5- "He is Sublime Than Me."

5.7K 657 715
                                    

Selam, hoşgeldiniz.

Bölümün ne zaman geleceğini söylemememe rağmen herkes bugün geleceğini biliyordu flşwşcşflef vahiy indi herhalde okuyucularıma yanılmadılar

Lütfen bol bol yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınızı okurken çok keyifleniyorum.

Kontrol etmedim

————

Jimin hala adamın kucağında dururken sarayın iki yanından akın akın onlara doğru koşan askerler, omeganın eşiyle olduğunu gördüklerinde saygılarını sunmak için diz çöktüler.

Jungkook etrafında diz çökmüş 30 kadar askeri umursamadı bile. Yaşadığı olayın şokundaydı bu da bir rüya, bir hayal olabilir miydi? Uğruna aklını yitireceği eşi, haftalar sonra sonunda kucağında mıydı yani?

Jooheon'ın şokla açılmış gözleri ve depar atan kalbi aşağı bakana kadar korkudan ölecekken ikisini birlikte gördüğünde yaşadığı rahatlama tarif edilemezdi. Kralın eşini bulmuş ve onun sorumluluğundayken bir de kaybetmişti. Yere çakıldığını düşünmek bile istemiyordu...

Hala etraflarında diz çökmüş askerlere pencereden baş işaretleriyle geri gitmelerini söylemiş ikiliyi yalnız bırakmışken, kendiside sırtındaki hançerin acısına daha fazla dayanamadan yere oturmuştu.

Aldığı ilk yara değildi, hatta çokça yaraya göğüs gerdiği söylenirse en az acılılarından olduğunuda söyleyebilirdi. Hançer fazla derine girmemişti ama çıkarsa kanama başlardı. Yorgun gözleri duvara yaslanmış kızı buldu. Saçı başı dağılmış, sert ittiği için de başını çarpmıştı. Başından akan kana rağmen öylece Jooheon'ın suratına bakmaya devam etmesi onu şaşırttı. İlk gördüğünde küçük korkak bir kız çocuğu olduğunu düşünmüştü. Boşluğunu bulduğu ilk anda onu öldürmeye çalışacağını tahmin edemezdi.

Kızıl saçlı alfa, yerinde soluklandıktan sonra ayaklandı. Bıçağın sırtında yerinden oynamaması için çok yavaş hareket ediyordu. Birkaç adımda genç kıza yaklaşıp onu kolundan tutarak kaldırdığında bu kez omega ona karşı çıkmamıştı. Onunla ne yapacağı ise tam bir muammaydı...

Öte yanda Jennie'yi tamamen unutan Jimin, iri iri açtığı gözleriyle alfayı bir süre izlemiş. Sonra dayanamadan tekrar ağlamaya başlamıştı. Önce yüzü buruştu, dudağı titredi ardından yeşil gözleri kamaşarak iri yaşlar süzülmeye başladı.

"B-ben seni tanımıyorum..." dedi korkakça. Kucağından inmek istiyor ama bunu yapacak cesareti kendinde bulamıyordu.

Alfa tekrar yüzüne yaklaştığında başını eğerek uzaklaştırmaya çalıştı. Jungkook onu zorlamadı "Tanışacağız güzelim. Bir ömürü birlikte geçireceğiz..." dedi Jungkook ılımlı bir sesle.

Ona nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Ne tablolarındaki gibiydi, ne de hayallerindeki gibi. Çok farklıydı, çok daha hassas, çok daha küçük... Gözünü kamaştıran güzelliğinin yanı sıra, metreler ötede kendini belli eden narinliği Jungkook'un hareketlerini kısıtlamasına sebep olan diğer etkendi.

Onu sıkıca sarıp sarmalamak, her yerini öpüp koklamak, kırmızı leziz şeftali gibi görünen yanaklarını ısırmak, ondan uzakta kaldığı bunca zamanın acısını çıkarmak istiyordu ama yapamıyordu. Çünkü ürkek omegası, Jungkook oldukça kısık cümleler kursa bile her kelimesinde irkiliyordu.

Jimin konuşmak için ağzını açmış, ama cümlesine başlayamadan tekrar hıçkırdığından susmak zorunda kalmıştı.

Jungkook onu anlayışla bekleyebilirdi. Dikkatlice kucağında daha rahat bir pozisyona getirip sırtını ovuşturdu, sanki bebek susturmaya çalışırmış gibi pışpışladı ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.

Miracle in the PaintingWhere stories live. Discover now