otuz yedi

33.9K 1.6K 171
                                    

Hastane odasını sorgu odasına çeviren Cihangir'e sövmemek için kendimi nasıl tuttuğumu anlatamam. Sanki hasta olan o değilmiş gibi önünde evraklar, dosyalar, bilgisayarı. Halil numarayı sorgulatıp yarım saat önce gelmişti. Sonuçsuz tabiki. Numara aylar önce vefat eden bir teyzenin üzerine kayıtlıydı. Ama şansa bakın ki hat kullanılmıyordu artık.

Yani her kimse iyi saklanıyordu. Cihangir mesajları okumuş ama kim olduğuna dair bir fikri yoktu. "Polisim ben. Günde kaç kişinin içinden geçiyorum," demişti haklı olarak.

Şimdide suç listelerini falan inceliyordu. Arada bana aynı soruları kırkıncı kez tekrar tekrar soruyor ve işine devam ediyordu.

En sonunda boynunu ovalayarak başını kaldırıp benim sıkkın yüzüme baktı. Dudağımı büküp başımı omzuma yatırarak baktım ona. Halime gülüp kapattı bilgisayarı ve dosyaları. "Halil sen bunları al. Zaten yarın sabah çıkacağım. Sen Kiraz'ın telefonunu takipte kal. Haberleşiriz," diyerek yanına vurdu.

"Yarın mı?" diye şaşkınca sorsamda beni umursamadı.

"Tamamdır abi. Selma Teyze'yi ve Ecrin'i eve bıraktım. Çok kalmak istedi ama Kiraz burada diye daha iyi olur dedim. Bir şey olursa haberleşiriz," diyen Halil'e "Eyvallah koçum. Sağolasın," dedi Cihangir ve Halil eşyaları toplayarak çıktı.

Onun arkasından bakıp dururken "Yanıma gelsene yavrum," diyen Cihangir'le göz devirdim. "Gelmiyorum ben senin yanına. Sorularıma cevap ver önce bakayım."

"Güzelim buradayız işte. İyiyim, sabah daha da iyi olurum. Ne olursa olsun sabah çıkacağım. Şimdi gel bakayım yamacıma," diye tekrar yatağa vurunca ayaklandım. "Şu yüzünü de asma artık. Bak iyiyiz, birlikteyiz."

Hemen yanına uzanıp göğsüne başımı yaslandım. "İyi ol Cihangir. İyi ve yanımda ol."

Saçlarımı okşayarak dudaklarını bastırdı onlara. Elleri tarar gibi geziniyordu üzerlerinde. Her an daha sıkı sarıyor, kolları arasında boşluk kalmayacak şekilde kayboluyordum. Seviyordum bu hissi. Yanımdaki varlığı ne olursa olsun huzur sebebimdi.

"Ne geçiyor kafanın içinden?" demesiyle göğsüne dudaklarımı bastırdım. Burnumu gülerek göğsüne sürttüm. "Sen ve ben."

"Bizi düşünüyorsun yani. Güzelmiş," demesiyle daha çok güldüm. Biz olma hissi içimdeki kelebekleri uçuruyordu. "Güzel olan ne Cihangir Bey?" diye tek kaşımı sorgularcasına oyunbaz bir tavırla baktım ona.

Anlamış gibi dudağının kenarını kaşıyıp burnuma dudaklarını bastırdı, ucunu öptü. "Sen güzelsin, güzelim. Yetmez mi?"

Göz kırpıp tekrar kendine yasladı beni. "Kalbimi sekteye uğratıyorsunuz başkomiserim. Lazım o bana."

Hafifçe kahkaha atıp yüzümü avuçlarına aldı. Alnıma dudaklarını bastırıp oradan yanaklarımı ve burnumun ucunu öptü. "Daha önemli bir mevzumuz var gibi. Sence yok mu?" derken ukala bir tavırla dudağını ısırıp göz kırptı.

Akıl mı kaldı ben de Cihangir?

"Ne ola ki?" dememle kahkaha attı. "Çok önemli bir mesele Kiraz Hanım. Detaylı bir konuşma şart," diyerek yüzüme yaklaştı.

Bakışlarım dudaklarına düşerken cevap vermekte zorlanıyor gibiydim. "Konuşalım."

Gülerek dudağını dudağıma sürttü. Biraz daha ona doğru atılsamda mesafeyi koruyarak ciddi bir şey söyleyecek imajıyla dudaklarıma doğru konuştu. "Seni öpmem gereken önemli bir konu var yavrum."

Dudaklarını dudaklarıma yasladı ve nazikçe öpmeye başladı beni. Alt dudağımı kavrarken gözlerimi kapayıp üst dudağını usulca emdim. Dişlerini dudağıma hafifçe bastırıp çekerek ayrıldı benden.

"Biz evlenelim mi Kiraz?"

...

Kiraz: Böyle değildi,

Kiraz: Asiye, anam ben elden gidiyorum.

Asiye: Ha? Nereye kız?

Kiraz: Manşet düş, başkomiserden sevgilisine hastane odasında bok teklif!

Asiye: Oha, evleniyor musunuz?

🍒

Düzenlenmiştir.

Cihangir'den hızlısı mezarda. Oy ve yorum bekliyorum.

Seviliyorsunuz<3

KISADIR AŞKIN BOYU | Yarı Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin