18

443 29 26
                                    

Sımsıkı tuttuğum mikrofondan yavaşça uzaklaşırken yüzümde atamayacağım bir gülümseme olmuştu. 3 gün içinde geçirdiğimiz en iyi prova bugündü, her ne kadar cuma günü söylemeyi planladığım şarkıları söylememiş olsak da. Bugün sadece Arctic Monkeys'den gitmiştik ve bu kesinlikle bizi dinleyenlerin hoşuna gitmiş gibi gözüküyordu.

Geri çekilip arkamda yer alan, grubun kalanına baktım. "Tanrım, bugünün devamını kimse kötü yapamaz." dememle Dyrroth son sergilediğimiz şarkı hakkında birkaç detay hakkında konuşmaya başlamıştı. Moskov onu dinlerken ben de sessizce gitarını toplayan Hanzo'ya yaklaştım. "Yaptığın solo mükemmeldi." dedim rastgele bir sohbet açmak için.

Kılıfın kilitlerini kapattıktan hemen sonra çömeldiği yerden, yüzünde şeytani bir sırıtışla bana döndü. Bu bakışı biliyordum, benimle uğraşacaktı. "Hangi solom? Az önceki mi yoksa seni etki-" Sözünü daha bitiremeden arkamdan birinin adımı tüm gücüyle bağırdığını duymuştuk, ikimiz de oraya baktık.

Bu Kagura'ydı, ellerini ağzının iki yanına sabitlemiş ve bağırıyordu. Sanki normal bir şekilde söylese duymayacakmışım gibi. Derin bir nefes alıp arkasındaki kişileri de inceledim. Hayabusa, Ling ve Wanwan. Kadrodan kesin olarak çıkarabileceğim tek bir şey vardı, o da beni çağırmalarının nedeni kesinlikle küslüğümüzle alakalı olduğuydu. Onları liseye geçtiğimden beri tanıyordum, böyle olduğuna emindim.

Hanzo'ya "Hemen geliyorum." dedikten sonra cevap vermesini beklemeden sahneden atladım ve dört kişinin yanına ilerledim. Tabi aramızdaki mesafeyi kapatana kadar dördü de bütün vücudumu izlemişlerdi ve bu beni geriyordu. Yine de onlara belli etmemek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım. "Bir sıkıntı mı vardı?" Bana bağıran kişi o olduğu için gözlerimi Kagura'nınkilere sabitlemiştim ve ayırmaya da hiç niyetim yoktu.

Fakat belli ki o da hiç çekinmiyordu. "Biz son yaşanan şeyleri seninle detaylıca konuşmak istiyorduk," yanında duran Hayabusa'nın elini tutmasıyla az önceki kararlılığım bozulmuştu ve gözlerimi Kagura'nınkilerden çekip birleşen ellerine indirmiştim birkaç saniyeliğine. Sanırım Hayabusa ben yokken işleri yoluna koymuştu. "Senin üzerine fazla geldiğimizi kabul ediyoruz ve-"

"Uzattıkça uzatıyorsun Kagu." Ofladıktan hemen sonra yüzünden gerginliği okunan kızın sözünü kesen Ling gözlerini devirip devam etti. "Beraber takılalım mı diyecektik, eskisi gibi. Hem bize kendimizi açıklama fırsatı vermiş olursun." Sesinden ima akıyordu, şu an bunu ona zorla yaptırdıklarına yemin edebilirdim. İsteksiz olduğu her halinden belliydi.

Ben henüz ne cevap vereceğimi düşünmeden birinin kolunu omzumda hissetmiştim. "Bu akşam bizim grubun planı var. Başka bir zamana erteleyin..." Kagura'nın boyuna gelmek için eğilmişti yine de amacına pek ulaşamamıştı. Karşımızdaki kız yaklaşık 40 santim ondan kısaydı çünkü. Yine de umursuyor gibi gözükmüyordu, gözlerini Ling'e çevirdi. "bizi de davet edemeyecekseniz eğer."

Küçükken hayal ettiğim şeylerden biri de büyüyünce güçlü bir kadın olmaktı. Kendi ayakları üzerinde duran, ne isterse yapabilecek derecede özgür ve kimseye muhtaç olmayan bir kadın. Dokuz yaşındaki ben, önümde duran dört kişiye havalı bir cevap vermek isterdi. Onlara düşündüğü şeyi hiç çekinmeden belirtip bu işi hızlıca sonlandırmak isterdi. Fakat tam şu anki ben, neredeyse o zamanki yaşının iki katı olan ben, yanındaki kişinin verdiği cevaptan oldukça memnundu. Bugün akşam için hiçbir plan yapmamış olmamıza rağmen, yalan söylemesinden bile oldukça memnundu.

Arkadaşlarım hakkında inanılmayacak derecede hassas davrandığımı biliyordu, beni o kadar iyi tanıyordu ki belli etmesem de cevap vermekte zorlanacağımı biliyordu. Bu yüzden beni desteklemesini seviyordum. Olmak istediğim o kadın olana kadar da seveceğime emindim.

sunflower |hanzo'hanabiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora