Minho onu böyle bırakmak istemese de şu an konuşamayacaklarını anlamıştı. Bu yüzden hiçbir şey demeden kapıya yöneldi. Jisung'ın hıçkırıkları birer birer ağzından kaçarken o ise evden çıktı, gitti.

Omega her ne kadar kendini buna hazırlamış olsa da gerçeğinin etkisi büyük yıkıcı olmuştu onun için. Ellerini yüzüne kapatıp yere çöktü ve ağlamaya devam etti.

Ağlamaktan başının ağrıdığını hissettiğinde ise öylece oturuyordu yerde. Gözleri boşluğa dikiliydi, yavaşça kaldırıp dışarı baktı. Hava kararmaya başlamıştı bile. Saatlerce ağlamıştı görünüşe bakılırsa. Koltuktaki telefonunu aldı ve annesini aradı yanına gelmesi için.

Telefonunu kapatıp geri koltuğa fırlattı ve derin bir nefes verip burnunu çekti. Sol elini karnına koydu. "Üzülme bebeğim." dedi titrek sesiyle. "Ben seni asla bırakmam." Gözleri tekrar dolmaya başladığında çalan kapıyla birlikte ayaklanmıştı. Kapıyı açtı ve annesine sıkıca sarıldı. "Anne." dedi yeniden ağlamaya başlarken.

Bayan Han oğlunun sırtını sıvazlarken içeri girip kapıyı kapatmıştı. "Jisung? Ne oldu anneciğim?"

"A-anne, istemedi..." ve küçük bir hıçkırık koptu boğazından. "Bebeğimizi i-istemedi."

Bayan Han kelimenin tam anlamıyla duygu patlaması yaşıyor gibi hissetmişti böylelikle. O alfaya çok sinirlenmişti, oğlunun böyle ağlamasına içi parçalanıyordu. Ne yapacağını bilemez haldeyken Jisung'la birlikte içeri yürüdü ve koltuğa oturdular.

Ayrıldıklarında annesi buruk bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Elini kaldırıp oğlunun saçlarını ve yanaklarını okşadı. "Üzülme oğlum." dedi ne diyeceğini bilemezken. "Ben varım, baban var, arkadaşların var. Ona ihtiyacımız yok bizim." Annesinin de gözleri dolmuştu şimdi. Bir süre öylece oturdular. Jisung da en sonunda biraz sakinleşmişti.

Öte yandan Minho, evinin balkonunda oturmuş sigara içiyordu. Paketten kaçıncı olduğunu saymadığı bir tane daha alıp yaktı, elindeki ultrason resmine bakarken onun da gözleri dolmuştu.

Ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Jisung'ı ikna etmek düşündüğünden daha zor olacağa benzese de bir kez daha mantıklı düşünüp konuşmaları gerekiyordu. Elindeki resme bir damla gözyaşı damlayana kadar ağladığını fark etmemişti alfa. Bir bebeği olacağı düşüncesi içten içe onu sarmaya başlamıştı anlaşılan.

Elindeki sigarayı bitirmeden ayaklandı. Resmi masanın üstüne bırakıp koşarak evden çıktı ve yandaki eve doğru ilerledi.

Kapı çaldığında Jisung annesinin göğsünden kalkmıştı. "Birini mi bekliyordun?" diye soru yaşlı kadın. Omega kafasını iki yana sallasa da kalkıp kapıya doğru yürümüş ve açmıştı.

Karşısında gördüğü beden tekrar göğsüne büyük bir ağırlık çökerttiğinde kapıyı kapatmaya yeltendi ancak Minho elini koyarak engellemişti bu girişimi. "Jisung." dedi. "Sakince konuşalım lütfen."

"Defol git Minho. Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim."

"Lütfen yapma böyle, izin ver içeri gireyim." Minho sakinleştirici feromonlarını çoğaltmaya başladığında Jisung mecburen açmıştı kapıyı. Şu an ona öyle çok ihtiyacı vardı ki... bebeği babasını hissediyordu, Jisung'ın kurdu alfanın kurduna bağımlıydı.

Minho içeri girip kapıyı kapattı ve önündeki omegaya döndü. Jisung sabaha göre biraz daha sakin gözüküyordu. "Tekrar düşünelim ha?" diye cümleye başladı yeniden. Jisung ise titreyen dudağını dişleri arasına aldı. "Bunu söylemek için mi geldin gerçekten?" Tüm kırgınlığını cümlesine yansıtırken Minho'ya arkasını dönüp oturma odasına doğru ilerlemeye başladı. "Eğer öyleyse git." dedi arkasında bıraktığı alfaya.

Jisung'ın annesi de Minho'nun geldiğini anlayıp ayaklanmış ve odadan çıkmıştı. Alfa Jisung'ın peşinden ilerleyecekken karşısına çıkan sinirli omegayla duraksamıştı. Jisung annesinin önünde dikilirken Minho onu kolundan yakaladı. "Jisung, yalnız konuşalım." dedi bakışları Bayan Han'ın üzerindeyken.

Bu yaşlı omega için son damlaydı işte. Tüm sinirini dışa vurup Minho'nun yanağına sertçe bir tokat atmıştı. "Sen iğrenç bir insansın! Kendi bebeğini nasıl kabul etmezsin?!" Alfanın başı yana düşerken Jisung hemen araya girdi. "Anne ne yapıyorsun?!" Bayan Han içine yayılan rahatlamayla evden dışarı çıkıp giderken Jisung hemen Minho'ya dönmüştü. Elleri alfanın yüzünü bulurken titreyen sesiyle sordu. "İyi misin?"

Minho yana düşen kafasını kaldırıp önündeki omegaya baktı. Jisung'ın endişeli bakışları dolu gözlerinin ardından parlıyordu. Dudakları kurumuştu. Gözyaşlarının çizdiği yol yanaklarında tazecik bekliyordu. O an kalbi teklemişti alfanın sanki. Yine o an anladı, yediği tokat beyninde çakan bir şimşek edasıyla aşkını gün yüzüne çıkarmıştı. Jisung'ın kendi yüzüne ulaşmaya çalışan bileklerini tuttu ve gözlerine baktı.

Omega da hareketlerini durdurmuştu. Bakışları Minho'nun kızarmış yanağından gözlerine çıktı. "Özür dilerim." diye fısıldadı alfa. Onu ağlattığı için kendinden nefret ediyordu şimdi.

"Özür dilerim Jisung." Jisung'ın bileklerini bırakıp tombul yanaklarına çıkardı ellerini. Gözyaşlarını tek tek silerek alnına bir öpücük bıraktı.

"Aptal alfa! Bebeğimizi bırakmayı nasıl düşünürsün?" Jisung'ın gözyaşları hızlanırken Minho'nun omzuna sertçe vurmuştu.

"Doğru, aptal bir alfayım ben, ben..."

Minho biraz geri çekilip bakışlarını omeganın yüzünde gezdirdi. Artık iyice emin olduğu duygularını zirvede hissediyordu, o an ağzından çıkan kelimelere engel olamadı.

"Seni seviyorum."

They say 'FrIeNdS'/ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin