Dürüst olmak gerekirse istediğim kişi olduktan sonra da sevecektim. Biliyordum.

Hepsinin de benden cevap beklediğini biliyordum, benim tek yaptığımsa dudaklarımı büzüp omzumu silkmek olmuştu. Karşılığındaysa Ling'in 'sinirim bozuldu, yaklaşmayın' bakışlarına maruz kalmıştım. Üçünün sessizliğine rağmen Wanwan sevecen bir şekilde konuştu. "Neden olmasın? Hem diğerleriyle de tanışmış oluruz."

Hanzo'yla birbirimize bakıp kafamızı onaylar anlamda sallarken arkadan Moskov'un sesi duyulmuştu. "Noluyor burda amına koyim?"

-

Onbir kişi olarak sokaklarda yürümenin bu kadar garip hissettireceğini düşünmemiştim.

İlk başta 7 kişi gitmeyi planlamıştım. Fakat Moskov, Selena'nın geleceğini duyunca ona belli etmemeye çalışarak fikrini değiştirmişti ve katılacağını söylemişti. Dyrroth da Moskov geleceği için gelmişti. Lakin Gusion ve Lesley'in neden bizi takip ettiğine dair hiçbir fikrim yoktu.

E tabi bu kadar kalabalık bir grup liseli sokakta yürüyünce insanlar dönüp bakıyordu ve bizi inceliyordu. Normalde dikkatlerin üstümde olmasından asla hoşlanmam ama yürürken Hanzo'nun koluna girmiştim ve bu her şeye değerdi. Gerektiğinden daha huzurlu hissediyordum.

Bu huzurum Hayabusa'nın bize dönmesiyle bozulmuştu. "Geldik!" dedi ve arkadaşken her cuma akşamı uğradığımız, benim nefret ettiğim yeri, kayaları gösterdi. Hanzo'nun kolu benimkini sıkıştırırken sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Aklıma kayalıktan düştüğüm ve bacağımı kırdığım anlar geliyordu, o zamandan beridir sahilde duran bu kayalıklardan korkuyordum. Ve biz her seferinde de buraya geliyorduk.

"Burası olmaz." dedim oldukça kesin bir tavırla. Normalde kibar konuştuğum için şaşırmış olan yüzler bana döndü. "Ama buraya gelirdik hep?" Hayabusa tek kaşını kaldırıp birkaç adım bana yaklaştı. Pekala, Hanabi. Onlara değiştiğini göster.

"Çünkü siz sevdiğiniz için sesimi çıkarmıyordum." dedikten hemen yan yana dizilmiş olan iki bankı ve karşısındaki, onları oturabileceği yükseklikte olan duvarı işaret ettim. "Orası iyi gibi duruyor." Ne düşündüklerini dinlemeye fırsat bırakmadan Hanzo'yu kolundan çekiştirerek oraya doğru yürümeye başladım.

Sonunda banklara sırasıyla Lesley, Gusion, Hanzo, ben, Selena, Moskov ve Dyrroth olarak oturuyorduk. Diğer dördü de sahille yürüyüş yolunu ayıran duvarda oturuyorlardı. Bu dörtlü ve ben dışındaki herkes de bizim aramızın iyi olmadığını biliyordu. Bu yüzden ortalık oldukça sessizdi.

Kagura konuşmaya başladı. "O gün, sana çıkıştığımızı biliyoruz. Özür de dileriz, ama bize neden ondan önce uzaklaştığını söyler misin?" dedi oldukça sakin bir sesle. Onunla bu şekilde konulmayı özlemiştim. "Birincisi amacım sizden uzaklaşmak değildi, sadece yakınlaştığım biri vardı." dedim yanımda oturan kişinin elini tutarak. Karşılığında elimin aynı şekilde sıkıca tutulduğunu fark edince devam ettim. "Ve beni gerçekten anlamaya çalıştığınızı düşünmüyorum."

Wanwan kaşlarını çatmıştı. "Mesela?" Gözlerimi devirdim. Eğer gerçekten düşünseydi çok fazla örnek olduğunu biliyordu. "Beni buraya barışmak için çağırdığınıza emin misiniz?" dedim gözlerimi karşımdaki kişilerin üzerinde gezdirerek. Bu sefer konuşan kişi Hayabusa oldu. "Hata yaptık ve özür diliyoruz. Konuyu kapatmaya ne dersiniz?" Söylediği şey oldukça mantıklıydı. Her ne kadar genel olarak haklı olsam da o gün Wanwan'a Ling ile alakalı söylediğim şey, onun bana olan davranışlarını etkilemiş gibiydi.

Ayağa kalktım. "Bana uyar ama..." ayaklandığım için merakla bana bakan Hanzo'ya bir bakış atıp ellerimi Wanwan ile Kagura'nınkiyle birleştirdim. "Kız kıza biraz yürümek ister misiniz?" dedim olabildiğince samimi olmaya çalışarak. İkisiyle yalnız kalmak beni ürkütse de Wanwan'dan özür dilemem gerektiğini biliyordum ve aramızı sakinleştirecek kişinin de Kagura olduğunun farkındaydım.

sunflower |hanzo'hanabiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang