Bölüm:34

2.4K 64 41
                                    


Dışardan silah sesleri ardı ardına geliyor, endişe dolu bakışlarım hepsinde geziniyordu. Korkuyordum olacaklardan. Korkuyordum. Hayatın bana güzel bir şey sunup sonrasında güzel olan her şeyi kursağımda bırakması çok manidardı.

Kötü olan ben miydim?

Ben gerçekten tam olarak bunları mı hakediyordum?

İçerisi bu kadar sessizken dışardan gelen kurşun sesleri beni çok rahatsız ediyordu. Dudaklarımın arasından titrek bir nefes alıp bakışlarımı Boran'a çevirdim. Rahatlatmak ister gibi gülümsedi.

İnanın boktan bir konumdayken beni düşünmesi aptalcaydı.

Konum mu?

Tam olarak şuydu.

Boran, Miraç, Emre, Rüzgar, Aslı, Ceren, halam. Hepsi aynı izada koltuğun hemen önünde dizlerinin üstüne çökmüşlerdi. Elleri ve ayakları arkadan bağlıydı. Hepsinin ağzı siyah bantla kapalıyken bir tek Boran'da bant yoktu. Bakışlarımı Boran'dan alıp yanındaki Miraç'a çevirdim. Öfke dolu bakışlarla babama bakıyordu. Emre'ye döndüm. Bakışları ne bende ne de yanımda duran babamdaydı. Rüzgar'ın yanındaki Aslı'daydı.

Aslı'yı görmeyeli uzun zaman olmuştu.

Rüzgar'a döndüm. Gözlerinde korku duygusunun kırıntısı dahi yoktu. Bakışlarımı Aslı'ya çevirdim. Ağlıyordu. Mavi gözlerinden gözyaşları usul usul akıyordu. Ceren'e baktım. Korkuyordu,ağlıyordu.

Bunların sebebi ben miydim?

Dökülen bu kadar gözyaşının ahı mı vardı üstümde?

Bakışlarımı bahçeye çıkan kapının önündeki iki korumaya çevirdim. Ardından salon kapısının yanındaki dört adama, ardından yukarı çıkan merdivenlerin başında duran iki adama. Hepsi babamın adamıydı. Bakışlarımı son olarak hemen yanımda duran babama çevirdim. Gülerek karşısındaki manzarayı izliyordu.

"Bana bak oruspu çocuğu!" Diye bağıran Boran'ın sesi dışardan gelen silah seslerine eşlik etti. Bakışlarım onu buldu, "MİTRA'YI BIRAK. Geriye kalan herkesi gebertebilirsin ben dahil."

Ceren'le göz göze geldik. Dudaklarına yapıştırılmış bant hareket etti. Gözyaşlarının arasından gülümsediğini hissettim.

"Bu nasıl bir aşk? Sadece bir kişi için bu kadar canın ölmesi adil mi sence?"

"Benim için adil." Dedi Boran onsuz yaşayamayacağımı bilmeyerek.

Boran'ı es geçip bakışlarımı babama çevirdim, kaşlarımı çatarak,"Hala ne istiyorsun bizden? Benden alabileceğin her şeyi aldın?! Hala neden uğraşıyorsun?" Dediğimde omuz silkerek, "Boran'a sorman gerek onu." Dedi.

Kaşlarım daha çok çatıldığında babam bakışlarını Boran'a çevirdi, "Neden sizi rahat bırakmıyorum Boran?"

Benimde bakışlarım Boran'a döndü. Sustu. Bomboş suratıma baktı. Babam araya girdi, "Boran'dan yerini istedim, yeraltındaki yerini bana devretmesini. Bunu yaparsa sizle uğraşmaktan vazgeçeceğimi söyledim, reddetti."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Kızmak istedim, fakat ne yeri ne de zamanıydı. Onun gözünün önünde ona bağırmazdım.

Gözlerimi birkaç saniyeliğine yumduğum sırada babamın sesi kulaklarıma doldu, "Her neyse. Bugün başka bir sebebten dolayı beraberiz. Tut kızım." Bakışlarım ürkerek bana uzattığı eline gitti. Silah. "Üç beden. Burdan tam üç ölü beden çıkıcak. Seç, vur."

Yapamazdım. Yapamazdım.Yapamazdım.

Boğazımı temizleyerek bedenimi babama çevirdim. Bakışlarım hemen arkamızda duran,daha toplanmamış olan yemek masasında, bir müddet takılı kaldıktan sonra kaşlarım alayla havalandı, "Neden yapayım bunu?" Diye sordum.

Müptelâ Where stories live. Discover now