Bölüm 4

213 23 22
                                    

Sheran, çeşitli renk ve ebatlarda takıların sergilendiği dükkânda oyalanırken hizmetçisi Amel'in gecikmiş olmasına aldırmıyordu. Takılar çoğunlukla gümüşten yapılmış ve orta kalitede taşlarla bezenmiş olmalarına rağmen işçilikleri ve tasarımları ile sosyetenin hanımları arasında son günlerde oldukça revaçtaydı. İşte bu ünlü dükkânı ziyaret etmek için hanımların derin uykuda olduğu sabahın erken saatlerini tercih ettiği için rahatça takıların sergilendiği masaların arasında dolanabiliyordu.


Sheran'ın haricinde orta yaşlarını geçmiş bir kadın dükkân sahibini bir köşede hapsetmiş, dakikalardır kararsızlığı ve müşkülpesent sorularıyla genç adamı terletiyordu.


Dikkatini anında çeken bir broşu pencerelerden giren ışığa doğru tutarken gülümsedi. Hemen hemen avuç içi kadar olan oval şeklindeki broşun gümüşten ince damarları birbirinin içinden geçerken, aralara serpiştirilmiş minik beyaz taşların tam ortası tek parça bir ametistle taçlandırılmıştı. Broşun küçük birer kopyası olacak bir çift küpeye hayır diyemeyecek olsa da böylesine ağır bir takı için kendisini bir hayli genç hissediyordu. Halası için hoş bir sürpriz olacaktı. Diğerlerinden uzağa tezgâhtaki gölgeye doğru iteledi ve küpelere bakmak için dolaşmaya başladı.


Kendi haline bırakılmaktan ziyadesiyle memnun olan Sharen, küpelerin olduğu raflara erişemeden yüzükler tarafından cezbedildi. Kapının açılmasıyla geniş mekânda çalınan zillere koşturan dükkân sahibinin sonunda kararsız kadının yorucu tekelinden kurtulup yeni gelen müşteriyle, iyi giyimli genç bir adamla konuşmaya başlamasını göz ucuyla takip etti.


Ya sevgilisine ya da annesine bir hediye alacak olmalı diye düşünen Sheran kendisini buruk bir şekilde gülümserken buldu. Bir beyefendiden takı ya da çiçek, herhangi bir hediye almayalı çok uzun zaman olmuştu, nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalışırken ahenkli bir erkek sesinin bir broşun bedelini sorduğunu duydu. Genç kadın ilk anda pek önemsemese de bakışları az önce beğenmiş olduğu ametist broşun yabancının elinde özenle tutulduğunu gördü.


Sheran "Afedersiniz," diyerek genç adamın dikkatini çekmeye çalıştı. Genç adamın bakışları üzerine ilgiyle dikilirken genç kadın "O benim," dedi kısaca. Birkaç adımda adama yaklaşırken başını kaldırması gerektiğini fark etti. Yüz yüze gelebilmek için sırtını dikleştirip çenesini hafifçe kaldırdı ve bulutsuz, berrak bir gökyüzüyle karşılaştı. Yirmili yaşlarda görünmesine rağmen biçimli yüzünden toyluk okunmuyordu. Şapkasını eline aldığı için kahverengiye çalan sarı perçemleri alnına düşmüş, kalın ama biçimli kaşlarından biri hafifçe yukarı kalkmıştı.


Genç adam belli belirsiz gülümserken bakışlarını elinde yavaşça çevirdiği broşa indirdi. "Üzerinde herhangi bir etiket göremiyorum." Sesi az önce duyduğundan daha neşeli fakat aynı çekiciliğe sahipti.


"Onu seçip kenara ayırmıştım." Sheran yaptığı ihmalkârlığa hayıflanarak yerinde kıpırdandı. Adam gülümsediğinde daha genç göründüğünü fark etmemek mümkün değildi.


Dükkânın sahibi iki müşterisinin arasındaki gerginliği fark ederek tezgâhın gerisinden olsa da gerektiğinde müdahale edebilmek için yanlarına gelmişti.


"Yanınıza almalıydınız," diyen genç adam, elini uzatarak broşu Sheran'ın önüne tuttu. "Tıpkı şuanda benim yaptığım gibi." Adamın uzun biçimli parmakları ametistin üzerine kapanırken gülümsedi.


Bir an broşu kendisine uzattığını zanneden Sheran'ın eli havada kalmıştı.


İkiliyi endişeyle dinleyen satıcıya dönen genç adam "Bir çift küpe arıyorum, broşla uyumlu olması tercihimdir." dedi


Sheran birkaç kez dudaklarını konuşmak için araladı fakat kendisini kale almayan adam karşısındaki şaşkınlığı sesini kaybetmesine sebep olmuştu. Sonunda "Eğer gerçek bir beyefendi olsaydınız, o broşun onun olduğunu söyleyen bir hanım karşısında yapacağınız en doğru hareket geri çekilmek olurdu," diyiverdi bir çırpıda.


"Bilakis küçükhanım, bir beyefendi olarak size hayatınızın dersini veriyorum." Satıcıdan tüm bedeniyle birlikte genç kadına dönen adam ametisti yavaşça havaya atıp tuttu. "İstediğiniz şeyleri elinizde tutun, bir kenarda bekletmeyin." Broş avucunun içinde kaybolurken yumruğunu salladı. "Birisi gelip alıverir."


"Sizin vereceğiniz herhangi bir öğüde ihtiyacım yok." Sheran, çenesini hafifçe kaldırarak koyu mavi gözlerinin tüm soğukluğuyla adama baktı.


"Ama broşa ihtiyacınız var." Genç adamın alaycı sözlerine eşlik eden geniş gülümsemesi beyaz dişlerini meydana çıkarırken bakışları küstah bir şekilde kadının üzerinde dolaşıyordu. Gördüklerinden hoşnut olarak mırıldandı. "Ametist sizin gibi genç ve güzel bir hanım için ziyadesiyle sönük bir taş."


"Halam içindi," diyen Sheran yüzünü buruşturmamak için çabaladı. Karşısındaki bir beyefendi olamasa da kendisine yakışmayacak bir davranıştan kaçındı. "Artık istemiyorum."


"Zaten vermeye niyetim yoktu." Genç adamın gözleri ani bir ışıkla parlamıştı.


"Umarım broşu aldığınız hanım ondan nefret eder." Manası her ne kadar iyi bir dilek barındırmasa da genç kadının yüzü sanki ömür boyu mutlu olmasını dileyen sakinlikteydi.


"Böyle güzel bir parçadan nefret etmek inanın çok zor." Genç adam bakışlarını genç kadından ayırmadan konuşuyordu.


"Umarım..."


"Lütfen pişman olacağınız başka bir şey söylemeyin."


Sheran derin bir nefes alarak dillendirmekten kaçındığı sözlerini yavaşça yuttu.


"İşte böyle..." Genç adam satıcıya dönerek "Eminim, daha başka güzel broşlarınız vardır," dedi.


Satıcı önce endişeyle ardından eğlenerek izlediği diyaloga dâhil edilmesinin şaşkınlığıyla ilk anda bocaladı. Sonra fırsatı kaçırmaktan korkarak "Akik ve kehribar olanlar da çok güzeller ve tasarımlarının bir benzerini hiçbir yerde bulamazsınız hanımefendi."


Sheran tamamen satıcıya dönerek "Sizin yerinizde olsam, müşterilerimi daha dikkatli seçerdim," dedi uyaran bir tonda. Dönüp kapıya yönelmeden önce "İyi günler, Bay Crosslaw," diye manidar bir şekilde ekledi.


"Lütfen Leydi Adlar! Diğer modelleri de bir görün."


Sheran, dükkânın zilinin uğursuz sesini arkasında bırakarak sokağa adım attığında geriye dönüp baksaydı genç adamın bakışlarının sokakta kaybolana kadar üzerinde olduğunu görebilecekti. Fakat genç kadın hizmetçisini gönderdiği mağazaya doğru seri adımlarla ilerlerken sırtı dümdüz, bakışları ise ileriye sabitti. Umarım, diye bir an düşündü fakat aniden fikrini değiştirdi.


"Umurumda değilsiniz."

KAR KÜLLERİWhere stories live. Discover now