Bölüm:38

1.6K 68 16
                                    


Üstümü hızlı hızlı giyindikten sonra giyinme odasından çıktığımda yatakta oturan Boran'la göz göze geldik. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en yalandan gülümsemeyle gülümsedim, "Oldu mu?"

Soğuk bakışlarını ayaklarımdan başlayarak tüm vücudumda gezdirdikten sonra dilini yanağının içinde gezdirip alayla gülümsedi. Ardından, "Kilolu gözüküyorsun." Dediğinde göz devirdim.

Hepimiz eminiz kilolu gözüktüğümden.

Göz devirdim, "Kıskandığın için yalan söylüyorsun şu an."

Hızla kaşlarını çattı, "Biliyorsun ki ben modern bir insanım. Benim yanımdasın ayrıca tabiki giyebilirsin ama kilolu gözüküyorsun, senin için diyorum ben." Onaylamazca başını sağa sola salladı, "İyilik yapılmıyor bu devirde kimseye."

Alayla gülümseyip, "Bir şey olmaz kilolu gözükmemden. Hadi gidelim, psikoloğa randevum var." Dediğimde hızla, "Hadi güzelim hadi. Yorma beni. Değiştir iki dakika." Dedi.

Giyinme odasının kapısından çekilip odanın kapısına doğru yöneldim, "Biraz daha itiraz edersen seni değiştiricem."

Hızla yataktan kalkıp peşimden geldiğinde merdivenleri iniyordum.

"Ama ben senin için dedim. Iyyy kilolu mu gözükmek istiyorsun? Ayrıca siyah sana yakışmıyor zaten. Aaaa eteğinin arkası mı kirli?"

Hızla arkamı dönüp ona öfkeyle baktım. Tatlı halini görmezden gelmeye çalışarak kaşlarımı çattığımda, "Tamam. Bir şey demedim." Dedi ve bir dakika işareti yapıp hemen yanımızdaki mutfağa girdi. Sinirle nefesimi verdikten üç dakika sonra mutfaktan çıktığında bakışlarım elinde su şişesine kaydı. "Su içmen lazımmış, doktor öyle dedi."

Elindeki bardağı bana işaret ettiğinde susamış olduğumu fark ettim. Elinden almak için bir hamle yaptığımda ne olduğunu anlamadan göğsümde bir ıslaklık hissettim. "Hİİİ!!"

Bakışlarım bardağın boşaldığı üstüme kaydığında hızla bakışlarımı Boran'a çevirdim. Benden daha fazla şaşırmış 'yalandan şaşırmış' ifadesiyle gözlerime bakıp, "Aaaa çok özür dilerim. Elim şey oldu birden, anlamadım bende." Dedi ve omuz silkip gülümsedi.

İnat değil mi?

Sinirden seğiren gözlerimi bir kaç saniyeliğine yumup gülümsedim, "Olsun sevgilim olsun. Kurur gidene kadar, hadi çıkalım." Dedim ve ellerini tutup kapıya yönlendirdim.

Sinirle verdiği nefesi duymazdan gelerek arabaya bindik ve hastaneye doğru yol aldık.

İnsanlar var bir sürü dışarda.

Ağaçlar var mesela, İstanbul boğazının ahenkle kıyıya vurdan dalgaları var. Kuşlar uçuyor bir sürü. Iıııı- şey var mesela... HA! Kuşlar var. Söylemiştim sanırım bunu.

Var işte bir şeyler. Aklımı meşgul etmem için bir sürü şey var. İnsanlar yürüyor, bir sürü araba var. Gemiler var.

Sakinleşmek için nefesimi verip arabayı süren Boran'a bakıp gülümsedim, "Eee sen nasılsın?Naptın bensiz 15 gün?Miraç ve Emre'yi görmek istiyorum, kaç gündür görmüyorum. Ceren nerde? Aslı da yok ortalarda? Rüzgar zaten bir giriyor deliğe bir daha çıkmıyor. Sen neden sürekli benlesin, işin gücün yok mu?Gökyüzü çok güzel değil mi-"

"Mitra!?"

Dudaklarımı hayal kırıklığıyla birbirine bastırdığımda Boran bir yola bir de yüzüme şaşkınlıkla bakıyordu, "Sen bu kadar konuşkan değildin. Sus güzelim,sus."

Nefesimi verdim, "Sadece bir şey sordum-"

Emin misin der gibi yüzüme baktığında omuz silktim, "Tamam,bir kaç bir şey sordum ama kızmana gerek yoktu."

Müptelâ Where stories live. Discover now