peri masalı

51 15 6
                                    


jacob bunca zamandır sevmediği çocukla bir anda yakınlaşmaya daha doğrusu konuşmaya başladığı için garip hissediyordu.

başından beri arkadaşlarına onunla konuşmayacağını hatta asla arkadaş olmayacağını söylüyordu ve şu an kendi sözlerini çiğniyordu.

basketbol maçının üzerinden üç gün geçmişi şu an perşembe gününün bitmesine son iki ders kalmıştı. bu süre boyunca kevin ile hiç iletişime geçmemişti. diğer çocuk ondan kaçıyor gibiydi resmen. younghoon new ile konuşmak için onların yanına giderken jacob da peşinden gitmişti onun geldiğini gören kevin direkt kaybolmuştu. jacob bu konu hakkında nasıl hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, önceden yaptığı gibi umursamak istemedi ama artık çok geçti bunun için.

şu an jacob adımlarını arka bahçeye yönlendirmiş ve kevinla konuşmaya gidiyordu. daha fazla beklemek istemiyordu.

görmek istediği çocuk ağaçların altındaki banka oturmuş elindeki kitabı okuyordu, duyduğu adım sesleri ile kafasını kaldırmış ve jacob'ı görmüştü. genç çocuk onun geleceğini biliyordu daha doğrusu tahmin edebiliyordu.

"selam."

'selam.'

başka bir şey demeden kevin'ın yanına oturdu jacob. ne diyeceğini bilmiyordu çünkü saçmalamak da istemiyordu. sohbete güzel bir konu ile başlaması gerektiğini düşündü.

"ne okuyorsun?"

'heartstopper, biliyor musun?'

"aa evet, çok seviyorum bütün ciltleri var bende."

'bende de. diziyi izledin mi?'

"evet çok güzeldi."

'ben de izledim.'

"bir gün beraber izlemeliyiz, sende istersen."

kevin böyle bir teklif beklemiyordu, hele ki bunun jacob'dan geleceğini asla düşünmemişti. yine de sevinçle kafasını sallayarak katıldığını belli etti.

konuştukları konu da bitince ikili yine sessizliğe büründü. kevin jacob'ın neden burda olduğunu tahmin edebiliyordu. konuşmak istiyordu o da ama gerçekten yapmalı mı emin değildi. jacob'ı tanımıyordu, jacob onun hayatında yoktu ama ona kendisini anlatırsa ondan daha da nefret etmesini kaldıramazdı.

'bir şeyler bek-'

"konuşmak zorunda değiliz."

'ne?'

"yani demek istediğim sana sorularım olduğunu biliyorsun ama cevaplamak zorunda değilsin."

'madem konuşmak zorunda değiliz, neden geldin?'

"bilmiyorum sadece gelmek istedim, gideyim mi?

jacob ayağa kalkıyormuş gibi yaptığında kevin kolunu tutarak onu oturttu.

'hayır, gitmene gerek yok.'

"peki."

jacob buraya büyük beklentiler ile gelmemişti zaten ne beklediğini de bilmiyordu yine de kevin'ın yanına gelmek istemişti.

aralarındaki sessizlik büyüdü, ikisi de sessizliği bozmuyordu. kevin jacob'ın gitmesinden korktuğu için jacobsa kevin'ın konuşmasını istediği içindi.

'çocukluğum zor geçti. o zamanlar kanada'da yaşıyorduk, oradaki çocuklar çok kabaydı. sürekli dalga geçerlerdi. başkalarıyla kendi arakadaş grubundakilerle. benimle de. bir çocuk aile evinde neler görüyorsa onları söyler, babası ırkçı davranıyorsa o da o yaşta aynı şekilde davranır. sürekli benimle uğraşıyorlardı, zamanla çocuklar büyüyünce uyguladıkları güçte artmış oluyordu.'

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now