gitardan gelen sesler

56 18 2
                                    


günlerden cuma demek çoğu öğrenci için güzel bir haftasonu anlamına geliyordu. jacob içinse evde kalma ve ailesi ile tartışmadan geçirmeye çalıştığı koskoca iki gün. genelde haftasonları basketbol antremanına gider ve olabildiğince geç dönmeye çalışırdı çünkü eve gittiğinde neler olacağını biliyordu. hep aynı şeyler oluyordu. kafasını iki yana sallayarak düşüncelerinden uzaklaştı daha haftasonunun gelmesine saatler vardı. düşüncelerinden ayrılmasını sağlayan bir diğer kişi de juyeondu. juyeon hem takım arkadaşıydı hem de normal arkadaş olarak düşündüğü birisi sayılırdı. unutmadan da ayrıca kevin'ın arkadaş grubundandı.

' jacoobb, öğlen teneffüsünde boş musun?'

"evet, neden?"

' koç'un taşınmasını istediği bazı koliler var onları yapabilir misin diye sormak istedim. eğer istemezsen birinci sınıflardan birine kitlerim sorun değil.'

jacob ayak işlerinden gerçekten nefret ederdi ama birisi özellikle tanıdığı birisi istediğinde hayır demekten çekiniyordu. normal şartlar altında hayır dedi fakat zaten yapacak bir işi olmadığı için kabul etti. juyeon kolilerin öğretmenler odasından aşağıya taşınacağı bilgisini verdi. arkadaşına veda ederek kendi arkadaşlarının yanına yani sınıflarının olduğu kata ilerledi jacob...

öğlen teneffüsü zili matematik öğretmeninin çözdüğü soruyu yarıda kesmesine neden oldu. adam öğrencilere durun diyemeden sınıfın çoğu çıkmıştı bile bu yüzden diğer kalanlara da çıkış iznini verdi. bununla beraber jacob hyunjaeyi öğretmenler odasına gideceği ile ilgili bilgilendirip sınıfından ayrıldı. öğretmenler orasına giderken tek düşündüğü kolilerin çok fazla olmamasıydı ki gittiğinde bu seferki dualarının kabul olduğunu görmenin verdiği rahatlık ile iki koliyi üst üste koyarak bodrum katın yolunu tutmuştu bile.

elindeki kolileri spor salonunun girişindeki koç'un odasına bırakarak geri dönmek için yürüyordu şimdi. okullarının bodrum katı büyüktü: bir spor salonu, fen laboratuarları ve ayrıca müzikle ilgilenen öğrenciler için müzik odaları vardı. evet odaları. jacob birinci senesindeyken burada çok vakit geçiriyordu, küçüklükten beri piyano eğitimi almış birisiydi o ve piyano onun için hobi olmayan şeylerden birisiydi. küçükken ne olmak istersin sorusuna verdiği cevap piyanistti ama şu an bunu dese kesinlikle ailesi ile kavga edeceğini biliyordu. bu yüzden ara verdi bu aranın kısa olması gerekirken iki seneden beri ciddi olarak çalmıyordu. sadece arada pratik yapıyordu o da unutmamak için.

kendi anılarından duyduğu gitar sesi ile ayrıldı. eskiden burayı çok sık ziyaret ettiğinden öğle teneffüslerinde burada enstrüman çalan öğrenciler olduğunu biliyordu. muhtemelen onlardan biri diye düşündü ve önemsemek istemedi gerçekten istemedi ama duyduğu melodi resmen onu çağırıyordu ve jacob bunu iliklerine kadar hissettiğini hissetti. adımları çoktan kapısı açık olan müzik odasına ilerlemişti bile.

yaptığının yanlış olduğunu biliyordu, birisinin izni yokken onu dinlemek istemezdi. kişisel sınırlara saygısı olan biri olarak ilk defa bunu ihlal etmeye karar verdi ve durdu. arkası dönük gencin çaldığı parçayı dinlerken zamanın durmasını diliyordu içten içe. ona göre her bir sesin bir hikayesi vardı, buna inanırdı küçükken. gizli anlamları olduğuna sadece anlamak isteyen kişiler için olduğuna ve şu an jacob bunu anlıyordu. gitarı çalan kişinin notalarında hissedebiliyordu bunların hepsini.

farkında olmadan daha da yaklaştı, adımları çok hafifti. ses çıkarmaktan korkuyordu eğer ses çıkarırsa gitarın duracağını biliyordu ve bunu istemiyordu. gencin yan profilini az çok olduğu yerden görüyordu şu an. gördüğü kişi hiç olmasını beklemediği kişiydi.

diğer genç izlendiğinin farkındaydı başından beri sesini çıkarmadan çalmaya devam etmişti. merak ediyordu dinleyicisinin kim olduğunu. kendine ait besteler çalarken özgüvenli değildi, bu yüzden merak etti kimin dinlediğini nasıl tepki vereceğini. çalmayı bırakmadan kafasını gitardan kaldırıp onu dinleyen gence baktı.

kevin onu dinleyen jacob'ı gördüğünde, onun kendisini nasıl izlediğini gördüğünde kalbinin durduğunu hissetti.

he drives me crazy - moonbaeWhere stories live. Discover now