Bölüm:22

4.2K 152 20
                                    



Alışılagelmiş bir şeylerin sorgulanmaması insanlar arasında olan gizli ve yazılı olmayan bir kuraldır. Herkes işine geleni kabullenip köşesine çekilir, hiçkimsenin işine gelmeyen her şeyde kötü olurdu.

İnsanoğlu zaten dünyadaki en aciz varlıklar değil midir? Bencil ve küstah davranışları,zavallı egoları onları aciz yapmaz miydı?

Peşin hüküm vermeleri, insanları sadece ama sadece dış görünüşleriyle yargılayıp orda, o saniye infazını vermeleri acizlik değil midir? Ya da bir bakımdan kendini tatmin etme şekil midir?

Düşünceler birbirini kovalıyordu.

Karşımdaki adamın sesi kulaklarıma yeni gelmiş gibi irkildim, ve deponun hafif içeri sızan ışığı eşliğinde babamın siyah gözlerine baktım.

Abilerin?

Miraç'ı değil ama Emre'ye onu abi gibi gördüğümü söylemiştim. Muhtemelen onun dalgasını geçiyordu karşımda bana alayla bakan adam.

Öyleydi zaten, başka türlüsü mümkün değildi.

Bakışlarımı zorlukla Emre'ye değdirdim. Suçunu kabullenmiş gibi yüzünü önüne eğmiş yere bakıyordu. Dakikalar sonra depoyu sarsan bir kahkaha patlattım. Boran hariç üçünün bakışları bana döndü. Boran kendiyle değil, yaşadıklarımla yüzleşiyordu. Sindirmezdi kolay kolay.

Kahkahamı sonunda durdurup alayla babama baktım ve, "Davan bittiyse çöz beni, bir daha da karşıma çıkma!Bir dahaki sefere işimi şansa bırakmam." Dediğimde babam bana şaşkınlıkla baktı, Neye şaşırmıştı?

Aptal bu adam.

Sinirle nefesimi verdiğim sırada babam önce Emre'ye sonra da Miraç'a dönüp, "Tüh be!Kız artık duyduklarına bile inanmıyor. Yazık bu kıza." Dedi gerçekten acırmış gibi.

Duyduklarıma inanmıyor değildim, söylediği şey aşırı saçma olduğu için dalga geçtiğini düşünüyordum. Öylede zaten.

Babamın bakışları beni bulduğu sırada, deponun demir kapısı gıcırdayarak açıldı ve içeri üç adam girdi, babamın köpekleri desek daha doğru olurdu.

Bakışlarımı gelen siyah takımlı adamlardan alıp baba denen yaratığa çevirdim.Karşımdaki adam bunu bekliyormuş gibi, "Kartları yeniden dağıttım. Yönetmen sahnede." Dedi ve elinde tuttuğu bastonu daha çok sıkıp, "Ellerim yakanızda. Her şey bitmedi,her şey yeni başlıyor." Dedi. Film sahnesi repliği gibi, yavaş ve intikam ateşiyle yanan gözleriyle.

Mırıldandım, "Mal bu amına koyim!"

Babamın arkasındaki adamların bir tanesi benim bir tanesi Boran'ın arkasına gitti. Boranın ne halde olduğuna bakacak cesaretim yoktu. Sıkı sıkı bağlanan bileklerim sonunda gevşedi ve ben bu anı bekliyormuş gibi hızla ayağa kalktım. Bakışlarımı asla ama asla kimseye değdirmeden bir adımla, uyuşmuş ayaklarıma, ağrıyan bedenime rağmen, babamın karşısında durdum ve, "Senden bana yaptığın hiçbir şey için intikam almıycam. Ama.." bir cesaretle arkamda duran Borana baktım. Hareket etmiyor, nefes alamıyor gibi öylece kızarmış gözleriyle yeri izliyordu. Nefesim daraldı, canımın yandığını hissettim.

Bakışlarımı zorlukla tekrar babama çevirdim, "Ama...Arkamdaki adamın canını yaktığın her saniye için seni öldürüp öldürüp dirilticem.." kollarımı iki yana doğru açıp, "BURDAKİ HERKES ŞAHİT OLSUN Kİ ,TÜM ŞEREFİM ÜSTÜNE YEMİN EDERİM Kİ BANA SENİ ÖLDÜRMEM İÇİN YALVARACAKSIN!"

Karşımda bomboş gözlerle beni izleyen adama tekrar alayla baktım ve kollarımı indirdim. "Bu sözümü asla unutma."dedim ve tüm acılarıma şahit olan dört duvar arasında hızlı adımlarla yürüdüm.

Müptelâ Où les histoires vivent. Découvrez maintenant