dondurmalar

42 11 3
                                    


jacob daha fazla dayanamayacağını hissederek geri çekildi, boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. kevin'ın ona yakın olması nefeslerinin birbirine karışması ona güzel hissettirmişti. jacob bu hissin piyano çaldığında, basketbol oynadığında hissettiği gibi olduğunu fark etti.

jacob korkmadan edemedi. ailesi her zaman ona iyi hissettiren şeyleri yapmasını engelliyordu. elinden alıyorlardı. hepsi jacob'ın iyiliği içindi, hep öyleydi. hep bunu söyleyerek yapıyorlardı. jacob ailesi eğer kevin'ı öğrenirse onu da alacaklarını biliyordu. çocukçaydı belki de basketbola bir çocuğun oyuncak ayısına tutunduğu gibi tutunmuştu. ailesinin itirazlarına rağmen devam etmişti alamadıkları tek şeydi. jacob kevin'ı da almamalarını sağlayacaktı. bunu biliyordu, ne olursa olsun bu hisse tutunmak istedi.

kevin jacob'ı izliyordu az önce ondan uzaklaşıp kaşlarını çatarak karşıya neden baktığını merak ediyordu. kevin yanlış bir şey yapıp yapmadığını düşünüyordu şu an onu rahatsız mı etmişti? jacob'ın nefesleri hızlanmaya başlayınca panikleyerek elini onun omzuna koydu.

'jacob? iyi misin?

jacob kevin'ın sesi ile düşüncelerinden ayrıldı, kafasını endişeyle ona bakan çocuğa döndü.

"ne?"

'daldın, iyi misin?'

"ha, evet. iyiyim bir şey yok."

kevin'ın inanması için gülümsedi, hala omzunda olan elinin ağırlığını hissediyordu. elini tutmak istiyordu, kimseye hesap vermeden. kimseye açıklama yapmadan ama biliyordu yapamayacağını.

yoruluyordu gün geçtikçe çevresine belli etmemek için çok çaba sarf ediyordu ama içten içe giderek pes etmeye, bütün ipleri onların eline vermeye günbegün yaklaştığını biliyordu.

jacob kafasını kevin'ın omzuna koydu. kevin bunu beklemiyordu, jacob'ın bir anda modunun düştüğünü fark edebiliyordu. kolunu kafasını omzuna yaslayan çocuğun beline sardı.

'iyi olduğuna emin misin?'

"hayır."

'benim yüzümden mi kendini kötü hissettin?'

"hayır saçmalama, ne alaka?"

'bilmiyorum... bir anda keyfin kaçtı.'

"ailen onlara yönelimini açıkladığında nasıl tepki verdiler?"

'şu an ne alaka?'

"soruma cevap verir misin? lütfen..."

'biliyorsun, geçen gün anlattım. kendilerine hazır olduğum için söylemedim zorundaydım daha fazla devam edemezdim ama olayları anlattıktan sonra yanımda oldular. bunu o zamanlar büyük ihtimalle o hâlde olduğum için destek oldular diye düşünüyordum o yüzden biraz daha iyiye gittiğimde yani liseye başlarken konuştuk.'

"ne dediler peki?"

'bana salak olduğumu söylediler, ne olursa olsun yanımda olacaklarını ve destediklerini söylediler. eğer mental olarak iyi olduğum bir an söylemiş olsaydım da sonucun değişmeyeceğini falan işte. kısaca iyi karşıladılar, neden ki?'

"ben yapamadım yani hiç söylemedim. çok istedim söylemeyi herkesin beni bilmesini umrumda değildi ama herkesin bilmesi demek ailemin de öğrenmesi demek bu yüzden lisenin en başında seni ilk gördüğümde vay be demiştim. kiskanmıştım bir bakıma kimseyi umursamıyordun. kendi arkadaşlarım arasında da var ailesi bilen vesaire onlar için de aynısını hissetmeden edemedim."

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now