Bakışlar ona dönerken Minho gayet soğukkanlı bir şekilde Chan'a çekilmesi için eliyle işaret ettikten sonra kapıyı tıklatıp içerideki çocuğun dikkatini üzerine çekti. "Jeongin kapıdan uzaklaş, tamam mı?"

İçeriden gelen hıçkırık sesine karışmış onaylayıcı seslerle Minho birkaç adım gerilemişti. Onun ne yapacağını anlayan Felix ayağa fırlasa da alfanın güçlü tekmesinin çıkardığı sesle korkarak geri sıçradı.

Minho öyle güçlü vurmuştu ki kapıya, kapı hızla açılmış arkadaki duvara büyük bir gürültüyle çarpmıştı. Kilit yeri ise tamamen kırılmıştı.

Minho üstüne doğru gelen kapıyı tutup hızla içeri girmiş ve bir köşeye sinmiş, ağlayan Jeongin'e doğru yürümüştü.

"Geçti, tamam." Genç alfa kolları arasında titreyen betaya sarıldığında Hyunjin de hızla odaya dalmıştı. Minho, ikisinin konuşması gerektiğini düşündüğünden ağlayan çocuğun saçını okşadıktan sonra ayaklanıp dışarı çıktı.

Hiçbir şey olmamış gibi eski yerine oturup hala yanmaya devam eden sigarasını tekrar parmakları arasına alırken onu izleyen Jisung ile göz göze gelmişti.

Genç omega, o an Minho'nun bomboş bakan bakışlarına kapıldığını hissetti. Yanındaki Felix'in tuttuğu kolundaki dokunuşları yavaşlamıştı. İkisi de bakışlarını çekmezken Jisung ağzının kuruduğunu hissederek yutkundu. Bu dilinin yeniden sızlamasına sebep olmuştu.

Minho'nun bakışları Jisung'ın oynayan adem elmasını buldu. Ardından genç omega bu çekime daha fazla dayanamayarak ayaklanmış ve ortamı terk ederek bahçeye çıkmıştı.

O sırada Seungmin, çoktan olaylara el atarak kapıdaki hasarı onarabilecek birilerini çağırmış ve Felix'i sakinleştirmişti. Hyunjin ve Jeongin konuşarak aralarındaki meseleyi halletmişlerdi.

Bunlar olurken Jisung ise hala bahçedeki salıncakta oturuyordu. Temiz hava kendine gelmesini sağlamıştı. Ciğerlerini bol bol dinlendirdi ve birkaç nefes egzersizi yaptı. O sırada eve gelen tamirciler ve ustalar kapıyı onarmaya başlamışlardı bile.

Genç omega, gürültülü matkap sesini hiç çekemeyeceğini düşünerek tamir işi bitene kadar bahçede oturdu. Bir ara evin cam kapısı açılmış ve Minho dışarı çıkmıştı. Jisung kafasını kaldırıp kimin geldiğine baktığında Minho da ona kısa bir bakış atmış, ardından karşısındaki duvara yaslanmıştı. Cebinden sigara paketini çıkardı ve içinden bir tane alıp dudakları arasına yerleştirdi.

Bir elini siper ederek sigarasını yakmış ve büyük bir nefesle dumanı ciğerlerinden dışarı atmıştı. Bunlar olurken Jisung ise sadece onu izliyordu. Nefret ettiği çocuğun her an ona batan hareketleri ne zamandır kendisine çekici gelmeye başlamıştı? Kafasında bunu tartıyordu omega. Onunla iki kez yatmış olmasıyla bağdaştırıyordu bu durumu. Jisung değil, kurdu etkileniyor olmalıydı.

"Ne bakıp duruyorsun?" Alfanın sesiyle transtan çıkar gibi kafasını iki yana sallamış ve gözlerini devirmişti. "Ne bakacağım be sana? Yanlış anlamışsın."

Salıncağın üstünde kollarını ve ayaklarını birbirinin üstünde çaprazlayıp kendini biraz sallamaya başlamıştı. Minho'nun yüzünde ufak bir sırıtma belirirken elindeki zehirden bir nefes daha aldı. İkilinin arasındaki sessizlik Minho içtiği sigarasını bitirene kadar sürdü. Büyük olan ayağının ucuyla sigarasını söndürüp izmariti betona doğru ittirdikten sonra Jisung'ın yanına adımladı.

Bedenini salıncağa bırakıp ona kaşları çatık bir şekilde bakan çocuğa döndü. "Dilin acıyor mu?"

Jisung alaylı bir şekilde gülmüştü. "Yok, hiç acımıyor. Alt tarafı yanan bir şey değdi canım!"

Omega karşısındaki alfaya 'Gerizekalı mısın?' bakışlarını gönderirken Minho yeniden sırıttı. Sol elini kaldırıp Jisung'ın çenesine koyduktan sonra ona yaklaşıp "Uzat, bakayım." dedi. Jisung ise sinirliydi. Minho'nun bu hallerini hiç anlamıyordu. Çenesindeki elini ittirip kalkmaya yeltendi.

Genç alfa, onu bileğinden yakalayarak tekrar salıncağa oturmasını sağlamıştı. Jisung "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye çıkıştı ancak Minho'nun pek de umrunda değil gibiydi. "Sadece bakacağım."

"İstemiyorum." Jisung geri çekildi. Minho ise onun üzerine biraz daha eğildi. Jisung'ı salıncakla arasına sıkıştırdı. Alfanın sıcak nefesi yüzünü yalayıp geçerken küçük olan yutkundu. Kurdunun hareketlenmeye başladığını hissediyordu. "Çekil." diye konuştu, sesini bulabildiği kadar. Ondan bu kadar etkilenmeye başlaması sinirlerini bozuyordu.

"İstemiyorum." Minho bakışlarını Jisung'ın dudaklarına indirirken fısıldadı. Yavaşça ona yaklaşmaya başlamıştı. Burunları birbirine değdiğinde bahçenin kapısı gürültüyle açıldı.

Genç omega birden nereden geldiğini anlamadığı bir güçle üstündeki alfayı göğsünden ittirmiş ve anında toparlanmıştı. Minho gülmemek için kendini sıkarken bahçeye giren Hyunjin ise onlara tuhaf tuhaf bakıyordu. Birkaç adımda yaklaşıp ikilinin yanına gitti.

"Oha, yüzünüz gözünüz mor değil lan! Bu kadar uzun süre kavga etmeden nasıl durdunuz amk?"

Jisung, boğazını temizleyerek ayaklanıp arkadaşının omzuna kolunu attı. Boyu kısa olduğu için bu görüntü komik görünse de o an kimse umursamadı. "Hyunjin!"

"Jisung?!" Hyunjin aniden bağıran arkadaşına karşı kulağını ondan uzaklaştırmaya çalışarak cevap vermişti. Jisung diyecek bir şey bulamayıp arkadaşını içeri doğru yönlendirdi. "Jeongin'e ne demiştin anlatsana bir."

Hyunjin ilgisini çeken konuyla anında konuşmaya başladı ve ikili birlikte içeri girdiler. Hala salıncakta oturan Minho ise tek elini saçlarının arasından geçirip ofladı. Bakışlarını yerdeki çimenlere dikip cebinden yeniden sigara paketini çıkarmıştı.

Birkaç günün ardından pazartesi gelip çatmıştı. Jisung güzel yatağından hiç çıkmak istemese de çalan telefonuyla mecburen doğruldu.

Gözlerini açmaya bile hayrı olmadığı için eliyle yoklayarak telefonunu bulmuş ve kimin aradığına bakmadan cevaplamıştı. "Alo?" Boğuk sesi ahizeden karşı tarafa ulaştı.

"Bize gelmen için on dakikan var. Kahvaltımda sebzeli bir tost istiyorum. Acele etsen iyi olur köle."

Minho'nun sesinin ardından telefon çat diye kapanmıştı. Jisung kaşlarını çatıp telefonu kulağından uzaklaştırdı ve saate baktı.

Saat sabahın altısıydı ve Lee Minho sebzeli tost yerine güzel bir dayak yemek istiyor olmalıydı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now