Bölüm 14

156 20 21
                                    

Tarner'ın kolunda mihraba doğru yürürken Anicia'nın haklı olup olmadığını düşünüyordu. Manastıra gidip kendi hayatını mahvetmektense Bardalph ile evlenip adamın hayatını cehenneme çevirmek kulağa elbette çok daha eğlenceli geliyordu.

Hem koşa koşa kiliseye gelen ve mihraba doğru yürüyüşünü aç gözlerle izleyen seyircilerine hem de abisinden intikam almak için onu kullanmaya kalkan Caden'a başaramadıklarını evlilik ilanıyla gösterecek, üstüne üstlük evliliğin nimetlerinden faydalanan özgür bir kadın olacaktı. Anicia'nın teorisi bu yöndeydi. Gel gör ki teoride iyi olsa da Sheran iş piratiğe geldiğinde hep üşengeç olmuştu.

Mihrabın önünde rahiple birlikte onu bekleyen adamı görünce, kalbi aklının önüne geçerek tekledi. Bardalph siyah takımı içerisinde on yıl öncesi kadar yakışıklı görünüyordu. Yoksa sadece ona mı öyle geliyordu? Gençken Thevaris ya da abisi kadar kadınların iltifatına mazhar olmazdı, Sheran bunun nedenini nişanlısının hep dışarıya karşı soğuk ve mesafeli duruşuna bağlamıştı. Şimdi müstakbel eşinin gözlerine bakarak yürürken bu işin arkadaşının tarifi kadar kolay ve basit olmayacağının ayırımına varıyordu. Bu düşünce farkında olmadan adım atmasına mani oldu.

Tarner'ın "Artık vazgeçmek için doğru zaman değil Sheran," dediğini işitti.

"Şimdi de ben onu burada terk etsem," diye mırıldandı. Bardalph'ın gözlerindeki paniği görmek için beklemeye değerdi.

"Mizah anlayışın çok acımasız," diye fısıldadı Tarner.

Yeniden yürümeye başlayan Sheran "Acımasız olsaydım şimdi onu öylece bırakıp gitmiştim," dedi.

Tarner onu rahibin önünde bırakıp kız kardeşinin yanağına minik bir öpücük kondurdu. "Çok güzelsin."

Sheran abisine cevap vermek yerine zar zor bir gülümseme sunabildi. Şu anda tüm mizah yeteneğinin onu terk ettiğini hissediyordu. Ellerinin titrediğini saklamak için Anicia'nın son anda getirdiği çiçekleri sımsıkı kavradı. Mor süsenler. En sevdiği çiçeklerden gelin buketi hazırlatmış olması karşısında arkadaşına sımsıkı sarıldığı gibi şimdi de bukete sarılıyordu.

Bardalph'ın yanında rahibin sözlerini tekrar ettiğini fark edince daldığı düşüncelerden uyandı. Kuru bir sesle Sheran da adamın ardından kocasını ölüm onları ayırana dek seveceğine dair yemin etti. Hastalıkta ve sağlıkta elimden geldiğince seni mutsuz edeceğim.

Dudaklarında hissettiği baskıyla düşünceleri tekrar bölündü. Şaşkınlıkla irileşen gözleri yeni kocasının siyah derinliklerine bakarken çenesinin altındaki parmakların dokunuşunun ziyadesiyle farkına vardı. Kesinlikle on yıl içinde öpüşmeye yeni bir yorum katılmamıştı, yine ilk zamanlardaki gibi dudaklarından tüm bedenine tılsımlı bir şeyler yayılıyordu.

Kopan alkışlar Bardalph'ı ondan uzaklaştırırken artık karı-koca olduklarını kavradı. Elinin adamın kolu üzerine alınmasına itiraz etmedi. Mihraptan kilisenin kapısına doğru yürürlerken yanındaki adamın varlığı, üzerlerine saçılan çiçek yapraklarını, sunulan tebrikleri algılamasını zorlaştırıyordu. Nihayet arabalarının kapısı kapanınca tüm hengâme de dışarıda kaldı. O esnada karşısına rahatça oturup dışarıyı izleyen adama kaşlarını çatarak baktı. Uzayan sessizlik rahatsız ediciydi

"Verdiğiniz sözlerde durmak âdetinde olmadığınız düşünüldüğünde, bu kez beni yanıltmanızı umuyorum," dedi Sheran ve ekledi. "Lord Bardalph."

Şapkasını dizine dayayan adam bakışlarını kısa bir an ona çevirdi. "Sizi yanıltmak için sabırsızlanıyorum Leydi Bardalph."

Sheran yeni ismi karşısında irkildi. Bir zamanlar bu isim için ne kadar hevesli olduğunu hatırladı. Neredeyse on yıl geç kalınmış bir heves aynı heyecanı yaratmıyordu. Cevap vermek yerine sabah yağmaya başlayan kar yağışını izlemek için bakışlarını pencereye dikti. Kiliseyle Bardalph'ın Kent'teki evinin arası kısa olduğundan başka bir şey konuşmalarına gerek kalmamıştı. Bir düğün yemeğinin ardından da günlerin gerginliği, endişeleri ve kararsızlıkları bitecekti.

KAR KÜLLERİOnde histórias criam vida. Descubra agora