basketbol maçı

52 15 3
                                    


içimde bulunduğu pazartesi gününü hem seviyor hem de nefret ediyordu jacob. haftasonu beklediğinden daha iyi geçmişti, yine basketbol antremanına katılmış ardından da ders çalışmıştı. şimdi okulda ilk teneffüsünü camdan dışarıyı izleyerek geçiriyordu.

jacob'ın aksine kevin stresli bir haftasonu geçirmişti okulun bahçesine adım attığı anda düşüncelerini geride bırakmış kendi arakadaş grubuna koşmuştu. ilk dersi ise oldukça sıradan geçirmişti. şu anda da kantine kahvaltı yapan arkadaşlarını izliyordu. onlara jacob ile aralarında geçen konuşmayı anlatmamıştı sadece eric biliyordu.

saklamak istediğinden değildi sadece jacob'ın dediklerine hak verdiğinden de bahsetmesi gerekirdi çünkü arkadaşları sorardı. kevin da bunu hiç istemiyordu. bu yüzden sessiz kaldı, jacobla olan güzel anlarını kendime sakladı.
.
.
.
.
kevin içten içe gün içinde jacob'ı görmeyi bekliyordu ama genelde arkadaşlarının yanında bahçeye çıkan çocuk bugün öğle arasına kadar çıkmamıştı, çıktığında da basketbol oynamak için sahaya gidiyordu.

kevin'ın arkadaş grubundan olan juyeon da basketbol takımındaydı bu yüzden jacob ve diğerlerinin bahçedeki sahaya ilerlediğini görünce arkadaşlarına veda edip koşarak diğerlerine katıldı. kevin genelde umursamıyordu öğle aralarında yapılan maçları. evet resmi maçlara okulu desteklemek için katılıp izliyordu fakat öğle aralarında yapılanları çok izlediği söylenemezdi.

okuldaki çoğu kişi için eğlence kaynağıydı, kim bir grup erkeğin oradan oraya koşuşturmasını izlemek istemezdi ki? kendi arkadaşları da bu maçı izlemek istiyordu çünkü genelde basketbol takımındakiler birbirlerine karşı yapmıyordu bu maçları.

şu an kevin ve arkadaşları; changmin, eric, sunwoo, sangyeon sahaya oldukça yakın bir yerde yere oturuyolardı. kevin içten içe burda olmak istemiyordu. jacob'ı izleme düşüncesi gerginliğini artırıyordu. o bunları düşünürken oyuncular sahaya geçmişti bile.

takımlar ikiye ayrılmıştı, takım bir: jacob, mashi, yeonjun, chenle ve johnnyden oluşuyordu. ikinci takımsa: juyeon, yuta, jaehyun, hyunjin ve moonbinden oluşuyordu. iki takıma da baktığında kevin'ın kimin kazanacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

maç daha yeni başladığında jacob'ın arkadaşları yanlarına gelmişti şu an beraber oturuyolardı. maç oldukça çekişmeli geçiyordu, birisi bir an öndeyken diğer takım anında durumu eşitliyordu. izlemek gerçekten keyifliydi. tabii jacob'ı izlemenin verdiği keyif kevin'ı heyecanlandırıyordu.

kendi arkadaşını desteklemesi gerekirken içten içe jacob'ın kazanmasını istiyor ama bunu dışa vurmuyordu tabii ki de. şu an durum 30-32ydi ve juyeon'un olduğu takım öndeydi. kevin hepsinin bu kadar cidid olmasına şaşırmıştı basit bir maçı bile ciddiye alıyorlarsa normal maçlarda nasıl olduklarını merak etti. tabii bu ciddiye alma durumu çok kısa sürdü...

hava sıcakken basketbol oynamak bazen işkenceden farksızdı. tam potaya atacağın zaman gözüne giren güneş ve sürekli sırtında, başında hissettiğin güneş ışınları cidden hiç yardımcı olmuyordu. ama bu demek değildi ki johnny üzerini çıkartsın.

johnny okulda hem erkekler hem de kızlar arasında oldukça popülerdi ve şu an tişörtsüz bir johnny demek çığlıkların nedeni demekti. bundan keyif aldığını hepimiz biliyorduk özellikle jaehyun da üzerini çıkardığında amacına ulaşmış gibi gülümsemesi bunu gösteriyordu.

johnny ve jaehyun çok yakın arkadaşlardı ve birbirlerinin altında kalmayı sevmezlerdi şu anda da yaşanan buydu. jacob kustuğunu belirten sesler çıkarırken mashi de ona katılıyordu. jacob basketbol oynamayı seviyordu. bu dünya üzerindeki en sevdiği şeylerden biriydi bu spor. ve oynarken keyif aldığını dikkatli bakarsanız görebilirdiniz. kevin'ın gördüğü de tam olarak buydu.
.
.
sonunda maç bittiğinde kazanan taraf jacoblar olmuştu. juyeon sinirle jaehyuna bağırıyordu çünkü bir bakıma johnny ile yarışmaya devam ettiği için kaybetmişlerdi ama jaehyunun umrunda olduğu söylenemezdi. kısacası juyeon nefesini boşa tüketiyordu. kevin jacob'ın yanına gitmiyor olsaydı ikisinin yanına gider onlarla dalga geçerdi ama şu an sahanın ortasında yatan çocuğun yanına gitmesi gerekiyordu.

kevin jacob'ın kafasının hemen dibinde dikiliyor ve jacob'a gelen güneşi engelliyordu. yüzüne düşen gölge ile gözlerini açtı jacob. kevin ona su şişesi uzatıyordu. onun elinden onu alırken oturur pozisyona geçti jacob.

'güzel maçtı, tebrik ederim.'

"teşekkürler, eğlendiğine sevindim."

kevin sadece kafa sallamakla yetinmişti başka ne diyeceğini bilemediğinden görüşürüz diyerek arkadaşlarının yanına geri döndü. jacob'ı elinde suyu ile sahanın ortasında yalnız bıraktı.

jacob maç boyunca ara ara kevin'ı izlemişti, kevin çok güzeldi ve jacob bunu daha yeni fark ediyordu.

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now