1-"Isn't Your Beauty Unfair To The Stars?

8.8K 637 490
                                    

Şahsen benim en çok beğendiğim konu oldu zaten kingdom seviyordum umarım sizde beğenirsiniz❤️

———

"Prens Jeon..." dedi elçi odaya girerken "Dünyanın dört bir yanından, taç giyme töreninizi kutlamak için hediyeler ve misafirler akın ediyor!" Coşkuyla sözünü bitirdi yaşlı beta.

Veliaht prensin ise bunu çok fazla umursadığı söylenemezdi. Saçlarını ve tacını düzeltti. Kürkünü omzuna asıp aynada son kez kendine baktı.

Heybetli ve iri bir bedeni vardı. Alfa olmasının yanı sıra çocukluğundan beri durmaksızın çalışırdı. Aşırı uzun boylu ve fazlasıyla kaslı birisiydi, ne giyerse giysin belli olur, duruşuyla bile farkını ortaya koyardı.

Çocukken yaramaz, ele avuca sığmazdı. Gece odasında yatar, sabah sarayda bulunmazdı. İlk kez kaçtığında henüz 9 yaşındaydı. Babası Jeon Sewon oğlunu sarayda bulamadığında tüm çevre köylere haber salmıştı. Bu arayış diğer krallıklara kadar yayılmış, umutlar yavaş yavaş kesilmişti ki Jungkook çıplak elleriyle yakaladığı 1 tavşan, 2 sincapla birlikte geri geldi.

Sonra ise hiç durmadı, neredeyse kendi boyutundaki ağır kılıçlarla antrenmanlara katılıyor, ava çıkıyor, yalvar yakar babasıyla seferlere katılıyordu. Küçüklükten itibaren savaşır, veliaht prens olmanın tadını çıkardığıda söylenemezdi.

Ama bu kötü değildi. Halk Jungkook'a çok güvenirdi. Diğer krallıklar onun tahta geçeceğini bildiğinden gönül rahatlığıyla anlaşmalara katılırlardı. Tek başına bile herkesin gözünü korkuturdu. Kimse ona karşı çıkamaz, buna cesaret edemezdi.

Yine de ona sorulursa mutlu muydu? Kesinlikle hayır.

Abisini 7 yaşındayken bir hastalıktan kaybetmişti ve şimdi bir beta kız bir de omega erkek kardeşi vardı. Kardeşlerinin ikiside evliydi. Bu koca sarayda babasıyla birlikte yaşıyor ama onunlada fazla vakit geçirmiyordu. Fazla arkadaşı yoktu. Hayatı boyunca hep tahtı haketmek için çalışmıştı ve başarmıştı. Artık bir amacı da olmadığından kendini fazlasıyla boş hissediyordu. 

Elçi konuştukça konuşmaya devam etti. Jungkook'un başarılarını kendisi yapmış gibi övündü, böbürlendi. En sonunda "Babanız taç giyme töreninin sonraki hafta yapılacağını emretti." Dediğinde Jungkook'un dikkatini çekebilmişti.

Onaylar anlamda başını salladı. Pek heyecanlı hissettiği söylenemezdi, çocukluğundan beri bunun için çabalıyordu sonuçta.

Elçiye çıkması için ufak bir baş hareketi yaptığında beta adam çıkmak yerine büyükçe sırıttı. İmalı bir bakış atarak "Diğer krallıklardan gelen misafirlerimiz yanlarında genç ve bekar çocuklarınıda getirmişler."

"Babama söyle seçsin birini." Gözlerini kapatıp biraz olsun dinlenebilmeyi umdu.

"Sizin de gelip tanışmanız daha uygun olur." Eliyle kapıyı gösterip saygılı bir tavırla hafifçe eğildi "Dilerseniz salona kadar eşlik edeyim."

Alfa bu adamdan kurtulamayacağını bildiğinden gözlerini devirerek onayladı. Kendisi elçi olmasının yanı sıra babasınında yakın bir dostuydu. İnatçı bir kişiliği vardı, istediğini almadan durmazdı.

Birkaç kat indiler aşağı. Jungkook ve kendinden emin adımlarla yürürken, elçi hemen arkasında onu takip ediyordu. Onu gören herkes neredeyse yere kadar eğilip saygılarını sundu ve gidene kadar kalkmadı.

Salona girdiği anda büyük bir kalabalıkla karşılaştı, belli belirsiz eğilip onu süzenlerin arasından babasının yanına geçti.

"Krallığınızın yeni dönemi için tebriklerimizi erkenden sunmak istedik. Veliaht Prensin zamanı gelince çok güçlü bir kral olacağından hiç şüphemiz yok."

Miracle in the PaintingUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum