randevu

45 12 8
                                    


jacob dün kevinla buluşmak için sözleşmişti bu yüzden bugün okul saatleri boyunca aşırı heyecanlıydı. sürekli saate bakıyor okulun bitmesini bekliyordu.

öbür yandan kevin da heyecanlı sayılırdı kendisinden bütün lise hayatı boyunca nefret eden çocukla buluşacaktı kendini heyecanlıdan çok gergin hissediyordu.

kevin öğle saati olduğu için arkadaşları ile yemeklerini yemek üzere bahçeye çıktı. yine her zamanki gibi havadan sudan konuşuyorlardı. kevin arkadaşlarını seviyordu, kendisini onların yanında daha çok kendi gibi hissediyordu. eğer onlara da jacob'a anlattıklarını anlatırsa kötü tepki vermeyeceklerini tahmin edebiliyordu. sonuçta onları dört yıldan beri tanıyordu ve bir şeyler gizlemek istemiyordu.

yemeğini yerken bir yandan da dün olanları düşünmeden edemedi. jacob son bir haftada genel olarak değişmişti ona göre. kevin'dan kaçmıyordu hatta ilk o geliyogeliyordu. kevin nasıl hissedeceğini hala çıkarmamıştı yine de akışına bırakmaya karar verdi. aklına dünkü sarılışları gelince kendi kendine güldü. bunun dışarıdan çok garip durduğunu fark edince kendini anında toparladı.

yemek yedikleri dakikalar boyunca mutluydu kevin. en sevdiği insanlarla konuşuyor bir yandan da gülüyordu. onlara jacobla olan okul sonrası buluşmalarını bile söyledi. arkadaşlarının tepkisi gerçekten görülmeye değerdi. hepsinin şaşırması doğaldı o da şaşırıyordu.

kevin yemeğini bitirince arkadaşlarına veda ederek müzik salonuna gitmek için yola koyuldu. bugün gitarını yanında getirmemişti ama aşağıda gitar olduğundan bunu çok sorun etmedi. müzik odası genelde boş oluyordu özellikle öğle aralarında kevin şu anda da boş olduğu saatlerden biri olmasını umuyordu.

kapıyı açtığında bütün umutlarının boşa gitmemiş olmasına sevindi. teneffüs bitene kadar burada oyalanacağı için rahat bir yere yerleşti ve gitarını çalmaya başladı.
.
.
.
.
sonunda okulun bittiğini belirten zil çaldığında jacob rahatladığını hissetti. bütün gün kevin'ı görmemişti ve çocuğun bir anda vazgeçip vazgeçmediğini merak ediyordu.

aceleyle eşyalarını toplamış ve sınıftan ayrılanların peşinden okulun içindeki kalabalığa karışmıştı. merdivenleri hızla iniyor bir an önce okulun kapısındaki yerini almak için sabırsızlanıyordu.

bahçeye çıktığında koşmak istese de yavaşça ilerlemişti, okulun çoğu çoktan okulu terk ediyordu. kevin'ın onu görebileceği bir yerde kapıya yakın bir şekilde gelecek olan çocuğu beklemeye başladı.

geçen on dakika ona on saat gibi geliyordu şu an ve kevin'ın çoktan gitmiş olabileceğini düşünüyordu. ellerini pantolonunun kenarlarına bir kez daha silip kapıya bakmaya devam etti. o sırada koşarak okulun kapısından çıkan kevin'ı gördü. elinde olmadan gülümsemişti jacob.

kevin jacob'ın çoktan gitmiş olabileceğini düşünüyordu çünkü okulda öğretmenler dışında kimse kalmamıştı ama bahçeye çıktığında yanıldığını onu bekleyen jacob'ı gördü. koşmaya devam ederken onu bekleyen çocuğun yanına ulaştı sonunda.

'hey!'

"nefes nefese kalmışsın."

'gittiğini düşünmüştüm.'

"ben de çoktan gittiğini düşünüyordum."

kevin nefeslerini düzene sokana kadar sessiz kaldı, jacob'ı izlemekle meşguldü.

'ögretmen son dakika bir şey istedi, o yüzden geç kaldım. üzgünüm bekletmek istemedim.

"sorun değil, gidelim mi?"

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now