Bölüm:28

2.8K 106 11
                                    

Boran'ın anlatımından~

Karşımdaki adama yumruğumu yapıştırmak için elimi kaldırdığım sırada sevdiğim kadının sesi, silah sesiyle karışarak kulaklarıma doldu. Bedenim hızla irkilirken, karşımdaki adamın saniyeler içinde gözümün önünden gitmesi bir oldu. Kalbimin en derin yerine bıçak saplandı, aldığım nefes canımı acıttı bir an. Bakışlarım donmuştu. Aşağı bakamıyordum, düşen bedenler kimin bilmek istemiyordum. Gözlerim aniden sızladı, istediğim tek şey sevgilimin elini tutup gitmekti.

"MİTRA!"

İçim titredi.

Hayır...Hayır lütfen hayır..

Sertçe geri itildiğimde bir kaç adım sendelemiştim. Sesler birbirine karışmıştı, duymak istediğim tek sesi duyamıyordum. Neden bağıranlara bakma cesaretinde bulunmuyordum? Neyi görmekten deli gibi korkuyordum?

"AMBULANS ÇAĞIRIN! MİTRA..."

Bakışlarım yavaş yavaş aşağı kaydı ve yerde yatan kadın bedenini buldu. Birileri başında ağlıyordu, ayıltmaya çalışıyordu.

Soğuk hava kütlesi içimi titretirken, her şey bir anda yüklendi belleğime. 

Mitra neden kanlar içindeydi ki?

Yavaşça oraya doğru yürüdüm, ağlayan insanların arasından. Oturdum yavaşça yanı başına. Kafasını kaldırıp dizime koydum, yavaşça ama uyanırdı sonuçta.

Saçları dizlerimden sarkarken, kokusuyla karışmış kan kokusu midemi bulandırdı. Dudakları bembeyaz olmuştu, teni zaten beyazdı ama dudakları hep pembeydi. Baş parmağımla yüzünü hafifçe okşadım ve bakışlarımı onun nur gibi yüzünden alıp elini tutarak ona seslenen halasına çevirdim. Ellerini okşuyor ağlayarak adını sayıklıyordu. Bakışlarımı ondan alıp biraz ilerde dizinin üstünde oturarak öylece Mitra'yı izleyen Miraç'ı buldu. Hiçbir tepki vermiyor, öylece Mitra'ya bakıyordu. Bakışlarımı ondan alıp Emre'ye çevirdim. Ağlayarak telefonda birilerine bağırıyordu.

Garipti herkes.

Bakışlarımı tekrar huzur bulduğum yüze çevirdim. Dümdüzdü, hiçbir mimik yoktu yüzünde. Bedeni de çok soğuktu. Üşüyordu sanırım.

Siren sesleri bir anda sokakta yankılandığında aynı anda siren renkleri sokakları aydınlatıyordu. Ambulans kapının önünde durdu. Hızla iki kadın ve bir adam koşarak buraya doğru geldi. Hiç beklemeden Mitra'nın bedenini benden uzaklaştırdılar. İyi de ben onu yeni bulmuştum. İzin vermezdim, götürmelerine.

Bir daha onsuzlukla sınanamazdım.

Hızla ayağa kalkarak peşlerinden koştum, "GETİRİN ONU BURAYA! NEREYE GÖTÜRÜCEKSİNİZ! LAN SİKERİM BELANIZI VERİN BANA ONU!"

Biri kolumdan aniden tutup beni çevirdi sertçe. Bu Emre'ydi. Bana kızaran gözleriyle bakıp, "Kendine gel. Durumu kavra, şoktasın anlıyorum ama siktirtme şokuna!" Dediğinde onun anlamsız cümlelerine kulak vermeden kolumu ellerinden çektim ve gittikçe uzaklaşan siren seslerinin arkasından baktım.

"MİRAÇ KALK! KALK KARDEŞİMİZİ GÖTÜRÜYORLAR! LAN KALK, KALK! SENİN GELMİŞİNİ GEÇMİŞİNİ SİKİCEM LAN KALK, KALK!"

Hızla arabama doğru koşup hiç beklemeden ambulansın arkasından gittim.

"Abi!"

Mitra'nın hareketsizce yatan bedeni.

Silah sesi.

Sesim tiredi, "Mitra."

Gözyaşlarım gözlerimden aktı tek tek.

Yemin ederim ben onsuz yaşayamam. Ona bir şey olursa dayanamam. Onun benden gittiğini düşündüğüm iki yıl boyunca onu tekrar görücem diye yaşadım ben. Buna tutunarak iki yılımı geçirdim. Şimdi o giderse ben yapamam bu siktiğim hayatında.

Müptelâ Where stories live. Discover now