14

357 31 49
                                    

Gözlerimi elimden geldiğince Kagura'dan uzak tutmaya çalışarak yanımdaki Dyrroth'a biraz daha da yaklaşmıştım.

Şu an cuma günü olacak etkinlik için okulun konferans salonunda birazdan yapacağımız provalara hazırlanıyorduk. Burası zaten geçirdiğim son panik atak yüzünden sevmediğim bir yer değilmiş gibi, küs olduğum eski en yakın arkadaşım da buradaydı. Tam da tahmin ettiğim gibi çok da güzel olmamasına rağmen tatlı bir tınısı olan sesini değerlendirecekti, muhtemelen Japonca bir anime opening'ini ya da ending'ini söylerdi.

Onu tanıyordum, günlük hayatında Japonca şarkılar mırıldanmayı seviyordu.

Sonunda Selena'nın yüzüme doğru eğilmesiyle kendimi Kagura hakkında düşünmekten alıkoyabilmiştim. "Tedirgin hissediyor musun?" Yüzünde oldukça üzgün duran bir ifadeyle bana bakıyordu karşımdaki kız. Yalan söylemek istemediğim için kafamı onaylar şekilde salladım. "Buraya son gelişimde çok güzel şeyler olmamıştı," dedim başkanlık seçimlerini hatırlayarak. Aradan yaklaşık bir-iki ay geçmişti yine de dün gibi aklımdaydı. "Ayrıca Kagura'nın burada olması sinirlerimi bozmuyor değil."

Bunu dedikten hemen sonra gözlerimi arkadaşlarıyla samimi bir şekilde konuşan Kagura'ya çevirdim. Bensiz oldukça mutlu gözüküyordu. Hoş, ben de onsuz daha rahat hissediyordum. Yine de eksikliğini hissetmiyor değildim.

Selena tekrardan aklımı Kagura ile meşgul etmemi önledi. "Onlara aslında ne olduğunu göstereceksin." dedi elini omzuma koyarak. Derin bir nefes verdim. "Ya kötü söylersem?" Buna karşılık olarak muhtemelen Hanzo'dan aldığı bir huy olan göz devirme hareketini yaptı. "Bu sadece prova, bunu sakın unutma."

Kafamı salladım ve oturduğum yerden kalktım. "Biraz hava almaya ihtiyacım var," yanımdaki Dyrroth'a bir bakış attım. Hangi şarkıları çalacaklarını tartışıyordu ve ben o kadar umrunda değildim ki ona gideceğimi haber vermeye gerek duymadan merdivenleri çıkmaya başladım.

Salonda Hanzo'yu henüz görememiştim, gerçi son görüşüm ona sarılıp 'Hanzo-kun' dediğim bir andı. Bu nedenden olsa gerek görmeyi pek de iple çekmiyordum. Sonuçta... oldukça utanç vericiydi. Sadece sarılmıştım evet ama sarıldığım kişi o olunca biraz farklı oluyordu.

Sonunda salonun kapısından dışarıya çıktığımda gözlerim güneş ışığından dolayı kısıldı. Refleksle elimi alnıma koyduğumda etrafa kısa bir göz attım. Dikkatimi çeken tek şey -hemen yanıma Greg Gonzales'i koysalar bile dikkatimi çekebilecek tek şey daha doğrusu- eski arkadaşlarımın buraya yaklaşmasıydı. En başta Hayabusa olmak üzere ardından Ling ve Wanwan geliyordu.

Açıkçası Ling ve Wanwan umrumda değildi ama Hayabusa bana doğru yaklaşırken kalbim hiç de sakin gibi hissettirmiyordu. Pekala, onunla konuşmak istemiyordum. Onu görmek bile istemiyordum. O ve bencil düşüncelerinin bana yakın olması düşüncesine bile katlanamıyordum. Yine de onları umursamadan yürümeye devam ettim.

Tek yapacağım yanlarından geçip gitmekti, oldukça kolay Hanabi.

"Hanabi," Wanwan'ın bana seslenmesiyle yutkunup ona baktım. "Kagura içerde mi?"

Onunla oldukça uzun bir süredir konuşmuyordum yine de benimle konuştuğu ilk şey buydu. Sinirden seğiren gözüme rağmen cevap vermek için hazırlanıyordum ki yanıma ne zaman gelmiş olduğunu fark etmediğim kişi cevap verdi. "Neden gidip kendin kontrol etmiyorsun?"

Kafamı hafifçe ona çevirdim. Normalde geriye yapıştırdığı kızıl saçlarını bu sefer serbest bırakmıştı. Kaşlarını sadece onlarla konuşmaktan hoşlanmadığını belli edecek kadar çatmıştı. Gözlerimi biraz aşağıya kaydırınca sıkıca tuttuğu gitar kılıfından anlaşılıyordu ki laf atarlarsa ya da başka bir şey yaparlarsa buna karışılık verecekti.

sunflower |hanzo'hanabiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin