Bölüm 20

174 20 44
                                    

Bardalph'ın sesini duyduğunda dikildiği pencere kenarından telaşla ayrıldı. Koltuğa oturup sanki hiç elinden bırakmamış gibi kasnağının üzerine eğildi. Kahvaltıdan kalkıp oturma odasına çekileli daha bir saat bile olmamıştı. Dün gece kocasının ilgilenmesi gereken acil mesele her neyse birkaç gün daha onu orada alı koymasını ummuştu, lakin adam sabahın erken bir vaktinde Steardale'e dönmüştü. Bu sayede bütün gün Caden'ın görülmesinden korkarak diken üstünde oturacaktı. Ne zaman talihi yaver gitmişti ki?

Caden'ın böyle bir aptallık yapmayacağını, gelmeyeceğini ummaktan başka çaresi yoktu. Gidip kontrol edemez geldiyse gitmesi için yalvaramazdı da. Sırf kocasıyla yatmaktan kurtulmak için, değil onunla kaçmak adamı kesinlikle bir daha görmek istemiyordu.

Boşuna pencereden koltuğa koşmuştu. Phillip ile kocasının konuştuklarını onlar odanın önünden geçerken duydu, gelgelelim rahatsız edilmedi.

Sheran ne dün akşam ne de bu sabah bir şey yiyebilmişti. Üstelik uykusunu kaçıran, dün Bardalph'ı durdurmasaydı ne kadar ileri gidebileceğinin hayali görüntüleri, sürekli başa sarıp durmuştu. İştahsızlık, uykusuzluk ve ateş. Peki ya tedavisi neydi? Caden gibi bir adamla kaçmak olmadığı kesindi.

Fincanına çay doldurup tekrar koltuğuna oturdu. Caden'ın geleceğim dediği vakte daha saatler vardı. Sheran bugünü atlatırsa geriye kocasını yatağından nasıl uzak tutacağını bulmak kalıyordu.

Bardalph'a onu bırakmasını söylediğinde anında ondan uzaklaşmıştı. Kocasının ona istemediği bir şey yapmayacağını biliyordu. Kocasının ona yapmasını istediği şeyler asıl sorundu. Bu hastalığını daha da arttırır mıydı yoksa tedavisi adamda mıydı?

Kendi kendine sıkıntıyla inleyerek çayından bir yudum aldı. Hiçbir fikri yoktu ve Doktor Herald'da da bu hastalığa dair bir bilgi olmadığından emindi. Keşke Anicia yanında olsaydı, onu Bardalph'tan korur ve karantinaya alırdı.

Fincan elinde odayı arşınlanmaya başladıktan kısa süre sonra kapı açıldı ve sevgili kocası içeri girdi. Siyah saçları at sürüşü nedeniyle dağılmış ve alnına düşmüştü. Sabah vakti yollara düşmüş olmasına rağmen tıraşlıydı, eve gelir gelmez temiz kıyafetlerle üzerini değiştirmişti. Kent'te kaldıkları süre boyunca beyaz gömlekler tercih ettiği halde Steardale'e geleli koyu renk gömleklerin üzerine mutlaka yelek ve yünlü ceketler giyiyor, daima koyu renk binici çizmeleriyle dolaşıyordu. Köye ya da arazilerine seyahat etmesi gerektiğinde dışarı çıkmaya hazırdı. Araba yerine Lancelot'u eğerletiyordu.

Sheran adamın siyah bir kurt gibi içeri girmesi karşısında karnında hissettiği ani kasılma nedeniyle çayın bir kısmını fincanına döktü. Bu odada, masaya dayanmış ve bacaklarını Bardalph'a dolarken nasıl oldu da utanmamıştı, şu anda aklı almıyordu. Fincanı masaya bırakarak adamdan bakışlarını kaçırdı.

"Bir fincan çaya hayır demezdim," dedi Bardalph ona doğru gelirken.

Sheran tepsideki yedek fincana uzanırken "Yiyecek bir şeyler de hazırlamalarını söyleyeyim," dedi.

"Çay kafi," diyen adamın keskin bakışları altında kazasız bir şekilde çayı doldurup uzattı.

Sheran kendi fincanını alarak koltuğuna yönelerek uzaklaşmayı denedi. Hiçbir şey geçmemiş gibi böyle havadan sudan muhabbet mi edeceklerdi? Sanki ondan kaçmak istediğini anlamış gibi Bardalph gelip tam karşısındaki tekli koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne attı. Aralarında sadece alçak bir sehpa vardı.

Kendisininkinden bir yudum aldıktan sonra fincanı bırakarak kasnağını eline aldı. Kesinlikle sohbet etmeye niyeti yoktu. Kocasının çayını içtikten sonra sıkılıp gitmesi için nakışıyla meşgul olmaya karar verdi.

KAR KÜLLERİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें