Minho gülümsemesini tutmaya çalışırken iki elini de Jisung'ın yanaklarına koymuştu. Baş parmaklarıyla okşarken onun gözlerine baktı. "Jisung." dedi, yumuşacık sesiyle.

"Sen benim her şeyimsin." diye devam etti. "Arkadaşımsın, bazen başımın belasısın, sevgilimsin, bebeğimin annesisin, en önemlisi... eşimsin."

Jisung'ın her bir kelimede parlayan gözleri Minho'nun içine büyük bir huzur verirken gülümsemesini gün yüzüne çıkardı. "Eşin miyim?" omega teyit edercesine bir kez daha sordu. Minho onu onaylarken "Hmm, eşimsin." diye bir kez daha söyledi, onun burnunun ucunu öperken.

Jisung kıkırdayıp yüzündeki elleri tuttu ve indirdikten sonra kollarını Minho'nun boynuna dolayıp onun üzerine atladı. "Eşinim!" Alfa onu belinden yakalarken kıkırdamasına eşlik etti. Jisung'ın yanaklarına ard arda sulu öpücüklerini bırakırken onun yükselen mutlu kokusunu içine çekmeyi de ihmal etmiyordu.

İkilinin birbirlerine verdiği sevgi dolu saatler sonunda Minho koltukta sırt üstü uzanmış televizyon izlerken Jisung da onun göğsünde uyuyakalmıştı. Alfa onun sırtını bir bebek edasıyla pış pışlıyordu.

O sırada evi dolduran kapı zili Jisung'ın gözlerini açmasına sebep oldu. Omega esneyerek doğrulurken Minho'ya soru dolu bakışlarını gönderiyordu. "Yemek mi söyledin?" diye sordu saat erken olmasına rağmen.

Alfa kafasını iki yana salladıktan sonra kucağından inen omegayla birlikte ayağa kalkmıştı. İkili kapıya doğru ilerlerken zil birkaç kez daha çaldı. Jisung güldü. "Bu sabırsızlığı tanıyor gibiyim." dedikten sonra kapıyı açtı. "Felix."

Sarışın omega gülücükler saça saça Changbin'in elini tutmadığı eliyle sarı bir çantayı havaya kaldırmıştı. "Dağ evine gidiyoruz!!"

--

Felix'in bu amansız ziyareti sonucu sekiz genç hep birlikte toplanmışlar, Lee ailesinin bir buçuk saat uzaklıktaki dağ evine üç günlüğüne kalmaya gelmişlerdi. Chan'ın staj zamanına denk gelmemesi için baya bir uğraşmış olsalar da sonuç olarak değmişti.

Seungmin, krem rengi ince kazağının kollarını avuçlarına kadar çekerken koltukta küçülmüştü. Ev ormanın içinde olduğu ve uzun zamandır kullanılmadığından buz gibiydi.

Changbin ve Chan, şömineyi yakmaya uğraşırlarken Jisung ise evdeki odaları geziyordu. Girdiği odaların hepsi birbirinden güzeldi ve her birinin kendine ait banyosu vardı. Buna tabii ki en çok Jeongin sevinmişti.

Her zamanki gibi tuvaletten çıktığında Jisung'la karşılaştı. "Hyung, bebiş nasıl bebiş?" Dudaklarını büzerek onun koluna girmiş, diğer eliyle ise tişörtünün üstünden karnına ufak dokunuşlar yapmaya başlamıştı. Bu Jisung'ı güldürürken "İyi, iyi." dedi. "Yalnız Jeongin, bu çocuk doğduğunda altını değiştirme işini üstlenmezsen çok kırılırım."

"Aynen aynen." Merdivenlerden çıkan Hyunjin katılmıştı şimdi. Kaşlarıyla Jeongin'in az önce çıktığı tuvaleti işaret etti. "Ne de olsa şurada kaç yıllık profesyonelsin."

"Yah! Hyunjin!" Jeongin çattığı kaşlarıyla sarışın alfanın üzerine atıldı. Hyunjin kaçmak için tekrar merdivenlere yönelse de Jeongin bu sefer de onun sırtına atlamış, omzunu ısırmaya başlamıştı.

O sırada yan odadan bir beden geldi arkadaşlarını gülerek izleyen omeganın yanına. "Grupta bizim görevi çoktan üstlenmişler." Jisung gülümsemesini büyütüp Minho'ya döndü. Parmak uçlarında hafif yükselerek alfanın ensesine bir tokat geçirdi. "Kimse bizim yerimizi tutamaz!"

Ardından koşarak merdivenleri inmeye başlamıştı. Minho acıyan ensesini tutup hemen peşinden aşağı indi. "Jisung! Gel buraya!"

Omega kıkır kıkır gülerken Seungmin'in oturduğu koltuğun Minho'dan uzak kısmında durdu. Alfaya dil çıkardıktan sonra ikili koltuğun çevresinde bir kovalamacaya başlamışlardı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin