Sarışın omega ise çoktan arkadaşının odasının önündeydi, kapıyı çalmadan zank diye odaya girmişti. Jisung ise tam o sırada kulağına birkaç küpe takmakla meşgulken aniden açılan kapıyla ufak bir sıçrama yaşadı. "Felix!" dedi sitemkar bir biçimde. "Ödümü patlattın!"

Felix onu umursamadan içeri girip kapıyı kapattıktan sonra elindeki etekleri Jisung'ın yatağının üstüne bıraktı. Jisung soran gözlerle küpelerini takmayı bitirip arkadaşına döndü. "Etek giyeceğiz bugün!" Felix onun gözlerine karşılık cevapladı.

Jisung ise içinden pek gelmese de Felix'i kırmak istemediği ve dün onu onayladığı için derin bir nefes verip yatağına doğru ilerlemişti.

"Bak bu nasıl?" Sarışın omega, yüksek bel beyaz bir eteği havaya kaldırıp sordu. Jisung birkaç saniye düşündükten sonra Felix'in üstündeki mavi tişörte bakıp onu işaret etti. "Bence bunu sen giy." dedi. Arkadaşını melek gibi göstereceğine emindi.

Böyle böyle etekleri eleyerek içinden en beğendikleri iki tanesini seçmişlerdi. Felix ilk başta Jisung'ın söylediği beyaz eteği giyerken Jisung ise seçimini yine yüksek bel, kot bir etekten yana kullanmıştı.

Üzerindeki siyah tişörtü de eteğinin içine sıkıştırdığında hazırdı

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

Üzerindeki siyah tişörtü de eteğinin içine sıkıştırdığında hazırdı. Felix'le birlikte odadan çıkıp aşağı indiler. Felix, kalan etekleri bırakmak için kendi evlerine doğru ilerlerken çok geçmeden herkes tamamdı. Ailecek bahçeye çıktılar, Bay Han evi kilitledikten sonra sokağa doğru ilerleyen ailesinin peşinden geldi.

Diğer ev halkı da sokağa indiklerinde hep birlikte çarşıya doğru yürümeye başlamışlardı. Minho'nun gözleri Jisung'ın üstünden ayrılmıyordu neredeyse, içinde sürekli omeganın çok güzel olduğunu tekrar eden bir ses vardı. Bu arada Felix'in neşeyle en önde yürüyerek elini tuttuğu sevgilisini de peşinde sürüklemesi oldukça hayat enerjisi veren bir manzaraydı. Diğerleri de sadece onları takip ediyorlardı.

Jisung arkada yürümeyi bırakıp adımlarını hızlandırarak annesinin yanına geldi. Tontiş koluna girdikten sonra onunla birlikte yürümeye başladı. Bayan Han, oğluna kocaman gülümseyip elini kolundaki oğlunun eline yasladı.

Kısa bir süre sonra çarşıya varmışlardı. Her yer tezgah doluydu, el yapımı süslemelerden vazolara; doğal taşlı takılardan porselenlere her yer hediyelik eşyalarla doluydu. Ara ara sokak atıştırmalıkları satan yerler de dizilmişti sokağa.
Hava hafif serindi bugün, güneş bulutların arkasına gizlenmişti, gökyüzü biraz kapalıydı ancak hava kasvetli değildi.

Felix, Changbin'i tuttuğu elinden sürükleyerek doğal taşlı bölüme doğru yürüyordu. Çarşıya geldiklerinde grup bölünmüştü. Anneler birlikte porselenlere bakmaya gitmişlerdi. Babalar da onların peşinden.

Hyunjin, koşarak bir kolunu Jeongin'in diğer kolunu ise Jisung'ın omzuna atmış, onlarla birlikte atıştırmalık satan yerleri gezmeye başlamıştı. Minho da el mahkum peşlerinden ilerliyordu.

"Ay balık keki alalım!" Jeongin, birden işaret parmağıyla ilerideki sarı tezgahı işaret etmişti. Böylelikle hep birlikte o tarafa doğru ilerlediler. Tezgahın önüne geldiklerinde ise Jisung aldığı ağır kızartma kokusundan rahatsız olmuştu. Normalde balık kekini çok severdi ancak hamile olduğundan olsa gerek midesi bulanmıştı.

Elini burnuna kapatıp Hyunjin'in kolunun altından çekilmeye çalıştı. "Ben istemiyorum, başka bir şey bakacağım." diyerek belli etmeden aradan sıvıştı. Arkasını döndüğünde ise Minho ile göz göze gelmişti. Alfa onun sararan suratını inceleyip yarı yolda durdurdu. "İyi misin?" diye sordu. Jisung, kızartma kokusunun azalmasıyla elini hemen yüzünden çekerek temiz havayı içine çekti ve başını onaylarcasına salladı.

"Minho, bana bir su alır mısın? Tuvalete gitmeliyim." dedi, bu sefer de çişi gelmişti hemen. Alfa onu onaylayıp ileride içeçek satan bir yer bulmak amacıyla yürüdü. Jisung ise az önce gördüğü tuvalete doğru koştu.

İşini bitirdiğinde ellerini yıkayıp peçeteyle kuruladıktan sonra yüzüne de birkaç kere soğuk su çarptı. Ardından tuvaletten çıktı, Minho hemen oradaki tahta bir bankta elindeki suyla oturuyordu. Jisung da ona doğru ilerleyip yanındaki boşluğa yerleşmişti. Alfanın elinden suyu alıp birkaç yudum içti. Artık kendini çok daha iyi hissediyordu. "Teşekkür ederim." diye söyledi.

Minho ise omuzlarını silkmişti önemli değil dercesine. Bir süre ikisi de böyle oturmuşlardı, balık keklerini yiyen ikili ise onların yanına geldiklerinde tekrar ayaklanıp çarşıyı gezmeye devam ettiler. O sırada Jisung'ın gözleri ileride sarı sarı parlayan şeylere takılmıştı. O tarafa doğru yürürken Minho da peşinden ilerliyordu.

Jisung tezgahın önüne geldiğinde parlak gözlerle takıları inceledi. "Affedersiniz bunlar gerçek altın mı acaba?"

Yaşlı kadın Jisung'a gülümseyerek onu başıyla içten bir şekilde onaylamıştı. "Hepsi gerçek altın evladım."
Jisung yüzüne memnun bir tebessüm yerleştirip gözlerini tezgahta bir kez daha gezdirdi. En sonunda incecik bir zincirin ucunda şeftali tonlarında rengi olan bir lotus çiçeği figürü görmüştü. Heyecanla işaret parmağıyla gösterdi. "Bunu almak istiyorum." derken resmen gözleri parlıyordu.

Yaşlı kadın kolyeyi zarifçe alarak güzel beyaz bir kutuya yerleştirmişti. Jisung parasını ödeyip kolyeyi aldıktan sonra arkasını döndü, resmen ağzı kulaklarına varıyordu. Minho da onu izlerken gülümsediğini fark edip kafasını iki yana salladı, yürümeye başlayan Jisung'la kendine gelmişti.

Genç omega hızla en yakındaki banka oturup elindeki beyaz kutuyu açmıştı. En az gözleri kadar parıl parıl parlayan kolyede işaret parmağını gezdirip kutudan çıkardı ve avucuna aldı. Çoktan yanına oturan alfaya dönerek uzatmıştı. "Minho, takabilir misin?" diye sordu. O henüz bilmese de bebekleri sayesinde aldığı ilk şeydi bu. Bu yüzden kendisi takabilecek olsa da alfa olanın da dahil olmasını istemişti.

Minho kolyeyi ince parmakları arasında yönünü belirleyip ona arkasını dönen Jisung'ın boynuna yerleştirmiş ve takmıştı. Omegadan yükselen heyecanlı ve mutlu feromonları hissettiğinde gülümsedi ve baş parmağıyla onun boynunu çok hafifçe okşadı.
Jisung da kocaman gülümseyerek kolyesini tişörtünün üstüne çıkardı.

Bir süre sonra konser saatinin yaklaşmasıyla hep birlikte güzel bir restoran bulmuşlar ve yemek yemişlerdi. Ardından sahile doğru adımladılar. Deniz kenarına kurulmuş ufak sahneye geldiklerinde etrafın yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlamış olduğunu görmüşlerdi. Sahneyi gören güzel bir yere geçtiler ve havadan sudan sohbet ederek denizi izlemeye başladılar.

Jisung ve Jeongin, bilmem kaçıncı kez gittikleri tuvaletten döndüklerinde Felix, ağzına az önce garsonların birinden aldığı kuru yemiş tabağından bir fıstık atmış ve kaşlarını kaldırmıştı. O sırada onun baktığı taraftan gelen bir sesle herkes o tarafa döndü.

"Bensiz Day6 mi? Çok kırıldım!"


Yeni smutshot yazdım görmeyen varsa bence okusun 🙃🙂🙃🙂🙃🙂🙃🙂

They say 'FrIeNdS'/ Minsungحيث تعيش القصص. اكتشف الآن