18. Bölüm | Kanlı Vezir

Start from the beginning
                                    

Çıktığım kapının biraz uzağında birinin siyah şapka ve siyah ağız, burun maskesiyle bana baktığını gördüm. Olduğum yerde durdum ve fotoğrafını çektim. İlk başta bakmaya devam etti ancak olayı çakınca topuklamak için arkasını döndü.

Ancak önünde duran ambulans ile adam bir anda panikleyerek adımlarını şaşırdı. Evren adamı dövmem için her şeyi yapıyordu. Ambulansın durduğu yerin biraz uzağında ufak tefek insanların yer aldığı bir çıkış vardı. Oraya ilerleyen bacakları benden daha kısaydı.

Ona yaklaşmama az kaldığında siyah bir araba önünde durdu. O biner binmez hareket eden araba hastanenin çıkışına kadar son sürat ilerledi. Küçük çocuk ezilmekten zar zor kurtulmuştu.

Fotoğrafı incelediğimde yüzü tam olarak gözükmüyordu ancak gelişmiş cihazlarımla adamın burnunda ki kılları bile bulabilirdim. Tabii ki o iğrenç kılları bulmak istemem.

Elleri cebinde yanımda duran kişi benden daha sakindi. "Çok merak ediyorum. Başına yine ne iş açtın?"

"İnanır mısın," dedim sesimi sakin bir tonda ayarlarken. "Bu sefer bende bilmiyorum."

Cebinden çıkardığı elinde başka bir polaroid fotoğraf vardı. Elinden aldığımda kaşlarımı çattım. Satranç tahtasında yatan vezirin gövdesinden kan akıyordu. Diğer taşlarda başında dikilmişti. Sinir bozukluğu ile güldüğümde sinirden kendimi öldürecektim.

"Koleksiyonuna bir tane daha eklendi."

"Bu fotoğrafları her kimse ona monte edip sokakta koşturacağım. Demedi deme."

"Ben daha iyi işkence taktikleri biliyorum ama sen nasıl istersen öyle olsun." Ambulanstan inen sedye hastaneye doğru gidiyordu.

"Sana nasıl monte edeceğimi söylemedim."

"Tüylerim diken diken oldu, Kızıl Cadı!" Alayla konuşması ona bakmamı sağladı.

"Ne cadı? Yanlış duydum değil mi?"

Gözlerini kıstığında pot kırdığını yeni fark etmişti. "Şimdi sen sinirlisin ya kulaklarında yanlış duymaya başladı." Dostça elini omzuna vuruyordu. "Kim sence bu kişiler? Tahminin var mı?" Konuyu değiştirmesi ile gülmeye başladım.

"Sen, hayatımda gördüğüm en ilginç adamsın." Dostça omzuma vurmayı bırakmış dimdik durarak büyük bir özgüven takınmıştı. "İyi anlamda söylememiştim neden bu kadar gururlandın?"

Cevap vermek yerine, başıyla birini gösterdi. "Şu adam var ya geçen gün geldiğimde beni dolandırmaya çalıştı."

"Ne?!" Şok ve gülme arasında bir adama, bir ona bakıyordum.

"Maalesef, sonra adamı korumam yaptım. Eh, beni dolandıracak kadar zeki bir adam yanımda iş yapmalı. Bu yüzden onu korumam yaptım."

"Ya köstebekse?"

"Köstebek olsa bile hiçbir şeye varamaz çünkü yalnızca Fransa'da korumam olacak."

"Bende koruman olabilir miyim?!" Yan gözle bana baktığında hevesle ona bakıyordum. Eğer bunu kabul ederse koruması olarak da maaş alabilirdim.

"Asistanlığımı mükemmel bir şekilde yaptın, bir de korumam olmadığın kaldı!" Tam karşıma geçtiğinde boy farkı canımı sıkmıştı. Bir seksen boyum ondan kısa olmamalıydı. "Düşmanımdan önce sen beni vurursun."

Gülerek onu onayladım. "Doğru tahmin ettin, ortak!" Telefonuma gelmeye devam eden bildirimle ekrana baktım. "Bu Serkan'ın peşimi bırakması için ne yapabilirim?"

"Öldürmekten başka hiçbir şey yapılamaz."

"Öldürelim?"

"Olmaz," kesin sesi kaşlarım havalanarak ona bakmamı sağladı. "Ölmesi gerektiğinde bunu kendi ellerimle yapacağım."

KAİSAWhere stories live. Discover now