"Chan, gel şuraya!" Minho'nun sinirli sesi alfayı hedef alırken Chan dudaklarını büzmüş, Seungmin'e onu kurtarması için yalvaran bakışlar atmaya başlamıştı. Ancak omega tek kaşını kaldırıp Chan'ı kulaklarından tutarak kafasını kucağından kaldırdı. "Kendi düşen ağlamazmış, yürü canım benim."

Jisung onlara gülerken Minho'nun sinirli feromonları onu rahatsız etmeye başlamıştı. İçinde büyük bir üzüntü hissi büyürken elindeki tişörtü diğerlerinin yanına koydu. Kurdu alfasını sakinleştirmek, ona sarılıp öpmek istiyordu. Ancak Jisung kendini geri çekmeye zorlamaya karar vermişti. Minho'yu sıkboğaz etmek istemiyordu.

Ancak "Acaba servisi mi çağırsak?" diye bir fikir atmadan da duramadı ortaya. Sonuç olarak bu herkese mantıklı gelmiş, servisi çağırarak dolabın kalanını kurdurtmuşlardı.

Dolap dört kapaklı olduğundan herkes bir kapak almış ve güzelce silerek temizlemişlerdi. Ancak Minho, Jisung'ın kendini yormasını istemediği için onun kısmını da kendisi silmişti. Omega ise yataktaki kıyafetleri katlamaya devam etmişti.

Bu iş de bitip kıyafetleri de yerleştirdikten sonra artık havanın kararmasıyla Seungmin ve Chan, evlerine gitmişlerdi. Jisung ve Minho ise akşam yemeği yemek için oturma odasındaydılar.

Oldukça yoruldukları için dışarıdan yeme fikrini benimsediler. Jisung, telefonunu alarak yemek uygulamasına girdi. "Ne yiyelim?" diye sordu yanında oturan alfaya.

Minho bir süre düşündükten sonra Jisung'a dönerek "İstediğin bir şey var mı?" diye soruyla cevap verdi. Jisung dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana sallayınca Minho "Pizzaya ne dersin o zaman?" diyerek fikrini belirtmişti.

Jisung gülümsedi ve başını onaylarcasına salladı, tekrar telefonuna dönerek iki büyük boy pizza söyledi içeceklerle birlikte. Parasını ödeme kısmına gelince ise önüne çıkan Minho'nun kartıyla ağzından ufak bir kıkırtı kaçmıştı.

Alfa ona doğru dönüp sorar gözlerle baktı ancak Jisung'ın dikkati telefonun ekranındaydı. Bunun üzerine Minho elini onun bacağına koyarak dikkatini çekti.

Jisung ise yüzündeki sırıtmayla telefonun ekranını büyük olana çevirmişti. Minho'nun kaşları çatılıp ekrana odaklanmasını izledi ve gözünün önünde onun kartıyla ödedi.

"Hey!" Minho, sahte bir sinirle ellerini Jisung'ın iki yanından koltuğa koyarak dizleri üstünde doğruldu. Omegaya doğru ilerledi ardından.

Yüzleri hizalandığında ise Jisung hala gülüyordu. Onun bulaşıcı gülümsemesi çok geçmeden Minho'nun yüzünde de oluşmuştu. "Benimle uğraşmayı  hiç bırakmayacaksın değil mi?" diye sordu.

Jisung başını iki yana sallamıştı. "Bırakmayacağım tabii ki." diye cevaplamıştı onu. Kalp atışları Minho'nun ona yaklaşmasıyla hızlanmış, bebeğinin feromonlarıyla karışık kahve kokusu yükselmeye başlamıştı.

Alfa ise gözünü altındaki omegadan alamıyordu. Onun gülümseyen yüzü içini huzurla doldururken aldığı kokular da cabasıydı. Yavaşça eğilip Jisung'ın alnına ufak bir öpücük bıraktı, ardından hafifçe eğilip yanağına da aynısından bırakmıştı.

Jisung alt dudağını dişleri arasına aldı ve Minho'nun saçlarının yüzüne gelmesiyle huylandığı için ufak bir kıkırtı bıraktı. Bu alfanın kulağına bir melodi gibi gelmişti sanki. Dudaklarını bu sefer de Jisung'ın boynuna bastırdı. Ondan yükselen kokuları derince solurken tenini öpücükleriyle süsledi.

Ardından elleriyle koltuktan aldığı desteği yavaşça keserek kendini omeganın üstüne bırakmıştı. Böylelikle ikisi de koltukta boylu boyunca uzanıyor olmuşlardı. Minho kollarını Jisung'ın beline sarıp kafasını onun göğsü ve karnı arasında bir yere yasladı.

Omeganın hızlı kalp atışları böylelikle yakınlaşmıştı ona. Jisung da elindeki telefonu yana bırakıp bir elini alfanın saçlarına diğerini ise omzuna koymuştu. Parmak uçlarıyla saç diplerini yavaşça okşarken "Çok yoruldun mu?" diye sordu ona.

Minho, gözlerini kapatırken olumsuz yönde mırıldanmıştı. Şu iki günde çok yorulmuştu yorulmasına ama bu kadardı işte. Jisung'ın yanına yatıp ona sarıldığı zaman tüm yorgunluğu geçip gidiyordu sanki.

Yemek gelip, kapı çalana kadar öylece uzanmışlardı koltukta, öyle ki Minho saçlarındaki yumuşak dokunuşlarla birazcık uyuyakalmıştı. Zil sesi odayı doldurduğunda ise uyanmıştı.

İkisi de bu pozisyonu hiç bozmak istemeseler de alfa geri çekilmiş, esnerken gözlerini ovmaya başlamıştı. Jisung ise koltuktan kalkarak kapıyı açtı ve siparişleri aldı.

Kapıyı tekrar kapattıktan sonra elindeki poşetleri mutfağa götürüp tezgaha koydu. Minho da o sırada ayaklanmıştı. Yukarı çıkıp elini yüzünü yıkadı ve kendine geldi.

O bunları yaparken Jisung ise pizzanın paketlerini açmış, masaya hazırlamıştı. Birlikte yemeklerini yediler ardından tekrar oturma odasına geçmişlerdi.

Oturma odasının zemininde birkaç koli kalmıştı yerleştirilmeyi bekleyen. "Bunları da yerleştirip atalım artık kutuları." Jisung'ın söylemesiyle Minho da onu onaylayarak ayaklanmıştı. İkisi de birer koli alıp açtılar.

Bu kolilerde Minho'nun kitapları, salon için aksesuarları ve beslediği birkaç bikti vardı. Jisung kitaplığında ve televizyon ünitesinde açtığı boş yerlere kitapları dizmeye başlamıştı. Minho ise bitkilerini yerleştiriyordu.

Omega her eline aldığı kitaba olumlu olumsuz yorum yapıyor, düşüncelerini belirtiyordu. Minho ise ona hep bir hazırcevaptı. Özellikle sevdiği bir kitaba olumsuz eleştiri yapıyorsa eğlenceli bir şekilde atışmaya başlıyorlardı.

Böyle böyle neredeyse bitirmişlerdi. Jisung kolinin tabanında kalan iki üç tane çerçeveyi yerleştirdi rafa.

Ancak bunlardan en sonuncusu dikkatini çekmişti. Fotoğrafta boks eldivenleri takılı bir kız ve iki erkek, birbirlerinin omuzlarına ellerini atmışlardı. Ringde çekilen bu fotoğraf Jisung'ı gülümsetirken omega anında sol taraftaki Minho'yu tanımıştı.

Çerçeveyi eline aldı ve incelemeye başladı. Ancak uzun sürmeden kaşları çatıldı ve resme biraz daha yaklaştı. "Minho." diye seslendi bitkilerini sulayan alfaya. "Hmm?" diye bir cevap alması gecikmemişti.

"Bunlar kim?" diye sordu Jisung merakına yenik düşerek. Minho ise işini bırakmış onun yanına gelmişti. Resmi görmesiyle yüzüne büyük bir gülümseme yerleşirken Jisung'ın arkasına geçmişti.

İşaret parmağını öne doğru uzatıp kızı gösterdi. "Bu küçük kardeşim Minju." Jisung'ın ağzı aralanırken anladığını belirtircesine kafasını salladı. Minho parmağını hareket ettirip sağdaki oğlanın üstünde duraksattı. "Bu da çocukluk arkadaşım Yunho. Belki hatırlarsın."

Jisung dudaklarını birbirine bastırdı, onu hatırlıyordu ancak resimde gördüğü bir şey ilgisini çekmişti. O da Yunho'nun dıştaki eline taktığı eldiveninden sallanan tahta, sincap figürüydü.

--

Benim tel rip her oy bir keşbiş olsun

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now