"Taehyung'um... Uğur böceğim, şşhh bak bana, lütfen bana bak." Başını duvara yaslamış bir şekilde gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Ellerimin kavradığı parmakları titriyordu.

"Gitsin... Gitsin o. Gitsin." diye titrek bir sesle konuştuğunda ellerini bırakarak yüzünü avuçlarımın arasına aldım usulca.

"Güvendesin Taehyung. Bana güven bebeğim. Ben yanındayım, bak yanındayım. Buradayım, aç gözlerini lütfen..." diye mırıldandığımda, genzime çöreklenen yumru nedeniyle konuşmakta güçlük yaşasam da bunu başardım.

O güzel kirpiklerini titreştirerek yavaşça araladığında kaygı dolu gözleri gözlerimle buluştu.

"Ateş böceğim sakinleştirici iğnelerden vuracaklar... Yine kırbaçlaya-"

Yüzünü okşarken uzanıp dudaklarımı ağzının ortasına bastırarak onu susturdum.

"Asla... Artık bunları yaşamayacaksın, izin vermeyeceğim. Bu odadan seni çıkartabilmek, bu kelepçelerden kurtarabilmek için yardıma ihtiyacım var Taehyung. Bunun için de bize doktor Namjoon yardım edecek, ondan korkma. Sana asla zarar vermeyecek." diye dudaklarının üstüne ağır ağır soluduğumda ellerim yüzünden saçlarına tırmandı ve usulca saçlarını okşamaya başladım.

Dokunuşlarım onu ufak ufak rahatlatırken, gözlerini yeniden yumdu. Kaskatı kesilen vücudu adım adım gevşedi ve yüz hatları yumuşadı.

Gözlerini geri araladığında tedirginliğini bir rafa kaldırdığını fark ettim. Bakışlarındaki korku tohumlarının üstüne perde çekildi.

"Bana güveniyorsun değil mi Taehyung'um?" diye mırıldandığımda başını hafifçe çevirip saçlarını okşayan kolumun iç kısmından öpüp beni onayladığında dair homurtular çıkarttı.

"Diğer doktorlar gibi kötü değil... Beni canavar görmeyecek değil mi?" Kaşlarıyla Namjoon'u işaret ederken hırıltılı bir sesle homurdandığında, sorduğu soru karşısında nefesim kesildi. Tanrım...

"Hayır hayır, asla görmeyecek çünkü sen canavar değilsin. Sadece seninle konuşacak. Seninle iletişim kurması gerekiyor, onun sorduğu sorulara cevap verirsen, buradan hemen çıkmanı sağlayacak. Kelepçelerden ve bu havasız odadan seni kurtaracak." diye açıkladım ona.

Başını usulca olumlu anlamda salladı. Ardından bir şey söylemeyi unutmuş gibi hızla söze atıldı. "Sen de yanımda olacaksın değil mi ateş böceğim?"

"Evet ben de burada olacağım, seni asla yalnız bırakmam." dediğimde dudakları tembel bir gülümsemeyle yavaşça kıvrılırken rahatlamış bir şekilde sesli nefesini havaya saldı. Ardından uzanarak dudaklarını ağzımın ortasına bastırdı. "Elimden de tutar mısın ateş böceğim?"

Duraksayarak alnını alnıma yaslayıp kendini orada dinlendirirken, "Doktor bana soru sorarken, elimden tutup hiç bırakmasan olur mu?" diye hırıltılı bir sesle sorduğunda burnumu burnuna sürterek gülümsedim.

"Sen yeter ki iste Taehyung'um, tutarım elbette, bırakmam hiç..."

**

Namjoon, Taehyung'u gerçekten sakinleştirmeyi başarabildiğimi, onu ikna edebildiğimi kendi gözleriyle görmüştü.

Şimdiyse Taehyung, Namjoon'un sorduğu sorulara tek tek cevap veriyordu.

Elinden tuttuğum için avuçlarımız terlese bile, parmaklarıyla elimi öyle sıkı kavramıştı ki, kolum ağrımaya başlasa dahi geri çekme gibi bir girişimde bulunmadım. Tüm sorular boyunca elini tutacağıma dair söz vermiştim.

Biz Taehyung'un yatağında oturuyorduk, Namjoon ise Hoseok'un getirdiği sandalyede tam karşımızda oturuyordu.

Bacak bacak üstüne atmış ve not defterini dizine yaslamıştı.

MADNESS • TAEKOOK ✓Where stories live. Discover now