özür dilerim

50 14 5
                                    


kevin ağlamaya devam ederken jacob sessizce sarılıyordu. arada kollarındaki çocuğun saçlarını okşuyordu.

kevin sakinleşene kadar sessizce durdular. jacob kevin'ın sakinleştiğini hissettiğinde konuştu.

"özür dilerim."

'neden özür diliyorsun?'

"her şey için. bunları yaşamak zorunda kaldığın için, sana sahtekar dediğim için. hepsi için özür dilerim."

'senin bir suçun yok ki lütfen özür dileme.'

"sende daha fazla ağlama."

kevin güldü, kevin güldüğünde jacob rahatladığını hissetti. kevin jacob'ın böyle davranabileceğini asla tahmin etmezdi. şu an karşısında olan çocuk birinci sınıfta gördüğü çocuktan çok farklıydı.

yavaşça geri çekildi kevin. artık ağlaması durduğu için sarılmasına gerek olmadığını düşündü. kendinden utanıyordu, yakın arkadaşlarına anlatmadığı şeyleri jacob'a anlatmış ve ona sarılarak ağlamıştı. eğer bunları yaşamamış olsaydı asla inanmazdı.

kevin sarılmayı sonlandırdığında jacob kendini boş hissetti. kendi arkadaşlarıyla temasta bulunmayı severdi, birisi ona sarıldığında mutlu olurdu ama kevin ona sarıldığında kendini güvende hissetmişti.

ikisinin arasındaki sessizlik yine kendini belli ediyordu, artık ikisi de alışmıştı. rahatsız olmuyorlardı. birbirlerinin varlığı yetiyordu şu an yine de jacob konuşmak istedi. biliyordu eğer sessiz kalırsa kevin'ın düşünceleri onu rahatsız edecekti.

"ne demem gerekiyor bilmiyorum ama cidden özür dilerim. en başında seni tanımak varken direkt seni sevmiyoruma kaçtığım için."

'önemli değil, hem bilemezdin ki ben göstermedim hiç kimseye ama şu an bunları sana anlattığım için rahatlamış hissediyorum.'

"bence kendin olabilirsin korkmadan insanlar ne der diye düşünmeden. bunu başarabilirsin. beni hiç tanımıyorsun ama iki kere tanık oldum gerçek kevin'a ve emin ol favori kevin'ım bu tanık olduğum kevinlardı."

'ağlak bir kevin mı tercih ediyorsun yani. wow bu kadar da kötü olabileceğini tahmin etmezdim jacob.'

jacob kevin'ın ciddi surat ifadesine bakarken donup kalmıştı resmen. ne diyeceğini bilemedi, böyle mi anlaşılmıştı dediği.

"ben özür dilerim, öyle demek iste-"

kevin'ın gülmesi ile cümlesi yarıda kalmıştı.

'aman tanrım jacob dalga geçiyorum.'

jacob kevin'ın koluna vurdu hafifçe.

"kalbime iniyordu. beni yanlış anladığını sandım."

'saçmalama, teşekkürler.'

kevin'ı gülerken gördüğü için mutluydu şu an jacob. onunla beraber gülüyordu resmen inanılmaz geliyordu bu yaşananlar.

"teşekkür etmene gerek yok sadece iyi ol. olur mu? eğer kendin gibi davranmaya başladığında ki çok fazla fark olmadığını bil birisi bir şey derse yumruklarım ile seve seve tanışabilir."

kevin jacob'ın böyle davranmasına alışkın değildi, az önce ağlayan kendisi değilmiş gibi gülüyordu.

'benden kısa olduğunun farkındasın değil mi?

"minik farkların önem yarattığını sanmıyorum."

'öyle diyorsan.'

jacob kafasını salladı. kevin şu an jacob'ı izliyordu. kevin'a göre jacob çok güzeldi. yüz hatları kusursuzdu. jacob'ın güzelliği insanın başını döndürecek boyuttaydı ona göre. hatta okuldaki çoğu kişi için öyleydi. jacob herkesin ideal erkek arkadaşı listesinde yer alabilecek bir çocuktu ve bunu çoğu kez kanıtlamıştı. yine de şu ana kadar sevgilisinin olmamasının nedenini kimse bilmiyordu.

"birazdan zil çalacak, sınıflara gidip eşyaları alsak iyi olur."

kevin kafasını sallarken ayağa kalktı. beraber okulun girişine doğru yürümeye başladılar. kevin jacob ne düşünüyor merak ediyordu. her an gidebilecek gibi hissetmeden edemiyordu.

'gitmediğin için teşekkürler.'

"bunda teşekkür edilecek bir şey yok."

kevin sadece omuz silkmekle yanıt verdi. kendi katlarına geldiklerine kevin sınıfına gidecekti ama bileğindeki el onu durdurdu.

"biliyorum biraz saçma olacak ama yarın okul çıkışı bir şeyler yapmak ister misin? "
'neden?'

"birbirimizi daha iyi tanımak için."

'randevuya mı davet ediyorsun beni?'

"hayır saçmalama, arkadaş olarak. tamamen arkadaş olarak. sonuçta uzun zamandır birbirimizle konuşmuyoruz ve işte anlıyorsun ya."

kevin jacob'ın telaşını çok sevimli bulmuştu. şaka yapıyor olsa da onu ciddiye alıp cevap vermesi kevin'da jacob'ın yanaklarını sıkma isteği uyandırıyordu.

'yine dalga geçiyordum... ama olur.'

"tamam o zaman yarın okul çıkışı görüşürüz?"

'görüşürüz.'

ikisi de birbirine veda ettikten sonra kendi sınıflarına ilerledi. jacob'ın içinde tarif edilemez bir duygu vardı, nedenini bilmiyordu. öğrenmek istiyor muydu? belki ama bildiği tek şey yarını iple çekiyor olduğuydu.

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now