadar aynıydı. Oyunlar, dizilimler, kurallar. Sadece akıntı yerine rüzgar, su basıncı yerine yer çekimi.

Onlar konuşurken güneş doğmuş, yunuslar gelip gitmişlerdi ama hala orada oturuyordular. "O boyla hala nasıl yükseldiğini anlamış değilim ama smaçörlük sana uyar. Ayrıca bende pasörüm." Bu kesinlikle daha iyiydi. Antrenmanlarda rahat edeceklerdi. Ama kesin bir şey varsa Kageyama'nın tanıdığı 2 pasörden çok daha farklı olduğuydu. "Top getireceğim yarın." Kafasını salladı. "Anladım Kageyama. Kesinlikle oynayalım."

O da saatine bakarak ayağa kalktı. "Tam vaktinde. Ben gidiyorum." O ayaklanırken Shoyo hala olduğu yerde duruyordu. "Merak ediyorum. Niye ben gitmeden gitmiyorsun buradan? Şu an ikimizinde acelesi varken bile."

Gerginlikle etrafına bakındı. "Burada uzun kalmayı seviyorum sadece. Bir nedeni yok." Kageyama nefesini verdi. Ona güvenmiyordu. Hala. "Görüşürüz yarın."

Merman Hinata~KagehinaWhere stories live. Discover now